Geçen yazıda bir sosyal dinamikler analistinin de konuyla ilgili çalışma yapacağından bahsetmiştim. Çıkan raporun tamamını olmasa da, anlattıklarının bir kısmını yazmak istiyorum. Aşağıdaki ifadeler analistin tespitlerinin aktarımıdır.
Öncelikle "derin neden" raporunun her hususu açıkladığını söyleyemeyiz. Bu nedenle buradan bir genelleme yapılamaz.
Örnek olması babından ifade edilen hususlara bir, iki ilave yapayım ki, tamam olmadığı tezimi desteklesin.
Örneğin; derin neden analizlerinde ifade edilen sonuçlardan farklı bir tezahürde şöyle anlatılabilir. Eleştirel bakan ve reaksiyon gösteren insanlardan bir bölümü; gerçekte reaksiyon gösterdikleri kurumlara veya süreçlere dahil olamadıkları için böyle bir tutum sergiliyorlar. Bir çok kere müşahade edilmiştir ki, bu insanlar eleştirdikleri kurum veya süreçlere dahil olmak imkanı bulurlarsa, çok kısa sürede eleştirdikleri hususların ateşli savunucusu oluyorlar. Bunu oluşturan nedenlerden birisinin; kurulu sistemlerin ve işleyen süreçlerin, içlerindeki unsurları biçimlendirme gücüdür. Alt nedenler arasında; olgunlaşmamış inanç ve düşünce, kişilik problemleri, zayıflık, karar ve sabite zaafları, istikrarsızlık yada bir bütünün ve sürecin parçası olmak ihtiyacı gibi unsurlar ifadelendirilebilir.
Bir başka husus ise "sosyal dilencilik". Adam dileniyor. Hayır para istemiyor. " Beni görün, bende varım, adam yerine koyun, önemseyin, varsayın" dilenciliği yapıyor. Sohbetlerde, tartışmalarda, yazılarda, toplantılarda, tepkilerde yada övgülerde, sosyal faaliyetlerde, bireysel ilişkilerde ve mebzul miktarda sosyal iletişim ağlarındaki paylaşımlarda.
Dilencilik yapanları sadece bizim gibi sıradan insanlar olarak görmeyin. Anlı, şanlı, şöhretli zevatların teatral davranışlarının, etrafa kitle toplama nedenlerinin pek çoğunun, güce ve şöhrete yakın durmak, ötekinden farklı görünmek gibi durumların; ana ve gizli nedeni budur. Zat konuşmaya başlayınca dakikada kaç defa "ben" kelimesi kullanıyor, dikkat edin çünkü bu göstergedir.
Kapris ve naz yapanları, olur olmaz hır ve kavga çıkaranları, sürekli eleştiren, yargılayan ve suçlayanları bu cümleden okuyabilirsiniz.
Sosyal medyada; ne yiyip, içtiğini; şu anda hangi havaalanından nereye uçtuğunu; meşhurlarla fotoğraflarını; yedi sülalesinin resimlerini; ilgili, ilgisiz her husustaki görüşlerini; duyduğu her şeyi bu kadar yoğun olarak paylaşmanın altındaki talep nedir? Dersiniz. " Hey burada bende varım.. görün, ilgi gösterin" talebi.
Bunların derin nedenleri arasında; doğal olarak saygı, sevgi, değer görmek hakkına sahip olan insanlarda; yönetim sisteminin tasarrufları, sosyal yapının işleyişi, toplumsal ilişkilerin mahiyeti, cari kültürün kodları ile oluşan; özdeğersizlik, özgüvensizlik, özsaygısızlık kalıntıları sayılabilir. Yargılayıcı, suçlayıcı, eleştirici, değersizleştirici her davranış ve ilişki kodunun hasılasıdır bunlar. Doğal olan bir kere şirazesini kaybetmesin; artık buna dayalı pek çok durum da, silsile halinde asli kaidesinde kalamayacak ve sıkıntılı sonuçlar çıkacaktır ortaya.
Derin neden analizleri asla bir eleştiri, yargılama ve suçlama unsuru olarak algılanmamalıdır. Bunlar halihazırımızın nedenleri ve üzerinde çalışılması gereken hususlar olarak değerlendirilmelidir.
Daha genel bir bakış açısıyla; "toplumsal durumlar" karşısında ağırlıklı üç tutum olduğunu söyleyebiliriz.
1. Hiçbir şey yapmayanlar
2. Sadece eleştirip, tepki gösterenler
3. Birşeyler yapanlar.
Bunlarda kendi içlerinde farklı nedenlere ve tutumlara sahiptirler.
Şu ana kadar yapılan tespitleri daha anlamlı kılmak için bir kategorizasyon daha yapalım.
