Siyasetçiliğe teslim olmak

Anayasa değişikliği oylamaları sırasında görüşü sorulan Ufuk Uras, “Mevcut Anayasa paketi konusundaki her zaaf ve başarısızlık, aynı zamanda Ergenekon’un başarısıdır” demişti. Düşünülmeden ağızdan çıkmış bir laf değildi bu. Aynı tarihlerde başka bir konuşmasında, “Bu değişiklikler önemli ama yeterli değil; pakete ilişkin itirazlarımız var ama esastan bir itiraz değil” diyerek açıklık getirmişti.

Başka bir vesilede gene, “BDP olarak, hiçbir zaman o ‘istemezük’ cephesinin, ret cephesinin bir parçası olmadıklarını” belirtiyordu.

Gelgelelim Ufuk Uras, bu satırların yazıldığı ana kadar yukarıdaki sözleri sadece söylemekle yetindi. Birinci tur Anayasa değişikliği oylamalarına katılmadı. Beş BDP milletvekili evet oyu verirken, kendisi bağımsız iradesiyle altıncı olmadı. İkinci tur oylamalarında da ilk gün gene Meclis salonunda yoktu. Özgürlükçü solun destekleyeceği değişikliklere evet oyu vermeyerek, hatta daha ileri gidip, Meclis’in yakın tarihindeki siyasal olarak en anlamlı oylamalardan birinde Meclis salonunu terk ederek, hesapçı ve ilkesiz siyasete alet oldu.

Arkadaşım Ufuk Uras’ın bu çelişkili durumunu Aydın Engin, T24’de dün sorguluyordu. Onun BDP’ye girmesinin bir demokrasi görevi olduğunu, grup kurmasını sağlamak için ve sadece bu nedenle BDP’ye girdiğini hatırlatıyordu. BDP’nin kapatılması haberini Aydın Engin ve benim de aralarında bulunduğum ona yakın kişi Ufuk Uras’la birlikte izlemiştik. Birkaç dakika içinde herkes Ufuk’un BDP’ye sadece grup kurmaya yardım amacıyla sınırlı olarak girmesi konusunda hemfikir olmuştu. Aydın Engin yazısında haklı olarak şu soruyu soruyor: “BDP şu ya da bu nedenle Anayasa değişikliklerine ret oyu vermeyi karara bağladı. Olabilir. Ama bu karar Ufuk Uras’ı bağlamasa gerek. Çünkü BDP’nin parti disiplini onu bağlamaz. Kanımca Ufuk Uras Anayasa oylamalarında oyunu hangi yönde kullandığını ve neden öyle kullandığını seçmenlerine, sosyalist arkadaşlarına açıklamakla yükümlüdür.”

Bağımsız sol aday girişiminin Meclis’e sokabildiği yegâne sosyalist milletvekili olarak, demokratların, özgürlükçü solun, sosyalistlerin Ufuk Uras’a verdiği desteğin doğal karşılığıdır bu. Soğuk ve hesapçı siyasete hayır diyen, eksik de olsa doğru bir iş yapılıyorsa bunu destekleyen, her durumda demokratikleşmeyi, özgürleşmeyi, eşitliği savunan bir çizginin Meclis’teki temsilcisinden böyle bir beklenti olması doğal değil midir?

Ufuk Uras, oylamaya katılmama gerekçesi olarak, AKP’ye kritik anda destek vereceklerini açıkladıklarını, partinin genel eğilimine uygun davranmayı tercih ettiğini, bunun dışında münferit davranmayı doğru bulmadığını belirtti. Zurnanın zırt dediği yer tam burası.

Öcalan, 30 Nisan tarihli görüşmesinde, Anayasa’da yapılan değişikliklerin demokratik bir anayasa için yapılmadığını ilan etti. Ardından BDP içinde CHP-MHP tavrına düşmeyelim kaygısı güdenlere karşı esti, köpürdü: “Kimse haddini aşmamalıdır! Ne demek CHP-MHP ile aynı paralele düşmek? (...) Böyle mi siyaset yapacaklar! Siyasette ilkeli tavır çok önemlidir!”

Halbuki Ufuk Uras, daha önce, “Yapılan Anayasa değişiklikleri mahkemeye götürülürse, bundan en çok zararı yine muhalefet çeker” diyerek, Anayasa değişiklikleri konusunda CHP-MHP tavrının yakalandığı kapana işaret etmişti. “Anayasa Mahkemesi bizim bütün mesaimizi hiçe çıkaracak tutum alırsa, vesayetçi tutumunu sürdürürse, hızla bir erken seçime gidilmesinden yanayım; hodri meydan!” diye sesini yükseltmişti. Bu ‘hodri meydanın’ somut karşılığının ne olduğunu ben anlayamadım.

Ufuk Uras, Jim Morrison’a atıfta bulunarak, 6 Nisan tarihinde Meclis kürsüsünde çok yerinde bir hatırlatma yapmıştı: “Otoriteyi kabul eden onun bir parçası olur.” Bağımsız sol aday girişimi tam da bu zihniyeti sahiplenmişti. 

Solda yeni bir ses, yeni bir duruş, yeni bir siyaset oluşturma arayışı bazı arkadaşlarımızın siyaseti siyasetçilik yapmaya indirgemesine karşı bir çıkıştı. Siyaseti söz ve eylem arasındaki uçuruma, taktik pozisyonlara, Makyavelci politik tutumlara hapsetmeme arzusunun ifadesiydi. ‘Kimse haddini aşmamalıdır!’ diye bağıran o otoriter sese boyun eğmemekti. Tam da bu noktada haddini aşmaktı. Her türlü vesayetçi zihniyeti alaşağı etmekti.

Siyasal yaşamda kritik anlar vardır ve insanlar o an aldıkları tavırlarla siyasetçiliğe teslim olmazlar ve sivrilirler. Bağımsız sol milletvekili olarak Meclis’e giren Ufuk Uras, Anayasa değişikliği sınavında o kritik adımı şimdilik atamadı. Ne uğruna?

Kaynak: Radikal