Siyasetin bittiği an

Anayasa Mahkemesi'nin aldığı kararın doğuracağı sonuçlar, toplumla sistem ilişkisi açısında değerlendirmek gerekir. Bu karar siyasetin hareket alanını önemli oranda kısıtlamıştır. Bu kısıtlama, halk iradesinin sistem açısından hiç de önemli sayılmadığını göstermiştir.

Kararın teknik değerlendirmesine bakarak sıradan bir karar gibi görülemez. Bu, daha derinlerde toplumla devlet arasındaki ilişkiye darbe vuracak sonuçlar doğurabilir. Siyasal temsiliyet bir yana, toplumun değerlerini seçkinci bir laiklik yorumuyla bir kenara atılması anlama gelir. Bir tür "devrim muhafızlığı" misyonuyla hareket eden hakimler,  toplumsal barışa, halk iradesine ve değerlerine rağmen kendi yorumlarını öne çıkarmış oldular. 

Bu kararın uzun vadede geniş kitlelerin sistemle ilişkisini etkileyebilir. Toplum vicdanında derin yaralar açacak sonuçlar doğurur. Sistemin temel nitelikleri seçkinci yoruma indirgenerek  toplumu karşısına alacak sonuçlar doğurması göz ardı edilmemeliydi. Teknik olarak mahkemenin kararları bağlayıcı olması toplumsal sonuçları gözardı edilmesine, bu konuda yoğunlaşmamıza engel olmamalıdır.  

Sistemin işleyişi konusunda da siyaseti daraltan, hareket imkânı vermeyecek sonuçlar doğuracak olması, siyasetin geleceği açısından vahim sonuçlar doğurabilir. CHP adına muhalefeti Anayasa  Mahkemesi'nin üslendiği imajının doğuracağı kırılma ayrıca düşünülmelidir.

Anayasa Mahkemesi tarihinin en tartışmalı kararını alarak sadece kendi konumunu değil toplumla sistem ilişkisini, toplumun siyasete olan ilişkisi açısından önemli sonuçları olacaktır. Bu karara sevinenlerin de üzülenlerin de bu konuda düşünmeleri gerekir.

TBMM, her türlü anayasal tasarrufu elinden alınması sistemi atanmışların tam denetimine vermekle kalmıyor. Toplumsal taleplerin siyasete taşınmasının yolu önemli ölçüde kısıtlanmış oldu. Bu siyasetin bitmesi anlamına gelir.

Siyasetin bittiği yerde toplumdan bahsedilemez. Toplumsuz bir siyaset tarzının ismi ne demokrasidir ne de halkın iradesidir.