Suriye’ye yönelik Türkiye ile Rusya arasında yapılan anlaşma ve ABD’nin marjinalleştirilmesi, Kürtlerin Suriye’nin kuzeyindeki kontrollerini arttırma planlarını tehlikeye atıyor. 30 Kasım’da ilân edilen kırılgan ateşkes, Suriye’deki halkın çoğunluğuna biraz nefes aldırsa da savaşın yıktığı bu ülkede sahada olan bazı gruplar için meselenin gidişatı aksi yönde oldu. Türkiye ve Rusya’nın garantör olarak arka çıktığı ateşkes, altı yıl civarı süren bir savaşın ardından ve 8 Şubat’ta Cenevre’deki barış sürecinin tekrar canlanmasından önce savaşan taraflarını Astana’da müzakere masasına oturtuyor. Ateşkes ayrıca Rusya ve Türkiye arasında yapılan bir anlaşmayı da içeriyor ve isyancı grupların Ankara’dan gördükleri desteği kaybetmesi anlamına gelen bu anlaşma, söz konusu grupların Türkiye ile olan bağlarını azaltıyor. Yine de en büyük kayba uğrayanın, Suriye’nin kuzeyindeki Kürtler olduğu söylenebilir.
Türkiye ve Rusya’nın Yeniden Yakınlaşması
Haziran 2016’dan beri Türkiye ve Rusya ilişkilerini normalleştirmek için uğraştılar. Bu sırada Rusya bölgedeki etkisini arttırmanın peşindeyken Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kendi ülkesinin Suriye’deki stratejik çıkarlarına daha uygun bir alternatif politika arıyordu: Kürtlerin ayrı bir devlet ve Türkiye’nin sınırlarında nüfuz kazanma isteklerini frenlemek.
Rusya ve Türkiye şu ana kadar çatışmanın karşı taraflarında konumlandı. Rusya, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’a arka çıkarken ve Türkiye ise onun gitmesini istiyordu. Rusya, Esad’a askeri destek sağlarken Türkiye de Körfez devletleri ile koordine bir şekilde isyancılara silah ve destek sağlıyordu.
Fakat son gelişmeler, özellikle de ateşkes, oyunu değiştirdi.
“Ateşkes, Rusya ve Türkiye arasında varılan bir anlaşma olduğu anlamına geliyor. Türkiye muhaliflere sınırlarını kapadı ve onlara destek temin etmeyecek. Bunun karşılığında Rusya, Kürt bölgelerinin birleşmesini engellemeye yardımcı olacak.” diyor Lyon Üniversitesinde araştırma direktörlüğü yapan Doç. Dr. Fabrice Balanche.
Kürtler, 2011’de Suriye’de başlayan ayaklanmaların sonrasında ülkenin kuzeydeki köşelerinde Rojava adıyla anılan ve beraberce politik bir alan oluşturan üç adet federal yapı kurdular. Cizre, Kobani ve Afrin adıyla anılan bu üç kanton büyük ölçüde Kürt nüfusuna sahip olsa da Arap ve Süryani topluluklar da mevcut.
Suriye’deki en büyük Kürt partisi olan PYD, Mart ayının ortasında, Suriye sınırları içerisinde federal bir yapı kurduğunu ilân etti. Muhalif gruplar, Şam, Washington ve Türkiye bu ilânı kabul etmedi. Esad bu hamlenin “ülkenin toprak bütünlüğünü tehlikeye atan, hukuksuz bir eylem” olduğunu söylerken ABD, Kürt YPG militanlarının Fırat Nehri’nin batısındaki mevzilerinden geri çekilmelerini istedi.
Fakat Kürtlerin, Esad ile karışık bir ilişkisi var. Suriyeli muhalifler, Kürtleri Suriye Hükümeti ile –müttefiki Rusya aracılığıyla- işbirliği yapmakla suçluyor. Not etmek gerekir ki PYD, Moskova ile diplomatik ilişkilerini geliştirmek için Şubat ayında Rusya’da ofis açmıştı.
Rusya, ABD’nin Yerini Alıyor
Rusya ve Türkiye arasındaki bağların güçlenmesi ve yakınlarda ulaşılan ateşkes, ABD’nin bölgede bir kilit oyuncu olarak rolünü azalttı.
Ateşkeste Beyaz Saray’ın pas geçilmesi, ABD’nin bölgede marjinalleştirildiğinin işareti olarak yorumlanırken görev süresinin sonuna gelen ABD Devlet Başkanı Barack Obama, Esad karşıtı isyancılara çok az destek verdiği için “mağlup” taraf olarak tasvir ediliyor.
Rusya’nın Devlet Başkanı Vladimir Putin ise Esad’ı desteklemek için Eylül 2015’te hava kuvvetlerini göndermesinden ve Aralık ayında Halep’in doğusunun muhaliflerden alınmasını mümkün kıldıktan sonra artan bir şekilde, Suriye’nin galibi olarak anılıyor.
Analistler, bu durumun Kürtleri yeni bir siyasi harita üzerinde hareket eder ve federal Suriye’ye dair planlarını tekrar düşünür durumda bıraktığını söylüyor.
Aynı zamanda Washington Institute’ta misafir araştırmacı olan Balanche, “Kürtler ABD ve Rusya ile iyi ilişkilerini korumaya çalıştılar. Fakat bugün, Rusya ile çalışmaya korkuyorlar çünkü Esad’a güvenmiyorlar. Bir yandan da ABD’nin kendilerini Erdoğan’a karşı koruyacağından artık emin değiller.“ diye konuşuyor.
