Şimdi Gemalmaz'ın palavraları gündemde!

Aydın Doğan konusu gündemimize girince, diğer konuları biraz ihmal ettik. 
 
Haftanın en önemli konusu türbandı.. Türban konusundaki tartışmalarda en ilginç tip de, Prof. Dr. Semih Gemalmaz idi!

İnsan hakları alanında kendisini uzman olarak tanıtan, kafası kalınlığında kitabı ile ekran ekran gezen hukukçu beyefendi!

İlk izlediğimde, "Yasak kalktıktan sonra, başı açık bir öğrenci AİHM'e giderek, bu serbestliği iptal ettirebilir" diye bir ferman dikte ediyordu ki, hayretler içinde kaldım.

Muhatapları da, "Adam insan hakları uzmanı. Profesör Doktor. Hukukçu.. Herhalde bir bildiği var" diye fazla itiraz edemediler!
"Nasıl olacak" falan dediler..

"Bana getirecekler davayı, göreceksiniz" diye bir palavra attı ki, "bir fişekle 32 domuzu yere seren avcının hikayesi"ni hatırlattı bize!
Oysa adamın bildiği hiçbir şey yok!
İşkembeden atıyor!

Başörtü yasağı kalkınca, başı açık olan öğrenci mağdur olduğunu söyleyip AİHM'e gidecekmiş! AİHM de onun davasını kabul edecekmiş!
Peki, AİHM sormayacak mı: "A be kızım, sen niye mağdur oldun ki? Bu kızlar 15 sene yüksek öğretime devam edemediler. Biz bile onların dertlerine çare bulamadık. Onları mağdur kabul etmedik. Şimdi Türkiye'nin anayasal organları yasağı kaldırmış. Okullarına gidebiliyorlar. Senin mağduriyetin ne ki geldin bize? Sen okuluna gidemiyor musun ki, geldin benden bir şeyler istiyorsun?"

Ne diyecek o kızımız?
Ve o kızımızın "Bana gelsinler, ben o davayı bakın nasıl kazanıyorum" diye yüksek tepelerden ahkam kesen avukatı Prof. Gemalmaz efendi?
Ne diyecek, buyursun söylesin.
Okuluna gidebiliyor musun?
Gidebiliyorsun.

İstediğin kıyafeti giyebiliyor musun?
Giyebiliyorsun.
Peki daha ne istiyorsun?
"Efendim, benim iki sıra yanımda oturan kız öğrencinin başı örtülü. Benim göz zevkim bozuluyor!"

Olur hanımefendi, senin göz zevkin için, başörtülüleri atalım. Yarın senin göz zevkini sarı saçlılar bozar, onları atarız. Ertesi günü 'esmerler de kafamı fena bozuyor' dersiniz, onları da okuldan atarız!
Laf mı yani bu?

Kendini yüksek tepelerde gösterip, büyük alim gibi tavırlarla başörtü yasağını anlatmaya, "Bu ülkede bunu kimse bilmiyor. Çoğu defa hayret ediyorum" türünden cümlelerle egosunu tatmin etmeye çalışan bu profesör, geçtiğimiz gün de Kanaltürk'te idi.

Diyordu ki, "Hukuk Fakültesi'nde, Anayasa Hukuku dersinde, yasama ve yürütmenin işlemlerinin yargı denetimine tabi olduğunu bilmeyen öğrenciyi, sınıfta bırakmayı geçin, fakültede bile tutmazlar."

Bu lafları dinlerken, içimden şu geçti: "Yargı organlarının, karar verirken, yasama organının çıkardığı kurallara bağlı olduğunu bilmeyen adamları profesör yaptıktan sonra, o senin dediğini bilmeyeni tam notla mezun bile etseler, hiç şaşırmam!"

Gerçekten de, Gemalmaz beyefendinin söylediği doğru.. "Yasama ve yürütmenin işlemleri yargının denetimine tabidir.." Buna kimsenin itirazı yok!
Ama bu gerçeğin bir başka boyutu da, "Yargının da, yasamanın çıkardığı kurallara bağlı olduğu" gerçeğidir.
Bir mahkeme, önüne gelen davada, kendi kafasına göre mi karar verecek?
Hayır!

Kanuna bakacak!
Kanunu kim çıkarıyor? Yasama organı..
İhtilaf kanundan kaynaklanıyorsa, yargı organı hangi düzenlemeye bakacak?
Anayasa'ya..

Anayasa'yı kim yapıyor? Yasama organı!
İşinize gelse de böyle, gelmese de..
Dolayısıyla, "yargı"yı, kimse yasama organının üstünde bir makam gibi takdim etmeye kalkmamalı!

Evet, Anayasa Mahkemesi, kanunları iptal edebilir ama, Anayasa maddesini de iptal edebileceğine dair bir düşünceyi, ben hiçbir hukuk kitabında görmedim.

Gemalmaz'ın gördüğünü de hiç sanmıyorum.
Ama ağzı olan, konuşuyor işte.. Laf olsun, torba dolsun!