Silm'e çağrı

İşte ey Azizan, "neocon" denen Yaratıklar bu tıynetsizliktedirler. Rice, her etnik topluluğun ayrı bir devleti olmasını istemekte samimi ise, önce Amerika'nın hiç değilse Güney eyaletlerinde "Renkli Amerikalılar Devleti" kurulması için kolları sıvamalı, bunu da Irak'ta yaptıkları gibi, sonradan bir de mezheplere göre de ayırmalıdırlar.

Bizim insanlık ödevimiz insanlığı "silm"e çağırmaktır. Bu temel ve kutsal ödevimizi Amerika ve Siyonistler'in geçici gücü karşısında yılarak ve sinerek terketmemektir. Kur'an-ı Kerim bunu emrediyor ve bu âyetin yer aldığı sure, Yüce Sevgilimiz'in mübarek adını taşıyor:-Yılmayın, Silm'e çağırın, (Yüce Sevgili'yle birlikte olup O'ndan ve Ehlibeytinden ayrılmadıkça) Üstün olan sizsiniz, Allah sizinledir ve amellerinizi boşa çıkarmaz! (47/35)

Heyhat ey Azizan, bu âyetin meâline baktığınızda, şu acayip anlamın verildiğini göreceksiniz!

-Müslüman olmayanlarla savaşıp üstün olduğunuzda, yahut daha üstün olacağınızın göründüğü bir sırada, gevşeklik edip de, sulh için yalvarıp yakarmayın! Âyet'de "ve ted'û iles-silm" var, "ve lâ ted'û.." yok! Buna rağmen olumlu bir ifadenin başına "gevşemeyin!" buyruğunun "Lâ"sını getirmek Merhum İkbal'in tesbitini hatırlatıyor: -Sufiye ve Molla'ya selâmımı söyle: Onlar bize Allah'ın tebliğini ilettiler. Ne var ki onların bu tebliği yorumlama tarzları, Allah'ı, Cebrail'i ve Mustafa'yı hayrete düşürdü.

Bu sırada bütün meâllere bakma fırsatını bulamadım, baktıklarımdan biri hariç diğerleri ittifakla ve biribirinden alarak "üstün olduğunuz halde sulh için yalvarmayın!" acayip yorumunu benimsemiş. Sadece Merhum Hamidullah doğru anlamı sezebilmiş. "Mealciler"in dikkatlerine -âcizane- Faks olunur. Kur'an-ı Kerim'in aslı yerine meâl ikame etmenin imkânı var mıdır?

Kur'an-ı Kerim; insanlığın karşı karşıya olduğu, Yeryüzü canavarı (Dâbbetul-Arz)nın son kuyruk darbesi tehlikesinin, insanlığın çoğunluğunun "silm" bilinci ve özleminden, coşkusundan yoksun kalmada direneceklerinden doğacağını da belirtiyor. (Neml Suresi, 27/81). Bu bilinçsizlik temerrüdünün sonucunu da belirtiyor: Süleyman'ın hikmet ve adalet Devleti'ni içinden kemirerek yıkan Yeryüzü Canavarı'nın; tekrar canlanarak bu kez insanlığa daha büyük zararlar vermesi, Hiroşima ve Bağdat'da, Lübnan'da, daha birçok yerde İnsanlık Tarihi'ni lekelemesi ve şimdi de son kuyruk darbesine hazırlanıp "Armagedon!" diye tıslaması! (Neml,82) yine heyhat ey Azizan! Bunu açıkça söyleyen âyet-i kerime de "meâl" karartmasından kurtulamamış, ayetteki "insanlığı dalayacaktır, sokacaktır" ibaresi, "insanlığa konuşacaktır" şeklinde te'vil edilmiştir. Böylece, "bilinçsizlik temerrüdünde kalan insanlığı Dâbbetul Arz dalayacaktır (bu uyuşukluğundan yararlanacaktır)" anlamının uyarısının yerini, "şu mübarek neoconlar gelsin de, barbar ve dinsiz imansız olduğumuzu kafamıza kaksın!" gafleti almıştır.

Ey Azizan, gevşemeyelim, yılmayalım, Ehl-i Beyt örneğini izleyerek, Kerbelâ'dan sonra dahi "kin"i değil "din"i tebliğ edelim, bütün insanlığı "silm"e çağıralım.!

Bizim ödevimiz ve bize yakışan budur. Allah'a emânet olunuz.

 

 

Kaynak: Yeni Şafak