Bir grup; durumlar karşısında dirayetle durup, durumları, olması gereken istikamette yönlendirebilen; bunu gerçekleştirebilmek için oluşların daha derin mertebelerinden ve kurucu parametreleri yöneterek yapabilen; özden anlayıp, müdahale edebilen; kurucu kafa, lider kişiliklere sahip insanlardır. Bunlar bizatihi, özgün tutum ve davranış geliştirebilirler. Bilgiden, toplumsal inşaya kadar olan süreçleri inşa edip, yönetecek beceri ve iradeye sahiptirler. Sayıları azdır.
Diğer grup ise derinden, kurucu unsurlardan okuyup, anlamak; müdahale edip, yönetmek imkanına sahip değillerdir. Mutlaka örnekliklere ve şahitliklere ihtiyaç duyarlar. Liderlerin aklından, gözünden, sözünden anlayıp; onların gösterdikleri istikamet ve çerçevelerde karar ve davranış geliştirirler. Çoğunluk bu gruba dahil olanlardır.
Her iki grupta, toplum doğasının, fıtri gerçekliğindendir. Herhangi bir gruba dahil olmak, statü konusu olarak ele alınamaz ancak farklı sorumluluk alanları ve düzeylerine göre kapasite, mizaç ve kaynak sahibi olmakla ilgilidir. Yani konu aslı itibarıyla sorumluluk ile ilgilidir.
Bu tespitler çerçevesinden bakarsak;
Durumlar karşısında hiçbir şey yapmıyormuş gibi görülenler arasında, gerçekten hiçbir şey yapmayanlar olabileceği gibi; aslında kurucu kafa ve liderlik potansiyeline sahip olup, imkan, zemin ve zaman gözleyenler olabilir.
Eleştirip, reaksiyon gösterenler arasında; bu çalışma çerçevesindeki nedenlerle yapanlar olabileceği gibi; aslında samimi ve iyi niyetli olup fakat ikinci gruba dahil olanlar ve birinci gruptakilere ihtiyaç duyanlar da olabilir.
Birşeyler yapanlar; liderler ve takip edenler olarak gruplandırılırsa; sahih ve etkin şeyler yapanlar veya yanılıp, yanıltanlar olarakta tasnif edilebilirler. Fakat bu gruptakilerin, diğerlerinden farklı olarak, onları eyleme sevk eden bir kararları ve izledikleri liderleri (gizli-açık) olduğu ortadadır.
Toplumda ağırlıkla; şahit olmak, örnek ve ufuk görmek ve liderlik ihtiyacının karşılandığı, önlerinin açıldığı ve gerekli destek sağlandığı durumlarda, insanların ellerinden geleni yaptıkları, fedakar ve çalışkan oldukları gözlenmektedir.
Asıl sorun şahitlik, öncülük, kuruculuk, liderlik edecek unsurların azlığı, sahihliği, etki düzeyleri; bunları ortaya çıkartacak usül ve mekanizmaların fıtratına uygun çalışmamasıdır.
Durduğu yer itibarıyla, olanları derin düzeyden algılamak; sahih ve etkin tavır geliştirebilmeyi bizatihi gerçekleştiremeyen ve sahih şahitlik, örneklik, liderlik imkanına sahip olmayan insanların önünde; atalet, reaksiyon göstermek, sıhhat ve etkisi şüpheli davranış sergilemek seçenekleri kalmaktadır.
Yapılacak iş, kendi ihtiyacımız adına, toplumsal şahitlik, liderlik yapabilecek insanların ortaya çıkacağı, inşa olacağı ve sorumluluklarını, rollerini üstlenecekleri zeminlerin, atmosferlerin, çalışmaların desteklenmesidir.
Bunların içeriğine, strateji, plan ve usüllerine dair derin vukufiyet sahibi olunmasa bile; öncül ve fıtri gereklilik olarak inanıp, sahip olunan kaynak ve imkanlarla destek olmak lazımdır. Aynı, derinini, detayını bilmese bile olması gerekliliğine inandığı için büyük fedakarlıklar yaparak çocuklarının doktor, mühendis, akademisyen,vs. olması için mücadele eden babalar gibi.
Bunu kendi ihtiyaçlarımız, mecburiyetlerimiz adına yapmak zorundayız. Bizden başkasının bunu yaparak bize ikram etmesini beklemek safdillik olacaktır.
Sosyal dinamikler analistinin yorumlarının bir bölümünü aktardım. Takdir okuyanların. Bizim çabamız ise " tekerlek, tümsekte kalmasın" maksadına matuftur.
Murat Sayımlar: muratsayimlar@gmail.com