İsrail ziyaretimin daha ortalarında, üst düzey yetkililerden, stratejistlerden ve akademisyenlerden, İsrail’in güvenlik durumunu nasıl gördüklerine dair çok şey dinlemiş oldum. Duyduklarım arasında bazı paradokslar olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Bir yandan, İsrail’in son 18 aydaki güvenlik durumu bazı açılardan uzun zamandır olmadığı kadar iyiydi. Aşkelon’a yapılan roket saldırısı çarpıcıydı, zira Gazza’deki Dökme Kurşun Operasyonu’ndan bu yana meydana gelen ilk saldırıydı. Daha öncesinde Gazze’den bir günde 20-30 roket fırlatılırken, artık neredeyse haftada bir roket atılıyordu. Gazze’yi Hamas yönetiyor, fakat İsrail bölgenin hava sahası üzerinde ve sınırda, bir İsrail askerinin deyişiyle ‘humuslarına koyduklarını zeytinyağının markasını bilmelerini sağlayacak kadar çok’ keşif ekipmanına sahip.
Benzer biçimde, kuzeyde de 2006’daki Lübnan savaşından bu yana hiçbir roket atışı meydana gelmedi.
Batı Şeria’ya gelince, intihar saldırılarıyla yapılan terörist eylemler tümüyle son buldu ve İsrailliler burada neredeyse hiçbir terörist ağ bulunmadığından emin görünüyor. İsrailli yetkililer, Filistin Yönetimi’nin Selam Fayyad’ın başbakanlığında idari yeteneklerini yavaş yavaş ve istikrarlı bir biçimde geliştirdiğine ve
bunun da Hamas’ın Batı Şeria’da zemin kazanma ihtimalini düşürmeye yardımcı olduğuna inanıyor.
İşler niçin şu an böylesine iyi? İsraillilere göre sebep, Hizbullah ve Hamas’ın şu an bazı toprakları kontrol etmesi, bunun da caydırılabilecek olmaları anlamına gelmesi. Bir yetkili, hem Hamas’ın hem de Hizbullah’ın güçlü terörist ağlardan zayıf ordulara dönüştüğünü söylüyor.
İsrail bu sonuçların ortaya çıkmaması için çetin savaşlar verdi, fakat şu an statükodan memnun.
Aslında, İsraillilerin çoğu statüko konusundan olması gerekenden çok daha fazla rahat hissediyor. Zira kötü haber şu ki, İsrailli güvenlik uzmanları uzun vadeli eğilimlerin hepsinin kendi aleylerine işleğini teslim ediyor. Hamas ve Hizbullah askeri güçler olarak, İsrail’i vurabilecek roketler elde ederek güçleniyor. İran nükleer yeteneklerini geliştiriyor, Hamas ve Hizbullah’ı destekliyor. Demografi öyle bir durumda ki, İsrail Batı Şeria’yı kısa bir süre içinde bırakmazsa Yahudiler azınlık haline gelecek. Yaşayabilir bir iki devletli çözüm ihtimali hızla azalıyor.
O zaman ne yapılmalı? İsrailliler bu soruya, ‘bırakın statüko devam etsin’ demekten daha iyi bir yanıt veremiyor. Gazze’de çevreleme politikasının, Batı Şeria’da da temasın işe yarayabileceğine inanıyorlar. Hükümet değişikliğinin ülkenin sorununu çözeceğine dair hayal İsrail’in güvenlik çevrelerinde güçlü ve derin bir yer buluyor (şansa bakın ki, İsraillilerinin Amerikalı muadillerinden daha iyimser baktığı tek mesele bu).
Bununla birlikte, İsrailli yetkililerin en çok endişelendiği mesele, statükonun çekiciliğinin nüfusu hareketsizleştirmesi. İsrail’in geçici avantajlarından mümkün olan en iyi anlaşmayı sağlamak için yararlanabileceği bir zamanda, ülkenin güvenlik meselelerinde ciddi derecede ilerleme kaydedilmiyor. Ve normal İsrail vatandaşları sadece plaja gitmek istiyor, ki bu da bir sorun anlamına geliyor. (Yazarın Foreign Policy dergisine bağlı blogundan alınmıştır, 31 Temmuz 2010)
Kaynak: Radikal