Sivil yönetim Pentagon işgali altında

Bush'un en asap bozucu mirası, ABD yönetiminin büyük bölümünün son dört yıldır askerlerin eline geçmesi. Rumsfeld'in adamları çağırılmadıkları Dışişleri toplantılarına katılıp istedikleri bilgileri basına sızdırırken, kilit iç güvenlik yetkilileri de asker geçmişli kişiler arasından seçildi.

Artık sivillerin başında bulunduğu bir yönetimimiz yok. Hayatı boyu Cumhuriyetçi olmuş biri ve emekli bir Hava Kuvvetleri albayının oğlu için bunu söylemek zor, fakat Bush yönetiminin en asap bozucu mirası, Savunma Bakanlığı'nın sivil yönetimin şaşırtıcı sayıda niteliğine yaptığı tecavüz. Anayasamız risk altında.

Yeni başkan Barack Obama'nın dört yıldızlı emekli general James L. Jones'u ulusal güvenlik danışmanlığına, emekli Amiral Dennis C. Blair'i ulusal istihbarat direktörlüğüne getirmesi müstakbel yönetim için hem önemli bir fırsat, hem de büyük risk anlamına geliyor. Bu atamalar, bu saygın askeri yetkililerin Pentagon'un sivil yönetim fonksiyonlarına tecavüz eden mevcut yönelimini tersine çevirmesinin yolunu açabilir. Ya da Amerikalıların ve medyanın büyük çoğunluğunun radar ekranlarının altında aşama aşama güç kazanan sessiz askeri darbeyi tamamlayabilirler.

Son dört yıldır Dışişleri Bakanlığı'nın çeşitli üst düzey mevkilerinde görev yaparken, ABD yönetiminin büyük bölümünün fiilen askerlerin eline sessiz sedasız geçmesine yakından tanık oldum. Sivil yönetime yönelik ilk saldırılar uzak yerlerde (Irak ve Afganistan) gerçekleşti ve teoride savaşın zorunluluklarıyla meşrulaştırıldı.

Africom'a ne gerek var?
Savunma Bakanlığı'na bütçeden istediği payın verilmesine göz yuman Beyaz Saray, Dışişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve ABD Uluslararası Kalkınma Dairesi'nin sivil polis güçlerinin eğitimi, işleyen yargı sistemlerinin inşası ve savaşla yerle bir olmuş bu ülkelere temel kalkınma hizmetlerinin sağlanması çabalarına doğru düzgün para vermedi. Sözgelimi Irak işgalinin ardından Adalet Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı ülkede en az 6 bin polis eğitmenine ihtiyaç olduğunu açıkladı. Pentagon yetkilileriyse eski meslektaşlarımın bazılarına bu kadar çok eğitmene ihtiyaç olduğu konusunda kuşkuları olduğunu söyledi. Sivillerin tavsiye ettiği eğitmen sayısı, Iraklı polisleri 2003-2006 arasında eğiten Gerald F. Burke'ün geçen nisanda Kongre'de ifade ettiği üzere, "Alelacele 1500'e indirildi."

Bu yıla dek Dışişleri Bakanlığı Afganistan'daki hukukun üstünlüğünü tesis programları için yıllık ortalama 40 milyon dolar aldı - bu, Pentagon'un Afgan ordusunu eğitmek için aldığı milyarlarla keskin bir tezat teşkil ediyordu. O dönemin Savunma Bakanı Donald H. Rumsfeld'in idaresi altında bakanlık, yetersiz sayıdaki polis eğitmenleri, hukuk danışmanları ve Afganistan'la Irak'ta faaliyet gösteren başka ABD kurumlarına mensup yardım görevlileri için bile temel güvenliği sağlayamadı, böylece siyasi karar mercilerini Blackwater Worldwide gibi taşeron firmalara yönelttiler. Başarısızlıktan dolayı ABD yönetiminin kalanına suçu yükleyen askeri yetkililer, sonrasında diğer kurumların başarısız polis eğitim çabalarının askeri liderlik gerektirdiğini ilan ediverdi ve işi kendi ellerine aldılar.

Pentagon'un yerel polis güçleri oluşturma programlarına böylesine doğrudan el atmasına göz yummanın sonucu şu oldu: Gerek Irak gerekse Afganistan'daki bu birimler gereksiz yere askerileşti; sıradan polislerden ziyade milis mensuplarına benzeyen polis yetkilileri üretti.

ABD ekipmanıyla iyi donanmış olan bu güçlerin şimdi paramiliter gruplara dönüşme riski var; biz çekip gittiğimizde Irak ve Afganistan'ın hassas demokrasilerine pervasızca saldırabilirler.

ABD askeri komutasının geçenlerde Afrika için kurduğu yapıda da (Africom) Pentagon'un ağırlığının giderek arttığını görmek mümkün. Bu yeni komutanlığın ortak bir askeri-sivil amacı olduğu söyleniyor: Kaide ve müttefiklerinin kıtada tutunmasını önlemek için yumuşak gücü ve geleneksel kaba gücü koordine etmek. Fakat Africom sömürge sonrası Afrika tarafından soğuk karşılanıyor.

