Soğuk Savaş'a yeniden mi dönülüyor?

Putin, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bugün, uluslararası ilişkilerde kontrol altına alınmamış bir hiper güç kullanımı ile karşı karşıyayız; askerî güç. Bu öyle bir güç ki, dünyayı daimi çatışmalar çukuruna yuvarlamaktadır." Peki, bu tür devlet ilişkilerinden kim sorumlu? "Elbette, en önce ve ilk olarak Birleşik Devletler her fırsatta ulusal sınırlarını ve haddini aştı. Ve bu aşırı tehlikeli bir durum, gerçekte sonuçları kimsenin güvenli hissedemeyeceği kadar tehlikeli." yorumunu yaptı Putin. Putin'in üslubu, Birleşik Devletler'in dünyayı yönetme hakkı ve kapasitesi konusunda işbirliği içinde olan -bazıları kaygısız da diyebilir- Amerikalı ve Avrupalı yetkilileri görünüşe göre şoka soktu. Diğerleri, bu konuşmayı büyük güçlerin yerküre üzerindeki nüfuzu üzerinde "Yeni bir Soğuk Savaş'ın başlangıcı" olarak yorumladı. Amerikan ve İngiliz medyası, Putin'in açıklamalarına ayrı bir kızgınlıkla tepki verdi ve onun münakaşacı, savaşmayı seven yapısına vurgu yaptı ve bu hırçınlığın sonuçları konusunda uyarılarda bulundu. Ancak, şaşırtıcı olan husus Putin'in Amerikan dış politikasına meydan okuması değil, bunu yapmak için bunca zaman beklemesiydi. Putin ağırlığını hissettiriyor... Rus perspektifinden bakıldığında, Bush yönetimi tarafından işlenen saldırganlıkların listesi görünüşe göre defteri doldurmuş ve alçaltıcı bir hal almış durumda. Buna, Doğu Avrupa'ya balistik savunma füzelerinin yerleştirilmesi önerisi ve Gürcistan ile Ukrayna'nın NATO'ya davet edilmesi de dahildir. Buna, yeraltı zenginlik kaynaklarına sahip Orta Asya cumhuriyetleri üzerindeki üs ve nüfuz yarışı, ABD'nin söz konusu topraklarda meşru çıkarları bulunan Rusya'yı karar verme mekanizmalarından ve de politikalarından dışlama çabası da eklenebilir. Diğer yandan Rusya, Washington'ın Pakistan ve Suudi Arabistan gibi otoriter ve otokratik müttefiklerinin davranışlarına karşı gözlerini kaparken demokratik uygulamalardan söz etmesiyle ilgili soruları yerinde görüyor. Dahası, Beyaz Saray Venezüella ve Filistin gibi ülkelerdeki seçim sonuçlarını onaylamamayı uygun görüyor. Bu durum sadece daha fazla kızgınlığı doğuruyor. Amerikan eylemlerinde aslında yeni olan çok da şey yok; ancak yine de yara cerahat topluyor. Sonuçta, Putin'in şikayetleri şu ana noktalar üzerinde odaklanıyor: Birleşik Devletler hem yargıç hem de jüri gibi hareket ediyor ki; bu politik tutum dünyada kabul edilebilecek türden değil ve tehlikeli bir durum. Elbette, George W.Bush gibi Putin de kendi tarihî mirasını gözden geçirmelidir. Kendi payına, Rusya'nın on yıldan daha az bir sürede yükselen petrol fiyatları nedeniyle ilerleyip başarı elde etmesi, hızla büyümesi ve bir refah ülkesi olması küçümsenecek bir şey değil. Putin'in kişisel tarihi ne olursa olsun, kusurlar ya da yetersizlikler, onun ulusal büyüklük ve küresel kader bağlamında Rusya'yı rayına oturtan bir başkan olarak anımsanmak istendiğinden emin olabiliriz. Görünen o ki, Moskova'dan neşet edecek herhangi bir şey Washington'ın Putin ya da Rusya'ya saygısını artırmayacak; ve onun konuşması Irak'taki felaket üzerine yoğunlaşan dikkatleri dağıtmak isteyen Amerikalı neo-muhafazakarlara ekstra mühimmat sağlayacaktır. Belki, herkesin düşündüğü; ancak söylemekten çekindiği şeyi söylemek Putin'in iyi hissetmesine neden olmuş olabilir. Hepsinden öte, Putin konuşmasında, iki önemli noktaya özellikle vurgu yaptı. İlki, güce dayanan Amerikan tek taraflılığının uzun vadede dünyaya büyük bir zarar vereceği ve çoklu diplomasinin daha faydalı olduğunun kanıtlanmasının dışında uluslararası politikalardan dışlananlara pek çok açıdan seslerini yükseltme imkânı sağlayacağı. Dünya zaten karmaşık ve düzensiz bir yer. Tüm sorunların çözülmesi beklenmiyor ve bu problemlerin hepsi çoklu işbirliği ile çözülebilecek durumda değil. Ancak, tek başına hareket etme politikasının tehlikeleri Irak'ta test edildi ve ABD'nin Basra Körfezi'nde İran ile yarattığı düşmanlık bu kötü tabloya daha fazlasını ekleyeceğe benziyor. Eğer, İran ile bir savaş patlak verir ve petrol arzı kesilirse, tüm kötülükler cehennemden çıkacak ve Beyaz Saray tüm müttefiklerine yalvarır hale gelecektir. Putin, konuşmasında böylesine hassas ve ince bir dil kullanmayabilirdi ve onun tehditleri dinleyicilerini alarma geçirip yabancılaştırabilir. Buna rağmen, Birleşik Devletler onun ifade ettiği gerçeklere kulak vermeli.

- - - -