Hopa'dayım. Türkiye'nin bir ucunda. Sabahın 05.30'u. Güneş buraya çok erken doğuyor. Dağlar haşmetli ve yemyeşil. Yeşilin değişik renkleriyle, denizin maviliği kucaklaşıyor. Bunca güzelliğin arasındaki korkunç yapılaşma eskilerin diliyle 'tam bir tezat teşkil ediyor.'
Hopa'ya uçakla geldik desem gülersiniz. Evet uçakla geldik. Biletimizde İstanbul-Hopa yazıyordu. İstanbul-Batum uçağına bindik. Batum, sınırın hemen öte tarafında. Havaş'ın otobüsü bizi Batum'da bekliyordu. Sarp sınır kapısından TIR yoğunluğu yüzünden biraz zor geçsek de kısa sürede Hopa'ya geldik. Dönerken de aynı yolu izleyeceğiz.
Batum'dan Sarp kapısını geçtiğimizde gördüğümüz manzara can sıkıcıydı. İki taraflı formaliteler, kapılardaki yetersizlik yüzünden Türkiye tarafında 20 kilometrelik bir TIR kuyruğu oluşmuştu. TIR'cılar sınırda üç-dört gün beklediklerini söylüyor ve bir çözüm bulunmasını istiyorlardı. Oradaki yoğunluk, Türkiye'nin çevre ülkelerle gelişen ticari ve ekonomik dinamizmini gösteriyordu. 10 yıl önce öyle bu yoldan yine geçmiştim ve bu süre içinde her şey çok değişmişti.
***
Yılmaz Topaloğlu, Türkiye'nin tek ÖDP'li Belediye Başkanı. Dört gün sürecek '8. Hopa Kültür Sanat ve Deniz Festivali' için buradayız. Karadenizliler yöreye yapılması düşünülen santralların doğanın dengesini bozacağından endişeliler. 'Suyumuzu, doğamızı bize bırakın' çağrısı yapıyorlar.
Festivalin önemli oturumlarından birisi 'Tüm Canlıların Doğayla Uyumlu Yaşamı ve Geleceği' başlığını taşıyor. '1. Çevre Sempozyumu'nda yöredeki çevre tahribatı ve çevrenin korunması tartışılacak.
Belediye Başkanı'nın ÖDP'li olması çevredeki il ve ilçelerden festivali izlemeye gelenlerin çoğunluğunun da solcular oluşmasına yol açmış. Hatta, Türkiye'nin çok uzak yörelerinden bile buradaki tartışmaları izlemeye gelenler var.
Programda da onların ilgisini çeken oturumlar bulunuyor. İlk gün Ufuk Uras'la Prof. Erol Katırcıoğlu, 'Siyasal Gündem ve Yerel Seçimleri' konuştular. Bunu 'Başka Bir Dünya Mümkün' belgeseliyle Metin Yeğin ve Tan Morgül'ün Latin Amerika'daki yeni sol yönetimleri değerlendiren konuşmaları izledi.
1960'lı yıllarda dönemin gençlerinin Hakkari'nin Zap suyuna yaptıkları köprünün öyküsü anlatan Bahriye Kabadayı'nın hazırladığı 'Devrimci Gençlik Köprüsü Hikâyesi ve 68' belgeseli de ikinci günün konuları arasında. Yazar Oya Baydar ve İstanbul Şehir Tiyatroları Müdürü Orhan Alkaya 'Barış' üzerine konuştular.
***
Tabii bu kadar solcu bir araya gelince, 'Ne olacak bu memleketin hali, ne olacak bu solun hali' sohbetlerin ana konusu olarak öne çıktı. Burada da gördüm ki, solcuların kafası karışık. Yerel seçimler, belki de AKP kapatılırsa gündeme gelmesi mümkün olan erken seçimler için solcular ne yapacaklarını tartışıyorlar. Solu birleştiren 'çatı partisi' mümkün mü, diye soruyorlar.
Ergenekon soruşturması kaçınılmaz olarak buradaki tartışmalarımızın da ana ekseniydi. Susurluk skandalının arkasından çok etkili eylemler yapan ÖDP'liler bu kez durgundular. O zaman Türkiye çapında yürüttükleri 'süpürge' eylemi çok etkili olmuştu.
Bu kez ellerine süpürge almak konusunda pek istekli olmadıkları görülüyor. Her yerde olduğu gibi AKP'ye olan kızgınlıkları nedeniyle Ergenekon operasyonuna mesafeli davranıyorlar. 'Bu işin arkasında ABD var. Kenan Evren'den hesap sorsunlar bakalım' diyerek, tereddütlü bir tutum gösteriyorlar. Tabii bu nedenle de biraz ne yapacaklarını bilemez haldeler.
Haksızlık etmeyeyim, herkes böyle düşünmüyor. "Bu operasyon, ülkemizdeki darbeci birikimleri temizliyor, demokrasiye ve özgürlüklere doğru ilerlememiz için önemli bir engeli aşıyoruz" diyen de var. Ufuk Uras'ın darbe günlüklerini Meclis'in gündemine getirmesini istemesini desteklediklerini de söylüyorlar.
Burada da solcuların kafası karışık...
Darbecilere karşı çıksınlar mı, çıkmasınlar mı, düşünüp duruyorlar...
Kaynak: Radikal