12 Ağustos 2007 tarihli yazısıyla, sorumlu gazetecilik sınırlarını aşan yaklaşımıyla medyanın iktidarı belirleme misyonunu yitirme dönemine girmiş olmasının verdiği kızgınlıkla, adeta kavgaya tutuşan kişinin kendini kaybedercesine, söyledikleri sözlerin iç dünyasındaki amacını ifşa ettiğinin farkına varamadan, gerçeklikten kopuşun ve öfkesinin bir tezahürü olmaktan öte bir anlam taşımayan yazısı incelenmeye değer önemli mesajlar içeriyor.
Birkaç hafta önce Abdullah Gül’e övgüler dizerek bu makamdan feragatini nazikçe talep eden yaklaşımın, yerini asılsız itham ve iftiralara bıraktığı görülüyor.
Sayın Özkök’ün Abdullah Gül’ün adaylığını başka bir kutuplaşmanın merkezine oturtma gayretleri gerçekten ülkenin sorumlu ve saygın gazetecilere olan elzem ihtiyacını bir kez daha açıkça ortaya koyuyor. Barış yerine, husumet senaryoları kurarak olmayan bir husumeti varmış gibi tahayyül edebilmek için nasıl bir ruh hali içinde olunabilir siz tahmin edin.
Sayın Özkök’ün ifadeleri aynen şöyle bu ifadeleri sırayla cevaplayalım
E.Ö: Cumhurbaşkanlığı seçimini bile, askerle bilek güreşine çevirmeye, böyle herkesin kararı olması gereken bir karardan bile askerin sırtını yere getirme bahanesi yaratmaya çalışan kişilerle bir hesabımız var.
Beyler, vazgeçin bu asker husumetinden./
Biri bile, koskoca bir ülkenin huzurunu, uykusunu kaçıracak en az üç beş komşunuz var.
Böyle bir coğrafyada, böyle bir mahallede nedir bu husumetiniz askere?
Neden böyle öfkeli, intikamcı, rövanşist bir haletiruhiyedesiniz?
CEVAP: Bizim de Ertuğrul Özkök’le hesabımız var. Anayasal kurallarla çerçevesi belirlenmiş ve Cumhurbaşkanı olabilmenin anayasal şartlarına haiz Abdullah Gül’ün adaylığını askere duyulan husumetle eşleştirmek, demokrasi ve hukuk anlayışı bakımından sorgulanması gereken çok kışkırtıcı ve provokasyon içeren bir yaklaşımdır. Zira AKP ‘ye oy verenlerle yönetim kadrosunda bulunanların hepsi askerlerimizi ve komutanlarımızı en az Sayın Özkök kadar sevmektedirler. 22 Temmuz’da milletimiz Sayın Özkök’ün hoşlanmadığı cevabı vermiştir.
İnanan dindar insanlar için Ordu peygamber ocağıdır. İnanan insanların ordusuna ve askerine husumet duyması asla söz konusu olamaz.
Şerefli ordumuz üzerinden siyaset yapmak, askerimize ve orduya yapılabilecek en büyük kötülüktür.
Bu talihsiz yorumlar şunu gösteriyor ki; çeşitli iktisadi ve siyasi hesapları tutmayan medyanın bazı yayın organları demokratikleşmenin ve sivilleşmenin önündeki en büyük engeldir.
Sayın Özkök herkesin kararı olması gereken bir karar derken, kendisini herkesin yerine koyuyor anlaşılan.
Demokrasilerde azınlıkların fikir ve düşüncelerini beyan etme hakkı elbette ki vardır. Ancak hükümetleri çoğunlukların oyu tayin ettiği gibi, azınlıkların hakları korunmakla beraber, genellikle çoğunluğun iradesi hâkim olur.
Ancak Sayın Onur Öymen gibi seçim sonuçlarını halkın mantıksızlığı kabul eden, Sayın Yılmaz Özdil gibi vatandaşı bidon kafalı diyerek tahkir eden ,Sayın Özkök gibi halkın iradesiyle belirlenmiş bir meclisin Cumhurbaşkanını seçmesini askerle bilek güreşi kabul eden , kendi görüşlerini bizzat askerin düşüncesiymiş gibi lanse ederek isabetsiz yaklaşımlarına akla aykırı kılıflar uyduranlar da çıkıyor ne yazık ki!
Bize de bunları milletimize duyurmak ve esefle kınamak düşüyor.