Arap ve İsrail basını 2007'nin Nisan ayından bu yana, Başkan Esad'la Başbakan Ehud Olmert arasındaki karşılıklı mesajlara ilişkin yorumlar üzerinde uzun uzadıya duruyor.
Suriye Devlet Başkanı Beşşar el Esad, Katar'da yayınlanan 27 Nisan tarihli el Vatan gazetesine verdiği demeçte, Türkiye Başbakanı Erdoğan'ın kendisine, "İsrail'in, Suriye'yle barış karşılığında, Golan'dan çekilmeye hazır olduğunu" ilettiğini açıklıyor. Ve ekliyor: "Şam'la Tel Aviv arasında arabuluculuk, 2006 yazında Lübnan'a yapılan saldırıdan ve direnişin zaferinden sonra yoğunluk kazandı. (…) Olmert Türkiye Başbakanına, Golan'dan geri çekilmeye hazır olduğunu söylemiş. Biz bu haberi geçen hafta aldık. Aynı zamanda Olmert'in şu açıklamasından da haberimiz var: 'Suriye'nin ne istediğini biliyoruz. O da bizim ne istediğimizi biliyor'." Bu sorunların Erdoğan'ın Cumartesi günü (geçtiğimiz) Şam'ı ziyareti sırasında tartışılacağını ama İsrail'in, işgal ettiği Suriye topraklarını geri vermeye hazır olduğundan emin olmak istediğini ekliyor. Suriye Devlet Başkanı, İsrail'in doğrudan görüşmeler istediğini, ama "ileride yapılacak doğrudan görüşmelere temel oluşturacak ortak bir zemin" bulmak için, şimdilik Türkiye'nin arabuluculuğunun gerektiğini açıklıyor. Esad aynı zamanda "doğrudan görüşmelerin bir arabulucu gerektirdiğini, ama ne yazık ki bu arabulucunun ancak Birleşik Devletler olabileceğini" de doğruluyor: "Gerçek budur. Ama bugünkü ABD yönetiminin ne bir vizyonu ve ne de barış sürecini desteklemeye gönlü var".
Suriye ve İsrail ilişkilerini ilgilendiren bu haber, Suriye resmi haber sitesi Champress tarafından 23 Nisan günü verilmişti: "Diplomatik kaynaklar Champress'e, Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Şam'a, İsrail Başbakanı Ehud Olmert'in Suriye'yle barış karşılığında Golan Tepelerinden tamamen çekilmeye hazır olduğunu bildirdiğini açıkladı."
Haber İsrail kaynakları tarafından da doğrulandı, ama gelişmelerin reel olarak ilerleme şansının olup olmadığını kestirmek için henüz çok erken. Ben önceki yazımda Suriye ve İsrail'in, 1990'lı yılların sonunda "barışın eşiğinde" olduğunu hatırlatmıştım. Başlıca anlaşmazlık konularını da, güvenlik, karşılıklı büyükelçilik açma, su, İsrail'in Golan'ı boşaltması olarak sıralamıştım. Ehud Barak son anda Birleşik Devletler'i son derece şaşırtacak bir biçimde, 4 Haziran 1967'deki çizgilere tam olarak geri çekilme sözüne geri dönmüştü ve 1923 sınırının yeniden tanınmasını istiyordu (haritaya bakınız).
Bu anlaşmazlıkların ötesinde, iki tarafın da görüşmeleri gündeme getirmedeki çıkarı ne olabilir? Suriye için, Amerikan yaptırımlarının neden olduğu soyutlanmadan, Fransa'nın düşmanlığından ve Suudi Arabistan'la ilişkilerin soğumasından kurtulmak söz konusu. Ehud Olmert için önemli olan da, İsrail'in barış konusundaki niyetini göstermek ve İsrail'le Suriye arasında bir barış durumunda tamamen soyutlanacak olan Filistinliler üzerinde bir baskı yaratmak.