YPG; Kürt militanlarından oluşan, Türkiye Devleti ile on yıllardır savaş içerisinde olan ve en sonuncusu geçen haftalardaki İzmir saldırısı olmak üzere Türkiye’de gerçekleşen birçok saldırının sorumlusu olan PKK’nın bir uzantısı. Kürtler ise PYD’nin silahlı kanadı YPG’yi destekleyecek, ABD içerisinde bir müttefiki olmaksızın daha zayıf bir pozisyona düşüyor.
Balanche, “Bugün PYD’nin içinde bu meseleye dair büyük bir tartışma var. Kürtler, Rusya’ya daha çok yakınlaşmayı tercih edebilir çünkü Halep’in düşmesinden sonra herkes anladı ki sahanın efendisi Putin ve ABD artık orada değil.” diyor.
“Ayrıcalıklı Bir Pozisyon”
Fakat PYD yönetimine danışmanlık yapan Sihanok Dibo’ya göre durum dramatik bir şekilde değişmedi.
“ABD yönetimindeki mevcut güç boşluğu, ABD’nin oyun dışında kaldığı şeklinde yorumlanamaz. Eminiz ki hem ABD hem Moskova, krizin çözümüne garantör olarak müdahil olmaya devam edecek.” diyor Dibo.
Suriyeli Kürt gruplar ve onların müttefikleri, toplum sözleşmesi olarak bilinen planı, Rmeilan şehrindeki 151 üyeli konseyin 31 Aralık’ta yaptığı toplantıda onayladı. Kürt liderler, hedeflerinin bağımsız bir devlet olmadığını söylese de bu sözleşme, Suriye’nin kuzeyindeki Kürt bölgelerinin otonomisini pekiştirmeyi hedefliyor.
Dibo da Middle East Eye’a “Kürtler ayrıcalıklı bir durumda. Bu, beş yıllık yoğun bir çalışmanın sayesinde oldu. Projemiz (federal bir Suriye devleti), Suriyeliler arasında -onlar krizin tek çözümünün bu olduğunu gördükçe- gitgide daha popüler hâle geliyor.” diyor.
Kürtlerin başında olduğu ve YPG’nin esas bileşenini oluşturduğu Suriye Demokratik Kuvvetleri, Rakka’nın batısındaki El Esad Gölü’nün yakınındaki Fırat Nehri boyunca hızla ilerledikten sonra Cuma günü, Rakka Eyaleti’nin batı kırsalında yer alan Caber Kalesi’nin kontrolünü ele geçirdi.
Dibo, Suriye’nin kuzeyindeki otonom Kürt bölgelerinin ve onların DEAŞ’e karşı mücadelesinin, Rusya-Türkiye yakınlaşmasından etkilenmeyeceğine çünkü “Kürtlerin, Rusya ile iyi ilişkileri olduğuna” inanıyor.
Gerçek Kurbanlar
Fakat Suriye Demokratik Konseyi’nden (Suriye Demokratik Güçleri’nin siyasi kanadı) Ahmed Araj’a göre, Türkiye ve Rusya arasındaki uzlaşma, Kürtlerin Suriye’nin kuzeyindeki kontrolünü arttırmasına engel olacak bir anlaşma mahiyetinde olabilir.
Balanche, ateşkes sonrasında, Kürtlerin Suriye’nin kuzeyindeki durumunun zora girdiği ve durumun Türkiye’nin Ağustos 2016’da Menbiç’e yaptığı müdahaleye oldukça benzer olduğu hususunda hemfikir. Kendisi, Middle East Eye’a “Ateşkesin asıl kurbanı Kürtler.” diye belirtiyor ve “PYD’nin resmi hikâyesi her şeyin iyi olduğuna dair ancak sahadaki savaşçılar, aynı Menbiç’te olduğu gibi ABD’nin ihanet ettiğine dair derin bir hisse sahipler ve gelmekte olana dair korku duyuyorlar.” diye ekliyor.
Suriye’nin askeri yetkilileri, Aralık ayında muhaliflere ve DAİŞ kuvvetlerine karşı savaş yeni bir evreye giriyorken Kürtlerin kontrolü altındaki bölgelerin hükümet kontrolüne dönmesi yönünde çağrı yaptı. .
Gelen haberlere göre Suriye Ordusu, Aralık ayında Halep’i muhaliflerden geri almasının akabinde YPG’nin şehirdeki Şeyh Maksud bölgesini ay sonuna kadar tahliye etmesini istedi. Türkiye’den askeri yetkililer de 21 Aralık’ta, Türkiye destekli Suriyeli muhaliflerin, El Bab’ı Halep’e bağlayan otoyolda tam kontrolü yoğun kara ve hava desteğiyle kazanmış olduğunu duyurdu.
Türkiye sınırından 25 km uzakta olan El Bab kenti şimdi, 4 aydır süren Fırat Kalkanı Operasyonu’nun ana hedefi. Böylece DAİŞ savaşçıları ile Kürt savaşçıların Türkiye-Suriye sınırından uzağa itilmesi amaçlanıyor.
Balanche, “Eğer Türkiye destekli muhalif gruplar El Bab’ı almayı başarırlarsa Menbiç’e hareket edecekler ve bu da Kürtlerin Afrin ile Kobane arasındaki bölgeleri birleştirme ihtimalini tamamen ortadan kaldıracaktır.” diye durumu açıklıyor.
Kaynak: Arwa Ibrahim/ Middle East Eye
Dünya Bülteni için tercüme eden: Deniz Baran