Kürtler her zaman Suriye’deki rejime karşı durmalarına rağmen 2011’de Suriye devrimi başladığından beri Başkan Beşar el Esad rejimi ile askeri olarak hiçbir zaman doğrudan doğruya karşı karşıya gelmedi ve Esad da Suriye’nin diğer şehirlerinde yaptığı gibi Kürtlerin bölgelerini bombalamadı. Suriye’deki muhalefet, Kürtleri rejim ve Rusya ile işbirliği yapmakla suçlarken onlar IŞİD ile savaşmak için böyle yaptıklarını belirtiyorlar.
PKK’nın ideolojisini kucaklamakla itham edilen YPG’nin Kürt savaşçıları, 2014’teki Kobani çatışmasından sonra uluslararası toplumun güvenini kazanmayı başardı. Bu başarı, ABD ve NATO’yu içerecek şekilde, onları IŞİD’e karşı destekleyecek bir uluslararası koalisyona yolu açtı. Fakat Suriye’deki muhalifler onları, Suriye topraklarını bombalayan Rusya’nın müttefiki olmakla ve Rusya aracılığıyla rejim ile işbirliği yapmakla suçluyor. Suriye rejiminde politika ve medya danışmanı olan Büseyna Şaban 20 Şubat’taki açıklamasında Kürtlerin, Rusya ile anlaşmak suretiyle rejimle işbirliği yaptığını belirtmişti.
Ekim’de Washington Institute of Near East Policy, Fabrice Balanche imzasıyla yayımladığı makalede ABD destekli, Kürt milliyetçisi PYD’nin “eğer Türkiye ve ABD; Afrin, Kobani ve Jazira’yı içerecek şekilde kuzeydeki Kürt yerleşim bölgelerinin bir araya gelmesine engel olmaya devam ederse” Şam ve Moskova ile işbirliği yapmakta tereddüt etmeyeceği konusunda uyardı.
Kürtlerin Kremlin ile irtibatı endişeleri yükseltti, özellikle Kürtleri silahlandıran ABD Hükümeti’nde. Ayrıca olası Kürt-Rus ilişkileri, Türkiye’yi de hemen yanı başındaki Suriye sınırında Kürtlerin etkisinin artacağı hususunda korkutuyor. Ekim ayında Moskova, IŞİD ile savaşacak herhangi bir kuvvetle işbirliğine hazır olduğunu deklare ettiğinde ve komutan Sipan Hemo, Rusya’nın YPG’ye silah desteği verip IŞİD’e karşı beraber hareket etmesini talep ettiğinde bu korkular daha da yükseldi.
Rusya, Kürtlere askeri bir yardım yaptığını teyit etmese de 21 Ekim’de Moskova’da PYD ile yaptığı toplantıda politik desteğini açıkladı. Toplantı neticesinde Suriye Kürtleri 10 Şubat’ta, Moskova’da bir temsilcilik açabildi.
Charter of Dignity and Rights’ın lideri Maram Daoud, Al Monitor’e Suriye’deki tarafların çoğunun bölgesel ve uluslararası ilişkilerinin ve ajandalarının olduğunu söyledi.
“İlişkiler genelde bir veya daha fazla bölgesel yahut uluslararası tarafla kuruluyor, özellikle askeri bir ajandası olanlarla. Suriye Demokratik Güçleri, hem Rusya hem de ortak menfaatler bağlamında ABD öncülüğündeki koalisyonla bağları olan PYD’nin yerini alması için henüz kuruldu.”
Daoud, SDG’nin uluslararası toplumun terörle mücadeleyi öncelemesinden –ki bu hem Rusya’nın hem de ABD’nin önceliği- faydalandığına inanıyor. SDG, IŞİD ve Nusret Cephesi gibi Suriye’deki terörist grupların elinde tuttuğu bölgelere doğru ilerliyor.
Daoud, farklı etnik grupları içeren SDG’nin kendisini seküler eğilimi olan yeni bir askeri gücün çekirdeği olarak tanımladığına inanıyor.
Rusya’nın Kürtlere verdiği politik desteği göz önünde bulundurarak Daoud, Rusya’nın bir tarafta PYD’yi, bir taraftan da Hmemim’de konuşlanmış Suriye muhalefetini destekleyerek Cenevre Görüşmelerindeki muhalif çemberini genişletmek istediğini söylüyor.
