Türkiye'de Kürt sorununu silahla çözme ısrarı 2007'de de sürdü. Siyasi çözüm bulunmazsa, Türkiye de parçalanmaya maruz kalabilir
Türkiye'de 2007, çeşitli kazanımlar ve sorunlarla geçti. En belirgin başlık, siyasi dönüşümün sürmesiydi. AKP 22 Temmuz seçimlerini kazandı ve Abdullah Gül cumhurbaşkanı oldu. Bu iki olayın önemi, Türk halkı ve siyasetçileri açısından zorlu bir sınav teşkil etmelerindeydi. Türkiye bu sınavı büyük başarıyla geçiyor.
Ordu bir İslamcı'nın cumhurbaşkanlığına gelmesi durumunda laikliğin karşılaşacağı tehlikelerin uyarısını yaparak 27 Nisan'daki meşhur muhtırasını verdiğinde, en umutlu kişiler neredeyse umutsuzluğa teslim olmuştu. Hükümet ilk kez meşru olmayan bu müdahaleye karşı durdu ve erken seçime giderek ortaya koyduğu büyük meydan okuma da bitirici 'darbe' oldu. Orduysa, seçimler öncesi darbe yapmaktan kaçınarak, demokrasinin derinleşmesine istemese bile katkıda bulundu. Fakat bu durum, seçmenin AKP'ye, demokrasiyi savunmak için oyların yüzde 47'siyle sağladığı desteğin caydırıcılığı sayesinde meydana geldi. Türkler açısından 2007'nin en belirgin kazanımı buydu. Türkler, Pakistan'da ordunun siyasete müdahalesini, güvenlik ve siyaset karmaşasının gölgesinde içinden geçilen başarısızlığı kendi gözleriyle gördüklerinde, kazanımlarını daha fazla takdir ediyor olmalılar.
AKP özgürlüklerin güçlendirilmesi projesini tamamlamak için her şartı sağlayabilir ancak sivil devletin sürmesini, toplumun dini değerlerini koruyup bireysel istikrarı sağlamasını güvence altına alan laikliğe modern ve esnek bir model sunarsa daha da başarılı olur. Belki de AKP'nin çözüm bulması gereken sorunların başında başörtüsü sorunu geliyor.
Şu an en büyük sorun, bütün grup, din, mezhep ve etnisite temelli taleplerde gözlendiği gibi, 1982'deki askeri yönetim döneminden kalma anayasada bulunan bütün baskı yöntemlerini ortadan kaldıracak türden modern ve yeni bir anayasanın sunulmasında.
Öte yandan Kürt meselesindeki çözümsüzlük sürüyor. AKP, bu konuda olumlu niyet gösterse de köklü çözüm sunmaktan hâlâ aciz. Türk güçlerini PKK'nın Kuzey Irak'taki sığınaklarını bombalamaya sevk etmek, Türkiye içindeki bazılarının dürtülerini doyurmaktan başka bir şey değil ve Türkiye'deki Kürtler arasından geniş grupların taleplerini dikkate alacak köklü bir çözümün alternatifi olamaz. Ayrıca PKK'yla Kürt sorununu ayırmak
pratik görünmüyor ve hükümete düşen de, meseleyi sonsuza dek ortadan kaldırmak istiyorsa, daha cesur davranmak. Aksi takdirde sorun ülkenin enerjisini tüketmeyi sürdürecek ve Türkiye'yi parçalanmaya maruz kalan ülkeler arasına sokacaktır.
Kuşkusuz Avrupa süreci 2007'de büyük yavaşlamaya sahne oldu. Belki de Türk dış politikasındaki en önemli denge, Suriye, İran ve Körfez ülkelerinin yanı sıra AKP'nin söyleminde daha fazla kabul görmeye başlayan İsrail'le de iyi ilişkilerin sürmesinde. Her ne kadar Türkiye için en iyi olanı Filistin çekişmelerinde taraf olmamak, Lübnan'daki çocukların katili Şimon Perez'i mecliste ağırlayarak İsrail'e 'suçsuzluk çeki' vermemek olsa da...
2008 çok zor geçebilir ama AKP'nin yolu, daha fazla önemli değişim yapma imkânı bulması açısından daha açık.
Kaynak: Radikal