Bu açıklamalar aynı zamanda, böylesi bir Suriye-İsrail görüşmesine soğuk baktığını saklamayan Bush yönetiminin etkisizliğini de gösteriyor. Şam'la Kuzey Kore arasındaki nükleer işbirliği üzerine Bush yönetimi tarafından yapılan "açıklamaların" boyutlarından biri (ama tek boyutu değil) kuşkusuz bu konu. 25 Nisan tarihli Le Monde gazetesinde "Washington dénonce un axe nucléaire Pyongyang-Damas" başlığıyla yayınlanan yazıda (Corine Lesnes) şunlar söyleniyordu:
"Beyaz Saray, Suriye rejiminin, 6 Eylül 2007'de yapılan İsrail bombardımanına kadar, 'ülkenin doğusundaki çöl bölgesinde, plütonyum üretme kapasitesine sahip nükleer bir reaktöre sahip olduğu ve gelen haberlere dayanarak, Kuzey Kore'nin, Suriye'nin yasadışı nükleer etkinliklerine yardım ettiği kanısına vardıklarını' açıklayan bir bildiri yayınladı. Metin, Suriye'yi bu konudaki çalışmalarını aydınlatmaya çağırıyor ve Amerikalıların Şam konusundaki, özellikle de Lübnan ve Amerikan karşıtı militanların Irak'a geçişleri konularındaki yakınmalarını hatırlatıyor." (…)
CIA'nın Amerikalı parlamenterler için hazırladığı video.
"Brifinge katılan gazetecilere göre Amerikalı yetkililer, ortada hiçbir kanıt bulamadıkları halde, Suriyelilerin 'birkaç ay, hatta birkaç hafta içerisinde' yola getirileceğine 'inandıklarını' açıklamışlardı. Sitenin İsrail hava saldırısıyla tahrip edilmesinden sonra, üst düzey bir delegasyon, (onlara göre) hasar tespiti için Suriye'ye gidecekti."
Esad, El Vatan gazetesindeki (yukarıda aktardığımız) demecinde, olayın biçimsel yönünü yalanlıyor ve sitenin yapım halinde olan ama kullanılmayan askeri bir site olduğunu kabul ediyor. Ve İmad Mugniye'nin Suudi Arabistan'da öldürülmesi olayında parmağının bulunup bulunmadığı sorusuna yanıt verirken şöyle diyor: "Bizim şimdiye kadar herhangi bir devlete müdahale ettiğimize ilişkin hiçbir kanıt yoktur. Soruşturmayı izliyoruz."
Amerika'nın "açıklamaları" yanlıca İsrail'le Suriye arasındaki görüşmeleri sekteye uğratma amacını taşımıyor, Kuzey Kore'yi de hedefliyor. Corine Lesles şöyle yazıyor:
"Bazı gözlemciler "kanıtların" açıklanmasının, Amerikan Başkan Yardımcısı Dick Cheney'in girişimiyle ve yönetimin 'şahinlerinin', Pyongyang'a karşı fazla hoşgörülü buldukları bir anlaşmayı sabote etmesiyle bağlantılı olduğunu düşünüyorlar. Diğerleri de, anlaşmanın gizli bir yanı olabileceğini öğrenen parlamenterlerin, kendilerine bilgi verilmediği takdirde anlaşmayı engelleme tehdidinde bulunduklarını söylüyorlar."
Juan Cole'nin Informed Comment adlı sitesinde, bir nükleer uzman, CIA'nın yorumuna ilişkin kuşkularını ifade ediyor: "More On Syrian Reactor Bombing; From an Informed Reader" (27 Nisan).
"Nükleer reaktör varsayımı, biçiminden ve boyutlarından dolayı Yongbyon nükleer reaktörünün bir kopyası gibi anlatıldı. Yongbyon nükleer reaktörü, eski Britanya reaktörünün hemen hemen aynısıdır. Grafitle çalışır ve karbondioksitle soğutulur. Kalbi, çok sayıda saf grafit bloktan oluşmuştur. Birleşik Krallığın ilk iki reaktörü Magnox ve Windscale, 2.000 ton grafit kullanıyordu. Suriye'deki reaktör, Britanya'daki orijinalinin boyutlarının yarısında bile olsa, 1.000 ton grafit gerektirecek. (…) Bütün resmi kuruluşlar, yüksek derecede rafine edilmiş bu kadar grafitin, Suriye'deki üretimini ve transferini görmeyecek kadar beceriksiz olabilir mi?"