“Rusya, Suriye Arap ordusuyla çatışmaya girmeyen tüm kuvvetleri destekliyor. Aynı Türkiye ve Körfez ülkeleri tarafından desteklenen gruplara karşı olan grupları desteklediği gibi.” Diyor ve bir federasyon tanınmaksızın herhangi bir tarafın Rusya ve ABD’de temsilcilik açmasının olası olduğunu ekliyor.
YPG, 2015’te Kobani’de IŞİD’i mağlup etti. Bugün, Kürtlerin çatı oluşumu olan Demokratik Toplum Hareketi gibi tarafların desteği ile SDG, Menbiç ve çevresinden başlayarak kuzey Halep bölgesindeki IŞİD kalelerini kuşatıyor.
SDG genel komutasının danışmanı olan Nasser Haj Mansur, Al Monitor’e SDG’nin IŞİD ile stratejik ve ideolojik motivasyonlarla savaştığını söyledi. SDG’nin Rusya ile ilişkileri hakkında, “Rusya’nın Suriye’de IŞİD ve Nusret Cephesi’ne düzenlediği hava saldırılarının SDG’ye hizmet ettiğini ve destek olduğunu” belirtti ve ekledi, “Suriye’deki duruma dair derinlikli ve gerçekçi kavrayışı sayesinde Rusya, Kürtlerin Suriye’deki politik çözüme katılımına destek veriyor.”
İngiltere Dışişleri Bakanı Philip Hammond, Şubat ayındaki açıklamasında Kürtlerin rejimle ve Rusya ile işbirliği yaptığını söylemişti. Öte yandan Haj Mansur, bu açıklamanın gerçeği yansıtmadığını söyledi. Bölgedeki Kürt karşıtı polis” olarak nitelediği Türkiye’ye atıfta bulunarak bu açıklamayı “uluslararası taraflara” “kur yapmak” olarak niteledi.
Halep bölgesindeki Kürt şehri Afrin, 2013’ten beri Suriyeli muhaliflerce kuşatma altında ve bu durum Kürtler ile muhalifler arasındaki ilişkiyi düşmanlığa dönüştürüyor. Afrin Savunma Komitesi Sözcüsü Fevzi Suleyman, Al Monitor’e “Bizimle Rusya arasında ciddi bir işbirliği yok. Onları Halep’te hangi bölgelerde olduğumuza dair bilgilendiriyoruz, böylece bizi bombalamıyorlar.” diye konuştu.
Suleyman, Kürtlerin gerekirse istisnasız her ülkeyle –Türkiye de dahil- ilişkiler kurmaya ihtiyacı olduğunu ekledi ve “bize yardım etmek isteyene sırtımızı dönmeyeceğiz” dedi.
Suriye Demokratik Konseyi Yürütme Kurulunun üyesi olan Alaeddine Khaled de Suleyman’a katılıyor ve SDG ile Konsey’in Suriye’deki savaşı bitirmek isteyen tüm ülkeleri desteklediğini söylüyor. Aynı zamanda Suriye Ulusal Demokratik Birliği’nin de genel koordinatörü de olan Khaled, Al Monitor’e yaptığı açıklamada; grupların Suriye’de politik çözüm arayışının sponsoru olarak Rusya ve ABD ile iyi ilişkileri desteklediğini belirtti. Birliğin “genel anlamda Suriye’deki bileşenlerin ve özel anlamda Kürtlerin haklarını tanıyan taraflarla köprüler kurmaya” hazır olduğunu söyledi.
Khaled; Suriye’ye dair yürütülen, gelgitli Cenevre Görüşmelerine Kürtlerin katılımının önünü tıkadıkları gerekçesiyle Türkiye’yi ve Körfez ülkelerini suçluyor. Ancak yakınlarda Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ve Suriyeli muhalifler arasında bir toplantının yapıldığını, ayrıca Viyana’daki toplantıya PYD’yi temsilen Khaled Issa’nın da katıldığını söyledi. Lavrov Viyana’da, Kürtlerin, Cenevre Görüşmelerine katılımından bahsetmişti. Suriye Demokratik Konseyi’nin Cenevre Görüşmelerine katılmak konusunda doğal bir hakka sahip olduğunu düşündüğünü ve konferansın Suriye’de böylesine kilit role sahip bir bileşenin marjinalleştirilmesi durumunda başarısız olacağını söylemişti.
Kaynak: Al Monitor
Dünya Bülteni için tercüme eden: Deniz Baran