Suriye ateşle oynuyor

 

İsrail'le Suriye arasındaki dolaylı barış görüşmeleri, Hizbullah'ın Lübnan'da zafer elde ettiği bir dönemde direnişin lehine değil

Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan, ordu ve aşırılıkçı laiklerle yaşadığı iç krizden çıkma noktasında kendisine destek verecek etkenleri bulmak amacıyla, Suriye'yle İsrail arasındaki arabuluculuğunu canlandırma yoluna gidiyor. İsrail Başbakanı Ehud Olmert'se, peşini bırakmayan yolsuzluk soruşturmalarıyla mücadeledeki konumunu güçlendirdiği sürece, barış süreçleri yarışına girmekte sakınca görmüyor. Olmert, direnişi boşaması sonrası müzakere sürecinden başka hiçbir şeye sahip olmayan Filistin Yönetimi'ne baskı yapma umuduyla barış süreçleri yarışıyla ilgileniyor.

İş sadece bununla da sınırlı değil. ABD Başkanı George W. Bush'un görev süresinin son ayları gölgesinde İran'a karşı yeniden savaş davulları çalınırken, Şam'ı Tahran'dan uzaklaştırmanın yanı sıra Hamas ve İslami Cihat gibi direniş güçlerine de baskı yapılmasıyla ilgili bir umut söz konusu.

Direniş iyice kenetlenmeli
Buna karşın, Türkiye kanalıyla yapılan dolaylı görüşme sonrasında doğrudan görüşme yönündeki ilerleyişin, Şam'ın direniş cephesinin temel adresi olduğuna yönelik imajı
üzerinde sonuçları olacaktır. Özellikle de Katar'da Lübnan'la ilgili elde edilen ve adı bu cephenin yeni zaferi olarak gösterilen başarı sonrası... Gerçi Doha Anlaşması çerçevesinde Hizbullah da ödün veriyor, fakat örgütün Beyrut'u askeri olarak işgal etme ve direniş silahının imajını lekeleme hatasının bedeli bağlamında bu ödünleri vermesi gerekiyordu.

Bu tür görüşmelerde son sözlerin önemli olduğu doğru. Ancak herkes Golan Tepeleri'nin iadesinin, Olmert'in içinde bulunduğu acizliğin gölgesinde söz konusu olmadığının farkında. Zira iade, 1923 mandacılık sınırlarını mı, 1949 sınırlarını mı yoksa 4 Haziran sınırlarını mı kast ediyor? Bütün bunlar Suriye'nin pek de ihtiyaç duymadığı bir zamanda yaşanıyor. ABD İran'la savaşa girse bile, böyle bir savaşın Suriye'yi kapsayıp kapsamayacağı şüpheli.

Suriye bu savaşa girmeyecektir. Hizbullah'ın da Doha Anlaşması sonrası bir güney cephesi açması uzak ihtimal. Temmuz 2006'daki savaşın Hizbullah'ın sınırdan uzaklaştırılıp bölgeyi BM barış gücü UNIFIL'e teslim etmesine yol açması sonrası Doha anlaşması, Hizbullah'ın bu bağlamda elini bağladı.
Evet Suriye'nin bunlara ihtiyacı yok.

Direniş cephesiyse kenetlenme halini güçlendirmek için ümmetin toplu bilinciyle bağlantısını derinleştirme ihtiyacında. Suriye'nin hiçbir gün müzakere ilkesine karşı çıkmadığı doğru, ancak şu günlerde yaşananlar açık bir geri adımı içeriyor. Özellikle de tıpkı Filistin Yönetimi'ni daha fazla geri adım atmaya sevk etmesi gibi doğrudan
müzakere yönünde gelişme sağlanırsa...

Filistin geri adımı direniş güçlerini kapsamasa da, herkes Filistinlilere teslimiyet dayatma yönündeki İsrail ısrarının değişmediğini bilir. Acaba Suriye başkalarını ayıpladığı şeyi yapabilir mi? Böyle bir durumda ulusalcı söylem nereye gider?
Sözün özü, yaşananlar Suriye'nin ve direniş cephesinin lehine değil. En iyisi bu gelişmelerin durdurulması. Bunun gerçekleşmesiyse İsrail'deki şartların ve Siyonist yetkililerin  küstahlığının gölgesinde pek zor görünmüyor

 

Kaynak: Radikal