"CIA'nın, videoya ilişkin yorumu, reaktörün 'tam olarak bitmemiş' olduğunu gösteriyor. Eğer gerçekten 'tam olarak bitmiş' olsaydı, grafit bloklar yerinde olurdu. Bombardımanlar ve yangınlar bütün siteye karbon parçalarını yayardı ya da grafit bloklar bütün sitenin üzerine dağılırdı. 'Sonradan' çekilmiş fotoğraflar, bunların olduğunu gösterir gibi durmuyor."
Nihayet Joshua Landis, Syria Comment sitesinde 25 Nisan'da şunları yazıyor:
"Suriye'nin Yongbyon tipi nükleer bir reaktör kurduğuna ilişkin kanıtlar, görünüşe bakılırsa çürütülemeyecek gibi. Ama Glen Greenwald de Salon gibi hiç de ikna olmuş görünmeyen bazı yorumcular var: Greenwald, 'Skepticism toward Bush claims about Syria and North Korea'da şöyle yazıyor: Videonun bina içerisinde Koreli nükleer bilim adamlarını gösterdiğini öne süren çarpıcı açıklamalar var; öyle görünüyor ki video, uç uca eklenmiş ve hiç inandırıcı olmayan, aynı (Irak'ın kitlesel imha silahlarına sahip olduğunu kanıtlamak için) Colin Powell'ın Birleşmiş Milletler'e gösterdiği tarzda, sıradan bir fotoğraf montajı…"
(…)
"CIA açısından bir ikinci eleştiri daha yapılabilir: Washington İsrail'i legal kanalları, uluslararası ajansları kullanmadan ve barışçı yolları denemeden önce bir hava saldırısı yapmaya cesaretlendirmemelidir. 'Önce vurmak, sonra soru sormak' uluslararası topluluk önünde Birleşik Devletler'in meşruluğuna zarar verecektir."
Bu, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'nun (AEIA), hoşnut olmadığı bir ifade. Kebek'te çıkan gündelik gazete Le Devoir, "Réacteur Nucléaire en Syrie - El-Baradeï mécontent des cachotteries, va faire enquête" başlığını atıyor:
"Viyana–AIEA başkanı Muhammed el Baradei dün, soruşturma konusu olacak bir şeyi, Suriye'nin Kuzey Kore'nin yardımıyla nükleer bir reaktör kuracağına ilişkin haberleri kendisine bildirmekte geciktiği için Washington'u eleştirdi." (…)
"AIEA dün yayınlanan bildirisinde, 'Genel Yayın Yönetmeninin, haberin (iddialarla ilgili) ajansa, Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması (TNP) çerçevesindeki sorumluluklara uygun olarak zamanında ulaşmamasından dolayı üzgün olduğunu' vurguladı. Ama aynı zamanda İsrail hava akınının yalnızca 'kullanılmayan askeri bir binaya' zarar verdiğini söyleyen Suriye, M. El Baradei'nin eleştirilerini ortadan kaldırmış oldu. Baradei ajansa, her nükleer tesis projesi ya da kuruluşunda, AIEA'yla imzalanan savunma önlemleri konusundaki anlaşmaya bağlı olarak, AIEA'yı uyarma zorunluluğunu hatırlattı."
Peki, Fransa'nın konumu? Kebek'te çıkan gazetenin aynı makalesinde şunları yazılı: "Fransa, Amerika'nın bu suçlamalarından sonra Suriye'den, nükleer etkinliklerini 'açıklığa kavuşturmasını' istedi. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Pascale Andreaini'ye göre, Perşembe günü Washington'dan konuyla ilgili haberi alan Paris, Suriye'nin, uluslararası zorunluluklar, özellikle de AIEA açısından, geçmişteki ve şimdiki nükleer etkinliklerini açıklığa kavuşturmasının kaçınılmaz olduğu değerlendirmesini yaptı"
Kaynak: Sendika.org