Sina - Libya: Amerika ve komşuların planı

Mısır'da ne cumhurbaşkanlığı ne de dışişleri bakanlığından, 24 Eylül'de ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ile Muhammed Mursi arasında gerçekleşen buluşmanın önemi ve sebebiyle ilgili bir açıklama yapıldı. Görüşme, Hillary Clinton tarafından gönderilen taleple, New York'ta, Libya lideri Muhammed Makrif'le yapılan toplantıdan birkaç saat sonra gerçekleşmişti. Mısır'ın aksine ABD dışişleri, aynı günün gecesinde kırk beş dakika süren toplantının ayrıntılarıyla ilgili bir açıklamada bulundu. Görüşme, Sina'nın güvenliği ile ilgili detaylara ve "komşu" ile ilişkilerin iyileştirilmesine dair alınan kararları içeriyordu. Buradan da, sadece Sina'da değil de tüm bölgede ve hatta diğer ülkelerde terörle mücadeleye karşı önlem alınmasına işaret ediliyordu. ABD'ye göre Mısır, diğerlerinde olmayan ama kendisinin sahip olduğu kurum ve imkânlarla "komşu"suna yardım edebilirdi.

Toplantıda bulunan bir yetkiliye, Libya konusuyla ilgili iki tarafın ne görüştüğü sorulduğunda ise, " Sayın Mursi'nin Libya ile ilgili belirttiği görüşlerini burada açıklamak uygun değil. Fakat şunu söyleyebilirim: Hillary Clinton, Libya'nın karşılaştığı güçlükler ve ülkedeki güvenlik sorunun çözümü için komşusunun üstlenmesi gereken görevin üzerinde durmuştur." şeklinde bir cevap geldi. Bu şekliyle, toplantıda Sina'nın ve Libya'nın güvenliğinin yanı sıra, komşunun her iki durumda da olumlu rolünün tartışıldığı sonucu ortaya çıktı.

Sina'nın güvenliği söz konusu olduğunda İsrail dışında özel bir komşu kastedilmiyor. Bu sebeple İsrail, Sina'daki durumla ilgili olarak güçlü bir istihbarat bilgisine sahip olabilir. O yüzden, İsrail'in Sina'ya gitme konusunda vatandaşlarını sıklıkla uyaran ve muhtemel bir terör saldırısına dair ellerinde bulunan bilgiler nedeniyle Sina yolculuklarından kaçınılması gerekliliğine dair yapılan uyarıları okumak bizi şaşırtmamalıdır!

Libya'nın güvenliğine gelince, burada kastedilen komşu özellikle Mısır'dır. Eski Amerikan büyükelçisinin "Deneyimlerime dayanarak Libya istihbaratının ve ordusunun yeniden şekillendirilmesi için, Mısırlılardan başka kimsenin gerçek ve etkileyici desteği sağlayamayacağını düşünüyorum" sözleri hatırlanırsa, bu durumun Amerika için ne kadar net olduğu ortaya çıkabilir. Ancak, devrim zamanı Mısır'a kaçan birçok istihbarat görevlisi ve ordu yetkilisinin hala Mısır'da bulunması ve Libya'daki yeni hükümete teslim edilmemesi, Mısır'dan beklenen rol için bir ikilemin oluştuğu izlenimini veriyor.

Amerikalı yetkilinin bakış açısına göre Mısır, Libya ordusunun ve istihbaratının doğasını, kültürünü bilen en yakın ülke. Ayrıca Mısır, halen birbirine yakın oranlarla elinde Sovyet ve Amerikan mühimmatlarını ordusunda toplayan bir devlet ( % 45 Sovyet ve % 55 batılı). Yine bu ülke, ABD'li askeri akademisyenlerinin ağırlığı hissedilmeden önce Sovyetler birliğinde eğitim gören askerler tarafından eğitilmiş bir orduya sahipti. Libya ordusunun askerleri ve istihbarat görevlileri, burada eğitim görmüş, burada silahlanmıştı. Bugün, bu ikisinden geri kalan, yeniden yapılanma için yeterli model değil ve batı tarzı bir altyapı, özellikle Amerikan tarzı, benimsenmeyecek. Bu yüzden, Amerika, Mısır tecrübesinden yararlanarak plan yapmaya hazırlanıyor.

