Suriye-İsrail barışının objektif şartları var mı?


Türkiye'nin arabuluculuk yapmasıyla gerçekleşecek bir Suriye-İsrail barışının objektif şartlarının olup olmadığı sorusunu sormadan iktidar çevrelerinde ve medyada heveskâr bir hava estiriliyor. Gerçekten Türkiye'nin arabuluculuğu da aşan bir işlev yüklenerek 40 yıllık bir işgali sona erdirecek diplomatik ağırlığının olup olmadığı bile sorgulanmıyor.

Muhtemel bir Suriye-İsrail barışını irdelemeden önce Türkiye'nin buradaki konumuna göz atmakta yarar var. Böyle bir barışın gerçekleşmesinin Türkiye'ye ve özellikle de Tayyip Erdoğan'a önemli bir prestij kazandıracağı, kapatma davası nedeniyle yaşanan meşruiyet krizini kendi lehine çözmekte önemli bir koz elde edeceği muhakkak. Bu girişimin Amerikan yönetiminde belli kesimlerde ancak destek gördüğü de belli. Mesela Rice, kariyerini böyle anlaşma ile tamamlamak istemesine karşın Cheney ekibi son derece karşı.

Türkiye'nin arabuluculukta neden bu kadar hevesli göründüğü ise iç politikada yaşanan tıkanmayı uluslararası düzeyde aşma girişimi olarak okunabilir.

Tarafların pozisyonuna gelince bu durumda İsrail'le barışı en fazla isteyen taraf Suriye olmalıdır. Suriye'nin Soğuk Savaş rekabetinde Sovyetler'den aldığı askeri destekten mahrum olmasına rağmen İsrail'in Amerika'dan aldığı en son savaş teknolojisine sahip olması taraflar arasındaki dengeyi bozuyor. Nitekim İsrail geçen yıl Suriye'nin içine kadar girip tesislerini bombalayarak bölgede rakipsiz olduğu imajını vermek istedi. Böylelikle sadece Suriye'yi değil müttefiki İran'a da gözdağı verilmiş oldu.

Suriye'nin burada en önemli kozu İran'la kurduğu stratejik ilişkisi ve Lübnan'daki silahlı direnişin varlığıdır. Hizbullah'a dolaylı olarak da olsa verdiği destek İsrail'in askeri alandaki üstünlük kibrini kırmaya yaramıştır. Hizbullah direnişi olmasa İsrail Suriye ile barış yapmayı aklından bile geçirmeyecekti muhtemelen.

Nitekim bu nedenle İsrail'in Suriye'den talep edeceği şartların başında "Şam'da yaşayan Hamas lideri Halid Meşad'ın Suriye'den ayrılması, Hizbullah'a yaptığı askerî yardımı kesmesi" geldiğini tahmin etmek güç değil. Barış karşılığında Esad yönetiminin 'neyi ve kimleri' gözden çıkaracağını göreceğiz. Suriye'nin bu türden 'konvansiyonel koz'larını bir çırpıda elinden çıkarması beklenmemeli. Ancak tatmin olacağı bir anlaşma karşılığında Hamas liderini feda etmeyeceğini ummak biraz saflık olur.

İsrail açısından Suriye ile yapılacak bir barış hem İran'ı denklem dışına çıkarmak hem de sınırlarını güvence altına almak açısından önemli görülebilir. Nitekim Annapolis'e Suriye'nin de katılması aslında Ortadoğu'daki Amerikan-İsrail eksenine rakip ittifakın çökmesi operasyonu idi. Annapolis'te hiçbir somut gelişme olmadı ama Suriye'nin bu eksene yaklaşabileceğini göstermesi bakımından önemli denemeydi Amerikan İsrail hattı için.

Suriye'yi devre dışı bırakan İsrail'in "Hamas sorununu" ve genel olarak da Filistin meselesini istediği gibi şekillendirmeye yöneleceği de açıktır. Zaten İsrail politikaları açısından, bir alanda kriz tırmanışa çıktığında başka bir alana yönelerek o krizin soğumasını sağlamakta hayli becerikli olduklarını itiraf etmek gerekir. Filistin meselesinin tam bir krize girdiği, Gazze'nin patlama noktasına geldiği, uygulamalara Abbas'ın bile isyan ettiği bir ortamda Suriye ile barış havası estirmek en azından imaj açısından hayli önemli.

Bu arada İsrail'in kendi iç dinamikleri açısından Suriye ile barış yapabilecek güçte siyasi irade olup olmadığı önemlidir. Aynı durum, bölgede yaptırım sahibi olarak Amerikan yönetiminde de böylesi bir irade olmadan kalıcı bir anlaşmanın nasıl gerçekleşeceği ayrı soru olarak duruyor. Hizbullah'a yenilmiş bir İsrail'in onun en büyük destekçisi olarak gördüğü Suriye ile barış yapmasının iç politika ve uluslar arası dengeler açısından uygun olduğu söylenemez.

Bunu zorlayacak tek şart Amerikan yönetiminin ağırlık koyacak bir iradeye sahip olmasıdır. Carter'in Hamas'la görüşmesinin ardından Türkiye'nin arabuluculuğa soyunması ilk bakışta böyle bir iradenin olduğu izlenimi veriyor olsa da İsrail'in buna hazır olduğu şüphelidir.

Muhtemel bir barış anlaşmasının Türkiye'ye çıkartılmak istenen faturası şimdiden belli olmuştur. Yeni olmasa da bu vesile ile gündeme gelen su konusu yapılacak anlaşmanın en önemli unsurlarından biridir. İsrail Golan'ı daha çok su kaynakları için elinde tutmaktadır. Golan tepelerinin tümünden çekilse bile su kaynaklarından vazgeçmeyecektir. Bunun için çözüm; Türkiye'nin Suriye'ye, aksi durumda İsrail'e su vermesidir.

Su konusu Türkiye'nin önüne şimdiden konmaya başlamıştır. Türkiye arabuluculuk yaparken su faturası ödemek durumunda kalabilir.

İsrail en azından taktiksel olarak bu görüşmeleri değerlendirmek isteyecektir. Bunun anlamı Filistin devletinin unutulması, verilen sözlerin geri alınması demektir. Filistinlilere en fazla vermek istediği barış sürecinin kısmen canlanması buna karşılık Filistin devletinin gündemden düşmesidir. Amerika'dan hayal kırıklığı ile dönen Mahmut Abbas'ın durumu Suriye ile yaşandığı söylenen bahar havasının Filistin için ne anlama geldiğinin göstergesidir.