Siyasetteki yeni savrulma…

CHP'nin, varlığından bile irite olduğunu her adımıyla kanıtladığı çarşaflı kadınlara parti rozeti takması, MHP'nin uzun süre sonra ilk kez AK Parti'yi sıkıştırmak dışında bir adım atarak Alevilik sorununa anlayışla yaklaşılmasını istemesi ilginç siyasi gelişmeler…

Ancak ilginçlikleri uzun boylu değil. Daha doğrusu siyasi partilerin stratejik, politik, ideolojik tutumlarında bir yenilenmeye, bir değişime işaret eder nitelikte değil.

Bu adımlar Türkiye'nin, daha doğrusu siyasi partilerin mart ayında yapılacak yerel seçimlerin havasına girmeye başladığını gösteriyor.

Bu konuda ilk girişimin AK Parti tarafından yapıldığını biliyoruz.

Başbakan Tayyip Erdoğan'ın kendisine ve partisine yolsuzluk iddialarıyla yeni bir yıpratma tuzağı hazırlayan Doğan Grubu'na gösterdiği tepki, Güneydoğu konusunda izlediği hem genel olarak seçmeni ikna etmeye hem DTP'yi bölgede sıkıştırmaya yönelik hamleleri yerel seçimlerinden bağımsız düşünülemez.

Yerel yönetim seçimlerinin yarattığı baskı ve hava siyasi arenayı, siyasi aktörleri etkiliyor, bu açık.

Bununla birlikte siyasi partilerin yürüttükleri politikalar genel olarak değerlendirildiğinde Türk siyasetinin "kısır bir döngü"ye girdiğini görmemek mümkün değil.

Siyasi aktörlerin değişim projeleri ve değişim dilinden, sorun çözmeye yönelik somut ve derinlikli önerilerden, kamuoyuna eğri ya da doğru bir ufuk vermek, perspektif çizmekten adım adım uzaklaştıklarını söylemek pek yanlış olmaz…

Siyasi partiler "stratejik derinlik"ten uzaklaşıp, kendisini dar alan savaşlarının "taktiksel mantığı"na mahkûm ediyorlar.

CHP'nin siyasi varlığını uzun süredir bu tutum üzerine inşa ettiğini biliyoruz. MHP ise aynı taktiksel güdülerle AK Parti'nin hatalarını kollamaya dayalı bir güzergâh izliyor. AK Parti ise özellikle kapatma davasının sona ermesinden bu yana proje ve öneriye değil, dar alan hesaplaşmalarına yönelik bir siyaset tercihi yapmış görünüyor.

Elbette en garip ve çarpıcı olan AK Parti'nin tutumudur.

Zira AK Parti'nin iktidara geliş öyküsü de, iktidarda başarıları da temel olarak stratejik bir derinliğe sahip olmasından, taktiksel sığlıktan özellikle uzak durmasından kaynaklanmıştır.

Stratejik derinlik; demokratikleşme, Batıya açılma, hak ve özgürlük alanın genişlemesini kuşattığı oranda uzun yıllar sonra bir siyasi partiyi iki dönem arka arkaya tek başına iktidar yapmıştı.

Bugün ise AK Parti, 2002-2007 döneminden farklı olarak, hemen her konuda, Kürt meselesinde, temel hak ve özgürlüklere gönderme yapan konularda (Savunma ve Adalet Bakanı örneklerinde olduğu gibi) daha devletçi bir dili dışarı yansıtmaktadır.

Bunun nedenini açıklamak pek kolay değil…

AK Parti'nin 2007-2008 sürecinden, özellikle kapatma davasından ötürü yaralı çıkması bu tutumu tek başına açıklamaz.

Asker ve devletle ilişki açısından bakıldığında "korkunun ecele faydası" olmadığı bilinir.

Yerel yönetim seçimleri de öyle...

Kaldı ki, AK Parti'nin izlediği bu politikanın yerel yönetim seçimlerinde beklediği başarıyı getireceği de kuşkuludur.

Geçenlerde belirttik: Milliyetçi olmayan bir dil, meydan okuma yerine anlama çabası, Başbakan'ın 2005 Diyarbakır konuşmasında olduğu gibi "demokrasiden taviz verilemez, devlet hata yapmışsa, özür diler" yaklaşımı, "ana dil öğrenme, ana dilde yayın" gibi temel hakların ve özgürlüklerin AK Parti hükümeti tarafından getirilmesi ve savunulması, bunlar ve diğer AB reformlarının Kürt kökenli vatandaşlar üzerinde yaptığı olumlu umut verici etki, 2007 yılında yapılan genel seçimlere yansımıştı…

AK Parti Güneydoğu'da birçok yerde DTP'yi geride bırakmıştı.

Belki daha önemlisi farklı bölge ve kesimlerden gelen destek oylarıyla ulaşılan yüzde 47'de de bu politikaların önemli bir payı olmuştu.

Şimdi gidiş tersi…

Nitekim kamuoyu araştırmaları AK Parti'nin oyunun gerilediğini, daha önemlisi kararsız oranın görülmemiş boyutlara yükseldiğini gösteriyor…

Devam ederse bu gidiş, Türkiye için büyük bir sorun oluşturur, zira siyasetten uzaklaşmayı ifade eder…

Değişim, siyaset ve geleceğin taşıyıcısı olmaması siyaset dışı güçleri besler…

Ufuktaki tek taşıyıcı hala AK Parti'dir…

Sorumluluğunu bilmeli, üstlenmeli ve hızla geri dönüş sürecine başlamalıdır…

Kaynak: Yani Şafak