Bu arada ABD'nin Çin gibi rakipleri, büyük memnuniyetle karşılanan devasa Afrika kalkınma projeleri yürütüyor. Bush yönetiminin AIDS'le mücadele ve diğer sağlık programlarıyla Afrika'da gerçek başarılar kazandığı düşünüldüğünde, sivil yeniden inşayı yönetmek için askeri bir komutaya ihtiyaç duymamızın nedeni tam olarak nedir? Ve elbette, ordunun elinin giderek daha fazla yere uzanmasının, en meşum etkisini (yani Guantanamo'daki askeri mahkemelerin ve Ebu Garib'deki askeri hapishanelerin ABD'nin itibarına dünya çapında verdiği zararı) vurgulamaya bile gerek duymuyorum.

Fakat askerlerin sivil fonksiyonlara yönelik bu ilk gasplarının hepsi ülkeden çok uzak yerlerde gerçekleşti. ABD'nin eski Afganistan büyükelçisi Ronald Neumann bana, "Neticede savaştayız" diyordu (göründüğü kadarıyla, askeri ve sivil ihtiyaçları dengelemek yönünde gösterdiği hayranlık verici çabaları nedeniyle Pentagon tarafından görevden alındığı 2007'den hemen önce konuşmuştuk).

Gates söz geçiremiyor
Askeri yetkililer sivil kalkınma uzmanlarının ülke dışında oynadığı rolü gasp etmeye çalışırken, Pentagon bürokratları da Ulusal Güvenlik Konseyi'ni ve Dışişleri Bakanlığı'nı sessiz sedasız kendi adamlarıyla doldurdular; amaçları, Savunma Bakanlığı'nın hasım bakanlıkları gözetleyebilmesini garanti etmekti. Kendisi de eski bir savunma bakanı olan Başkan Yardımcısı Dick Cheney ve iyi dostu Rumsfeld bu adam yerleştirme çabasının, kimi zaman zor yoluyla başarıya ulaşmasını sağladı. En az iki defa Cheney'nin elemanlarının kimseye haber vermeden Dışişleri toplantılarında boy gösterdiğine tanık oldum; duyduğum kadarıyla diğer Dışişleri yetkilileri bu davranış karşısında burnundan soluyordu. Rumsfeld'in elemanları gönüllerince at koşturabiliyor, hatta bazen kendi istedikleri kararların çıkmadığı gizli toplantıların sonuçlarını, o kararların tersine çevrilmesini sağlamak için basına sızdırıyorlardı.

Cheney ve Rumsfeld'in yardakçılarının birçoğu hâlâ Pentagon'da ve başka yerlerde çalışıyor. Rumsfeld'in halefi Robert M. Gates Amerika'nın 'yumuşak gücünü' artırmaktan dem vuruyor, fakat bugüne kadar sivil liderliği yeniden tesis etmek yönündeki bu çaba büyük ölçüde sözde kaldı ve hayata geçmedi. Gates'in ordunun genişleyen rolünü budamak konusunda samimi olduğu aşikâr, fakat emrindekilerin birçoğu öyle değil.

Obama derhal harekete geçmeli
Amerika sınırları içindeki tecavüz, ordunun ülke içi takip faaliyetlerine giderek daha fazla burnunu sokması ve tutukluların davalarının gözden geçirilmesi konusunda federal mahkemelerin rolünü gasp etme girişimleriyle sürdü. Pentagon ayrıca geniş çaplı istihbarat operasyonları üzerinde ulusal istihbarat birinci direktörü John D. Negroponte'ye (sonunda görevini eski bir amiral olan Mike McConnell'a devreden bir Dışişleri yetkilisi) yetki verilmesine direndi. Bush yönetimi CIA'in başına da dört yıldızlı bir hava kuvvetleri generali olan Nichael V. Hayden'i getirdi. Ulusal Güvenlik Danışmanı Stephen J. Hadley'nin Irak ve Afganistan'daki savaşlara yönelik politika geliştirme ve uygulama sorumluluğunun (bir ulusal güvenlik danışmanın işi tabii ki budur) büyük kısmı Bush'un yeni 'savaş çarı' Tümgeneral Douglas E. Lute'a verildi. 2008'e gelindiğinde ordu artık ulusal güvenlik aygıtının büyük bölümünü yönetiyordu.

Obama bu gidişatı tersine çevirmek istiyorsa, çok hızlı olarak dört adım atmalı:

Kabinesindeki askeri liderleri Pentagon'un alt kademelerini Rumsfeld'den kalma elemanlardan temizlemeye yöneltmek; hatta daha iyisi, onlara bu yönde emir vermek.

Gates'in yumuşak gücü teşvik etmek gerektiğine dair konuşmalarını hayata geçirmek için büyük miktarlarda parayı Pentagon'dan Dışişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve Amerikan Uluslararası Kalkınma Ajansı'na (USAID) transfer etmek.

İstihbarat birimleri ve Ulusal Güvenlik Konseyi'ndeki kilit mevkilere (emekli veya faal askeri personeli değil) kıdemli, güvenilir sivilleri getirmek.

Hepsinin ötesinde, atadığı askeri geçmişe sahip isimlere, Anayasa uyarınca hepsinin komutanının kendisi olduğunu ve dört yıldır ordunun sivil birimlere, hatta Bush'a karşı sergilediği göstermelik bağlılığı hoş görmeyeceğini  anlatmak.

Kısacası Obama, kendisini ve bizi yiyip yutmadan önce yönetimi geri almalı ve sivil yönetimi ABD halkına geri vermeli. (Afganistan'da uyuşturucuyla mücadele elçisi olarak Bush yönetiminde görev yaptı ve Dışişleri Bakanlığı'nda uluslararası hukuk danışmanlığını yürüttü, 21 Aralık 2008)

Kaynak: Radikal