BİR süredir çeşitli internet sitelerinde görüyordum. Önceki gün de İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mesut Parlak'ın konuşmasında gördüm; Atatürk'ün sözü:
"Söz konusu olan vatansa, gerisi teferruattır."
Mesut Parlak çok saygı duyduğum bir dostumdur. Rektör olarak da başarılıdır. Alemdaroğlu'ndan sonra İstanbul Üniversitesi'nin gelişme temposunu hızlandırmıştır.
Şimdi başörtülü kızların üniversitede okumasına karşı çıkıyor. Kendi fikridir, çıkabilir tabii.
"Gizli telefonla kopya çekerler" gibi komik gerekçeler ileri sürmüyor. Yine de gerekçelerine katılmıyorum. Her neyse...
Üzerinde durmak istediğim husus, Sayın Parlak'ın başörtülü kızların okumasına karşı yaptığı konuşmayı, "Söz konusu olan vatansa, gerisi teferruattır" diye bitirmesi, öğretim üyelerinin de bunu büyük coşkuyla alkışlamasıdır.
Başörtülü kızların okuma özgürlüğüne sahip olup olmaması niye "vatan" meselesidir?! Atatürk'ün "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir" sözü daha uygun düşmez miydi?!.
Neyse... Daha önemlisi, bu sözü Atatürk'ün söyleyip söylemediğidir.
Belgesi açıklanmalı
Atatürk'ün konuşma ve yazışmaları üzerinde araştırmalar yaptım, ben böyle bir sözüne rastlamadım. Dikkatimden kaçmış olabilir; benim ulaşamadığım bir kaynakta yayımlanmış da olabilir. Sayın Rektör veya başka bir araştırmacı Atatürk'ün bu sözü nerede, ne zaman söylediğini ve konuşmasının tam metnini açıklarsa çok iyi olacak; Atatürk'ün hangi bağlamda bu şekilde konuştuğunu ancak o zaman anlarız.
Atatürk vatanı kurtarmak için savaşırken de başka şeyleri "teferruat" saymamıştır: TBMM, hukuk, meşruiyet, siyaset, diplomasi gibi şeyleri asla "teferruat" diye görmemiş, aksine, çok önem vermiş, hele TBMM'yi baş üstünde tutmuştur.
Onun için "Gerisi teferuattır" dediğini sanmıyorum, dediyse bundan kastı ancak şahsi çıkar, hatta şahsi hayat falan olabilir.
Ferdi ve milli hayatta fevkalade önemli olan değerleri ve kurumları "teferruat" durumunda gösterebilecek bu tür soyut alıntılardan, genellemelerden sakınmak gerekir.
Kuran ayeti de olsa, Einstein'ın bilime dair sözü de olsa, Atatürk'ün vecizesi de olsa, bağlamından kopararak veya farklı bağlamlara taşıyarak slogan gibi kullanmak yanlıştır.
Dini ve pozitivist bağnazlıklar böyle oluşur.
Meşruiyet ve hukuk
Atatürk bir defa Sakarya Savaşı, ikinci defa Büyük Taarruz öncesinde TBMM'yi kapatmayı düşünmüştür. Çünkü, Mustafa Kemal'in savaş şartları sebebiyle istediği "fevkalade yetkilere sahip başkumandanlık" kanununu Meclis kabul etmiyordu.
Fakat Mustafa Kemal, Meclis'e dayanmayan bir mücadelenin meşruiyetini kaybedeceğini görerek Meclis'i kapatmamış, aksine, ilkinde iknayı, ikincisinde ortalama bir formülde uzlaşmayı tercih etmiştir.
Türkiye bir "Baas cumhuriyeti" olmadıysa bunun temelinde hem kurtuluşun, hem kuruluşun TBMM'ye dayanmış olması vardır.
Eminim ki Prof. Parlak da Meclis'e, hukuka, demokrasiye, özgürlüğe saygıyı asla "teferruat" saymıyordur.
Yanlış algılamayla bu değerler ve kurumlar "teferruat" gibi görülmesin diye 'tavzih' gereğini duydum.
Dün toplanan sayın rektörler de, herhalde, miting ve slogan havasına kapılmayacak, bilime yakışan ağırbaşlılık ve soğukkanlılığı, Meclis'i, hukuku, demokrasiyi, özgürlüğü "teferruat" saymayacaklardır.
Bu çağdaş değer ve kurumlar "teferruat" sayılırsa, "Baas cumhuriyeti"ne dönüşürüz.
Kaynak: Milliyet