Suriye stratejik bir yanlışın eşiğinde


Şu tabloyu bir tahayyül edin: Suriye yönetimi, Hamas'ın Şam'daki ofislerini kapatması ve siyasi faaliyetlerini yasaklaması sonrası Hamas lideri Halid Meşal'i de nihai olarak kovuyor. Şam, İran'dan gelen silah ve mühimmat TIR'larının Suriye toprakları kanalıyla Lübnan direnişine ulaşmasını engelliyor.

Ayrıca Suriye, Hizbullah'ın silahsızlandırılmasını öngören 1559 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararının uygulanması için direnişe karşı koyan ABD'nin Lübnan'daki yerel müttefiklerini desteklemek amacıyla üçlü cephe içinde ABD ve İsrail'e katılıyor.
İşte İsrail'le ABD'nin, Suriye'yle barış imzalanmasının arka planında istediği şartlar özetle bunlar. Türkiye'nin arabuluculuğunda Suriye'yle İsrail heyetleri arasında düşük düzeyde dolaylı hazırlık müzakereleri yapılıyor. Fakat üst düzeyde doğrudan müzakere seviyesine geçilmesi için İsrail'deki Olmert hükümeti bir öneride bulundu: İşgal altındaki Golan'dan çekilmek. Önerinin şartıysa, Suriye'nin 'şer ekseninden' çıkması.
Yani Şam'a düşen, İran, Hizbullah ve Hamas'la bağlantısını kesmek. Acaba bu Suriye açısından kabul edilebilir bir anlaşma taslağı mı? Şam öncelikle, İran, Hizbullah ve Hamas'la ilişkisinin değişmez bir stratejik yapı üzerine mi kurulduğunu, yoksa taktiksel bir ilişki mi olduğuna karar vermeli.

İsrail, başkalarının topraklarını müzakere kozu olarak kullanma amacıyla geçici biçimde
muhafaza eden bir işgal devletinden ibaret değil. İsrail, dini açından hareket eden uzun
vadeli bir plan doğrultusunda, Müslüman Ortadoğu halklarına tam kontrol dayatmayı hedefleyen yayılmacı bir Yahudi oluşumu. ABD'deki Siyonist Yahudi hareket
böyle düşünmekte. Bu bağlamda, herhangi bir Arap veya İslam ülkesi İsrail'le çekişmeyi, yabancı işgali altında bulunan toprak parçasından ibaret olmayan bir ölüm-kalım çekişmesi gibi görmezse, stratejik bir yanlış yapar.

Suriye bu çekişmenin yapısını iyi biliyor. Her halükârda, Oslo Anlaşmaları'nın bir sonucu
olarak Filistin halkının ve meşru haklarının başına gelenleri
düşünmek yeterli. Oslo'dan önce Filistin toprağı işgal altındaydı. Oslo'dan sonra, Yahudi
yerleşimlerinin rehini haline geldi.

Kaynak: Radikal