Kimseyle bir alıp veremediğimiz yok. Derdimiz kimsenin şânı ve şahsıyla değildir lâkin bir zihniyetin evrile evrile çakala benzemesi bizi fazlasıyla ilgilendirebilir.
Ama illa şânıyla ilgili bir şey söylemek gerekirse sarf edeceğimiz her cümle çakalın özelliklerine ve hayat şekline yönelik olur ki, bunun bizim düzeyimizle bir ilgisi yoktur.
Fikri sûreti çakala benzeyen bir şahsın şânı nasıl ifade edilir? Belki bir belgesel metni olarak çakalı bütün özellikleriyle anlatmakla.
Örneğin çakal gececi hayvandır; Bazen yalnız, bazen çiftler ya da sürüler halinde yaşar, buldukları küçük hayvanlar, bitkiler ya da leşlerle beslenirler. Çakalların antilop gibi büyük hayvanları avlamaları zordur. Bazen aslan bazen kaplan gibi güçlü ve yırtıcı kralların peşinden giderek onların ardından kalanları yerler.
Çakalın uluması genellikle sırtlanınkinden daha ürkütücüdür. Çakallar, kuyruk dibindeki bir bezin salgısı nedeniyle etraflarına pis bir koku yayar.
Şahsına gelince; sûreta özellikleri şânıyla yakışıklı bir cemaat ıskartası.
Sakalını tıraşlasa benzediği her şeyi yaradılışına düşman eden bir keşif numûnesi.
Nuru Osmaniye camiinin kapısında, cuma cemaatin ayakkabı markasını inceleyen karikatüristik bir diyanet takvimcisi. Sattığı takvimlerden kazandığı parayla yeni camii önündeki güvercinleri yemlemekten kabız eden şuursuz bir romantik.
Gönlünü hoş ettiği Mevlevî tekkelerinin ispiyoncu sâkisi.
Şahsına ilişkin yapılacak teşbihin haddi yok ama bu yazıdan murad hakaret olmadığı için bir hesabı var.
Ama algı ve ifade yetmezliğinin şuuru kafadan kuyruğa taşıdığı bir gerçeklik var. Ve kuyruğunun dibindeki bezden etrafa salgıladığı irfan, “baştan kokan balığın” dik duran kuyruğunu ibretle resmediyor.
İslamcı tasarımın imaj verdiği “Son Mohikan”…
Şaşkınlığıyla Coşkun, Sayın Ahmet Hakan…
Denizkızlarının hikâyesini dinlemeyi “işitsel zina” kabul eden bir fikrin sakalı okunmamış mümini. “Solcuyum” dediğinde solculuğumdan utandırıp beni hoşgörüsüz bir faşist olmaya mecbur eden inancıyla alîl bir düşünce madrabazı.
Eğlencelik feylesof…
Tokaçlamalık keçeli peçe…
Görmekten çok görüşe engel olan organik cam, feminen gözlük…
Frikik yazarı, röntgenci Tom…
İzmariti dudağa düşman eden yayvan dudak tiryakiliği…
Serapa yaranış, serapa sünüş…
Maksadımız hakaret değildir, lâkin algı yetmezliğinden kuyruğa düşen aklın salgısına tepkidir.
Konuşma, tümce kurma, ifade etme yetisinden kaynaklanan maluliyetini “halkın anlaması için” gerekçesiyle savunan, karizma düşkünü köy kahvesi anchormanı…
“Bir Klas Duruş: Güldal Mumcu” yazısı…
18 Haziran tarihli Hürriyet nüshasında, böğründe bağdaş kurmuş kollarıyla derinliklere uzanan bilge bakışlı fotosunun yanında duruyor… Etkilenmemek elde değil.
Ve şöyle diyor Zerdüşt;
“GELİN, o uğursuz günü bir kez daha hatırlayalım:
Soğuk bir kış günüydü..."Bir keskin kalem"i susturan o kalleş bomba patlamış ve geriye "bir kırık gözlük" kalmıştı.Herkes yüreğinin ta derinliklerinde hissetmişti acıyı...Her yanı derin bir empati duygusu sarmıştı...Şöyle bir empati:Otomobilinizi çalıştırıyorsunuz ve "güm" diye patlıyor!..Buraya kadar gelinebiliyordu ve ötesi tahayyül edilmiyordu.Yani çevirdim anahtarı apansız bir ölüme / Şarapnel parçaları saplandı ciğerime" kısmına girilmiyordu. İşte o günlerde... Tanıdık, tanımadık herkes metaneti elden kaçırmıştı.
Ama durun bir dakika! Başka bir şey vardı:
Patlayan bombanın en fazla etkilediği kadın, yani Güldal Mumcu, o bombayı koyan kalleşlere öyle bir "klas duruş" yanıtı veriyordu ki, dost düşman herkes "öldürülen bir kocanın ardından katillere verilen bu muazzam ders"in etkisi altına giriyordu.
Şöyle bir ders:
Cenaze töreninde hiç gözyaşı dökmedi. İki çocuğuyla birlikte, vakur bir şekilde, başı dik yürüdü... Bakışlarına sirayet eden yiğitlik, katillere "Başaramadınız" mesajı verdi.”
Anladık abi senin derdin ne?
Bir cinayetin dul bıraktığı bir kadının seni neden bu kadar etkilediğini ve etkilendiği anlatmakla ne murad ettiğini merak etmem abesle iştigal mi olur?
Olamaz mı?... Belki kocasıyla arası iyi değildi ve bozuklu cinayetten sonra da devam ettiği için dik duruş olarak görüldü?
Bu yazıyı, o saldırıyı düzenleyen gerçek kişilerin dışarıda olduğu, masumların da boş yere içerde yattığı iddiasının gündeme geldiği aynı günde kaleme almanın bir anlamı olabilir mi?
Fehmi Koru komploculuğu değil benim merakım, ama bildiğim bir şey var bir antilobu tek başına devirecek gücün yok ve aslanların peşinden gidiyorsun…
Gerçi merakımın da bir önemi yok ama bu salgı burnumuzun direğini kırdı.
Her gün gelen şehit cenazelerinin tabutu başında bir metanet heykeli gibi duran ve en çok da senin ve benim anneme benzeyen kadınlarımızın duruşu çok mu fos?
Hı?
Bu yaklaşımının “Kocasının ölümü ona Vekillik yolu açtı” diyen şehit analarının solcu olmaması ile bir ilgisi var mı bunun?
Güldal Hanımın acısını ve “KLAS DURUŞ”unu saygıyla ve inançla kabul ediyorum..
Ama bunu ele almanın resmettiği “KALAS DURUŞU” anlamak işime gelmiyor…
Çünkü gülmek istemiyorum. Burnum tıkandı…