Mısır tecrübesi, ABD'nin Libya konusundaki siyasetini oluşturmasında kültür, dil, coğrafya faktörlerini göz önünde bulundurduğunu ve bu yüzden Mısır'ın rolünün kendisi için ne kadar ağır olduğunu gösteriyor. Washington özellikle, Mısır'ın üzerine düşen önemli görevi henüz yapmadığını düşünüyor. Bu nedenle Amerika yönetimii, Kahire'den ABD'nin güvenliğiyle ilgili yardım paketinin bir parçası olarak görevini –diğer bir ifadeyle taşeronluk görevini- yerine getirmesini istiyor.

Washington, Libya'nın üzerinde siyasi hedef belirlenmesi için acele edilmesi gereken ülke olduğunun çok farkında. Çünkü 1960'lı yıllardan beri Libya'nın zengin enerji kaynaklarına nüfuz edebilme fırsatı elde etmek için uğraşıyor.

Washington için kuzey doğu, özellikle Bingazi ve Derne,  çıbanbaşı olarak gördüğü radikal grupların merkezi niteliğinde. Bu yüzden, Amerikan istihbaratının diplomatik misyonuna bir saldırı olarak, büyükelçisinin ve üç vatandaşının ölümünü sürpriz olarak görmedi. Aynı şekilde, Afrika'daki ABD kuvvetlerinin komutanı Henry Ham'ın başkent Trablus'ta öldürülen büyükelçinin cenaze merasimine katılması ve törenin ardından birçok Libyalı yetkili, general ve ordu komutanlarıyla toplantılar düzenlemesi de şaşırtıcı bir gelişme değildi. Çünkü Amerika, terörle mücadele konusunda dışişlerinin yayınladığı raporla, Irak savaşında Suudi Arabistan'dan (%41) sonra kendisine karşı savaşan Iraklı olmayan askerler arasında Libya'nın( %19) en büyük orana sahip ülke olduğunu bildiriyor. Tüm bu sebepler, Washington'u Libya'ya özellikle kuzeydoğusuna nüfuz etmek için zorlu bir görevin beklediğine işaret ediyor.

Mısır'ın kuzeydoğusuyla ilgili olarak ise, Washington, Sina'da gittikçe kötüleşen güvenlik sorununu Kahire'nin tek başına çözebileceğini düşünmüyor ve güvenlik boşluğunu radikal grupların doldurduğuna inanıyor. Bu noktada, Mısır'ın Sina'da otoritesini kaybetmesini, sadece bölge için değil, Ortadoğu'nun tümü için büyük bir tehlike olarak görüyor.

Geçtiğimiz ağustos ayında Sina topraklarından başlayan Eilat limanında gerçekleşen ve İsrail'in (yanlış bir yol seçerek) verdiği karşılık sonrasında beş Mısır askerinin ölümüne yol açan saldırı, Mısır-İsrail ilişkilerinin çatlayacağı korkusuna yol açtı. Bu nedenle, geçen ay Amerikan kongresi bir rapor hazırlayarak, Washington'un Mısır'a Sina'nın güvenliği hususunda kendilerine yardım etmek istediklerini bildirdi. Raporda, Amerika'nın Mısır'ı güvenlik konusunda gerek istihbari bilgiler yoluyla, gerek telefon aramalarının izlenmesiyle ve radyo mesajları dâhil şüpheli faaliyetlerin takip edilmesiyle destek olacağı ifade edildi. Bunun yanı sıra, Amerika yönetimi, casus uçakları ve uydularla elde ettiği görüntüleri Mısıra sunacağını, bu görevlerine ek olarak da Mısır güçlerinin hareket ve tasarruflarını gözlemleyeceğini duyurdu.

Mısır bugün maalesef yeni bir gerçekle karşı karşıya: Bir tehdit kaynağı olarak değil de tarihi bir istikrar sonucu oluşan Mısır- Libya sınırı, arkasında Libyalı silahlı grupların olduğu iltihaplı bir yaraya dönüşmüştür. Bu yara, Libya'nın kuzeydoğusundan Sina yoluyla Mısır'ın kuzeydoğusuna her çeşit silah geçirebileceği –ki buna uçak düşürebilecek roketler de dâhil- kaçakçılık planları nedeniyle ciddi sonuçlar doğurabilir.

Öyle görünüyor ki, Mısır, Amerika ve İsrail cephesinde tek kaynak olarak görülmek yerine, Libya ve kuzeydoğusundaki aşırıcı gruplarla olan mücadelesi hakkında kararını doğu vermesi noktasında oluşan bu soru işaretleri, geniş açıklamalara ihtiyaç duyacak.

Kaynak: Muhammed Menşavi/ Shorouk News

Dünya Bülteni için tercüme eden: Tuba Yıldız