Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un konuşması üzerinde çok sayıda değerlendirme yapıldı. Dün ifade ettiğim gibi niyetim, konuşma metni üzerinden değerlendirme yapmaya devam etmekti.
İki nedenle bundan vazgeçtim. İlki zaten metin didik didik edildi ve özellikle de bugün değinmeyi düşündüğüm kimlik tartışmaları ve Kürt sorunu üzerinden pek çok önemli değerlendirme yapıldı. Üstüne, en azından benim söyleyeceğim bir şey kalmadı.
Bundan daha önemlisi ise bir dostumun uyarısı. Şöyle bir e-mail yollamış:
'Aman ne güzel. Topu sürekli taca atma konusunda sen de bir hayli gelişme gösterdin. Bir toplantıyı izliyorsunuz. O kadar anlı şanlı adam memlekette olup biteni takip ediyorsunuz. Ama nedense meselenin özünü söylememek için bin dereden su getiriyorsunuz. Öyle olsun. Öyle olsun da inan bana işsizlerin oturduğu kahvehanelerde bile daha zengin değerlendirmeler yapılıyor. Ama siz önemli adamlarsınız, onlara komplo teorisi deyip geçersiniz.'
Dostumun uyarısına karşı ne demeliyim bilmiyorum.
Sadece kendi payıma konuşabilirim elbette. Bu meslek size zaman geçtikçe ne söyleyeceğinizi değil, ne söylemeyeceğinizi öğretiyor. Bazen koca bir yazının içine bir tane mesaj sıkıştırırsınız. Bazen de olup biteni anlamamış gibi davranırsınız.
Bunları yaparken ustalaşır, zihninizde farkında bile olmadığınız süzgeçler oluşturursunuz.
Geçebilene aşk olsun!
* * *
İlker Başbuğ'un konuşmasında çizilen tabloyu daha açık ve net olarak konuşmak mümkün mü?
Sözgelimi konuşmanın sonundaki 'dini cemaatler' eleştirisinin, bal gibi bir tek cemaati işaret ettiğini ve bunun da giderek tırmanan bir güç çatışması olduğunu konuşabilir miyiz? Açıkçası ortada Fethullah Gülen hareketine yönelik bir meydan okuma olduğunu, bunun da önümüzdeki döneme damgasını vuracak asıl gelişme olduğunu söyleyebilir miyiz?
Başbuğ'un konuşmasında geçen 'Bu yapılanlara karşı hukuk devleti kapsamında Türk Silahlı Kuvvetlerinin tepkisiz ve etkisiz kalacağını düşünmek ise en büyük yanılgıdır.' sözleri başka türlü nasıl okunabilir?
Bilmiyorum.
Konuşmadan bir gün önce gelen yeni Ergenekon dalgasını, konuşmayla aynı gün gerçekleşen 'PKK-DTP operasyonu'nu bu tabloyla birlikte okumalı mıyız?
Bu güç savaşının Türkiye'nin güneydoğusundan Kuzey Irak'a kadar uzanan geniş alanda daha da belirginleştiğini, 2009 yerel seçimlerinin bu süreçten etkilendiğini tartışabilir miyiz? Bir adım daha atıp PKK'nın tasfiyesinden, Erbil üzerinde kimin belirleyici olacağına kadar pek çok alanda bu çatışmanın belirleyici olacağını anlatabilir miyiz?
Obama'nın ziyareti sonrasında çatışmanın dozunun daha da sertleşmesini manidar bulabilir miyiz? Buradan hareketle tarafların uluslararası alanda karşılıkları ve destekleri olduğunu düşünebilir miyiz? Türkiye'nin yeni rolü filan derken, tüm bunların bir 'rol kapma' telaşı olduğunu, siyasi iktidarın bu zorlu kapışmada arada derede sıkıştığını yazabilir miyiz?
Bunları da bilmiyorum.
Bildiğim, bu güç savaşının geri dönülmez biçimde devam ettiği, işin kötüsü kazananı ve kaybedeni olmayan bir yere doğru gittiği.
* * *
Sözün kısası...
Ben topu taca atmaktan, lafın etrafında dolaşmaktan, görmemiş, anlamamış gibi yapmaktan tek kelimeyle yoruldum.
Bugün de böyle olsun.
Kaynka: Star