Mısır'daki gelişmelerden ve bunların sonucunda artık hemen hemen kesinleşen yönetim değişikliğinden en çok endişe eden ülkenin İsrail olduğuna hiç şüphe yok.
İsrail medyasının önemli kalemleri ve uzmanlar günlerdir bu endişeyi dile getirip duruyorlar. Netanyahu hükümeti de her ne kadar gelişmeler konusunda büyük ölçüde sessiz kalmayı tercih etmiş, Mübarek rejimini eleştirmekten kaçınmış olsa da söz konusu endişeleri zaman zaman açığa vurmaktan da kendini alamıyor.
Bu endişeler şüphesiz en çok Mısır ile arasında 1979 yılında imzalanan Camp David Barış Antlaşması'nın geleceği konusunda yoğunlaşıyor. İsrail yönetimi bu anlaşmayı 'Soğuk Barış' şeklinde niteliyor ve son olayların ışığında bu barışın tehlikeye girebileceğinden büyük ve derin endişe duyuyor, bunun bundan sonra da korunması için perde arkasında girişimlerde bulunuyor.
Nitekim, son haberlerde Netanyahu'nun Başkan Barack Obama ve bazı Batılı liderlere ortaya çıkacak yeni Mısır rejimi ya da yönetimine İsrail ile arasında var olan söz konusu barış antlaşmasına muhakkak bağlı kalmaları yolunda telkinlerde bulunmalarını talep ettiği bildiriliyor.
Bu çerçevede, adı açıklanmayan üst düzey bir İsrailli yetkilinin basına, ' ...Konu Amerikalılara ve diğerlerine açıkça anlatıldı. Biz demokrasiye karşı değiliz; ama söz konusu barış antlaşmasını muhafaza etmek de bizim için çok önem taşımaktadır.' dediği söyleniyor.
Ayrıca bu bağlamda Netanyahu'nun bürosunun önceki gün yayımladığı bildiride "Mısır ile barışı muhafaza etmek İsrail'in menfaatinedir. İsrail, milletlerarası camianın Mısır hükümetlerinden bu anlaşmayı muhafaza etmesi gerektiğini talep etmesine inanmaktadır." şeklinde güçlü ifadeler yer alıyor.
Kısacası, İsrail hükümeti, bu yaklaşım ve açıklamalarıyla barış anlaşmasının bundan sonra da muhafazasına, yürürlükte kalmasına, anlaşmanın bundan sonra da geçerli kalmasına ne kadar önem verdiğini, bunun İsrail'in menfaatleri açısından hayati öneme sahip olduğunu açıkça ortaya koymuş bulunuyor.
Hatırlanacağı üzere, bu anlaşma 1979 yılında Camp David'de zamanın Amerikan Başkanı Carter'ın huzurunda Mısır lideri Enver Sedat ile İsrail Başbakanı Menahem Begin arasında imzalanmıştı. O tarihten bu yana yürürlükte olan bu anlaşmayla İsrail kendisi için en büyük askerî tehdit olan Mısır'ı nötralize etmiş (yani saf dışı bırakmış), güney sınırlarını güvenlik altına almış, Mısır ise 1967 savaşında İsrail'e kaptırdığı Sina Yarımadası'nı geri almış, ayrıca Amerika'dan büyük miktarlarda mali yardım taahhütlerini de elde etmişti.
Sonuçta, İsrail bu anlaşmayla Mısır'ı askerî denklem dışına çıkarmış, önemli askerî kaynaklarını Mısır cephesinden başka cephelere intikal ettirmiş, Mısır ile hem barış ve hem de ilişkileri normalleştirme sürecini başlatmıştı.
Bu anlaşma bugün 32 yıldır yürürlükte bulunuyor ve bu yüzden İsrail güney cephesinde bu kadar yıl rahat ediyor. İlişkilerin normalleşmesi ise İsrail'in beklediği ölçüde ve kapsamda gerçekleşmemiş bulunuyor. Nitekim, bu yüzden İsrail yukarıda da söylediğimiz gibi bu barışı 'Soğuk Barış' olarak görüyor.
Mısır'da bundan sonra ortaya çıkacak yeni yönetim ya da rejim bu barış anlaşmasını iptal ederde ya da askıya alırsa ne olur? İsrail işte şimdiden bunları hesabını yapmaya, kendisi için büyük ve çok ciddi bir stratejik kayıp olacak bu durum karşısında ne yapabileceğini kara kara düşünmeye başlamış bulunuyor.
Esasen Mısır halkının büyük çoğunluğu bu barış anlaşmasını hiçbir zaman içten benimsemedi, çeşitli siyasi aktörler bu barışa sürekli karşı çıktılar. Ordu ise tavrını tam belli etmemekle birlikte anlaşmaya uydu, bugüne kadar da uygulamaya devam etti. Ancak, ordu da, üst düzey komuta heyeti de bundan sonra tavır değiştirirse ne olur, bilinmez.
Eğer, Soğuk Barış bir gün, bir şekilde sona ererse, Ortadoğu'nun askerî ağırlık merkezi Mısır ile İsrail arasında yeni bir durum ortaya çıkar ve o zaman Ortadoğu bölgesi bambaşka bir stratejik görünüm ve yapı kazanır. Buna hiç şüphe yok. DEVAMI>>>