İslam alimi Şeyh Yusuf el Kardavi’nin yanında İslami Nahda Hareketi lideri Şeyh Raşid Gannuşi’yle birlikte birbirleriyle mücadele halinde olan İslami gruplar arasında uzlaşmanın sağlanması ve anlaşmazlıkların giderilmesi çabalarına destek vermek üzere Trablus kentine gitmesi sorumlu ve doğru yönde atılmış bir adım. Ancak bu kolay bir görev değil. Öyle sakal öptürme ve genel maslahata dikkat çekmeye dönük birkaç güzel sözle gerçekleştirilmesi mümkün değil. Bunun için daha ileri bir şeyler yapılmalı, kinin, intikamın, mazinin hatalarının ortadan kaldırılması ve hoşgörü ilkesinin benimsenmesi lazım.
Libya’da derin bir yara var. Bu yaranın tedavi edilip iyileştirilmesi için de büyük çabalar gerekiyor. Ortada yoğun bir dış müdahale, sömürgeci arzular, bölgesel ve kabilesel nedenlerden kaynaklı iç zorluklar var. Yine iktidar koltuğu, ganimetlerin paylaşımı ve elden geldiğince fazla kazanım sağlamak noktasındaki rekabet arzuları ve heveslerini de unutmamak gerekiyor.
Libya’da iktidar için mücadele eden birçok güç odağı var. Bunların çoğu da sağlam bir silah cephanesine sahip! Hepsi de 40 yıldan uzun süren yolsuzluk, baskının hâkim olduğu, özgürlüklerin rafa kaldırıldığı diktatör Muammer Kaddafi rejimin devrilmesi için verilen savaşa katılmaktan kaynaklanan bir meşruiyete dayanıyor. Şimdi bu güç merkezleri arasında ortak yaşam formülünün bulunması için belirli bir vaktin geçmesine ihtiyaç var ki bu arada kanlı mücadelelerin de yaşanması işten bile değil!
İktidar ve nüfuz peşinde koşan dört askeri grup var. Bunlardan birincisi el Zintan Tugayları ki bunlar Batı Dağ’ından geldiler. Bunlar adamlarının sertliğiyle bilinen asil Arap kabilelerinden oluşuyor. Bu güçler Kaddafi Tugaylarının yenilmesi ve Trablus’a girilmesini sağladılar. İkinci güçler ise Mısrata Tugayları. Bu tugaylar da binlerce şehit verdiler, direndiler, Mısrata kentini geri aldılar ve Kaddafi Tugaylarını yenilgiye uğratarak rejimin devrilmesinde kilit rol oynadılar. Böylelikle Trablus’un kapıları açıldı. Oradan da Sirte ve Beni Velid’e uzanan bir yol belirginleşti. Üçüncü güç ise İslamcı Selefi komutan Abdulhakim Belhac liderliğindeki Trablus kenti Askeri Konseyi Tugayları. Belhac, iyi silahlanmış, güçlü nüfuzu var, Türkiye ve Katar’dan maddi-manevî destek alıyor. Dördüncüsü ise Kurtarıcı Libya Orudusu komutanlarından Albay Halife Hafter liderliğindeki Ulusal Ordu gücü. Amerika tarafından desteklenen Hafter’in adamları ABD’nin Virginia bölgesinde eğitildi. Kendisi 20 yüzyılın 90’lı yıllarında Libya’da rejimi devirmeye yönelik hamlesiyle tanındı.
Libya Ulusal Meclisi, ana mevkileri bu güç merkezleri ve tugaylardan üçüne dağıttı. Savunma Bakanlığı el Zintan Tugayları komutanı Üsame el Cuveyli’ye verildi. İçişleri Bakanlığı ise Mısrata Tugayları komutanı Fevzi Abdulal’a verildi. Libya Ulusal Ordusu Genelkurmay başkanlığı ise Albay Halife Hafter’in oldu. Trablus Askeri Konsey Komutanı Belhac’a ise hiçbir görev verilmedi. Bu durum önümüzdeki aylarda silahlı çatışmaların daha da büyümesine sebep olabilir.
Libya Geçici Konsey Başkanı Mustafa Abdulcelil Trablus’ta kabileler ve farklı aşiretlerin katıldığı Ulusal Uzlaşma Kongresi’ne başkanlık ederken Trablus Kenti’nde kanlı çatışmaların çıktığı biliniyor. Zira Albay Hafter’in konvoyuna bir saldırı düzenlendi ve kendisine bir suikast yapılmaya çalışıldı. Bu da güvenlik durumunun ne denli kötü ve kırılgan olduğunu ve istikrarın bulunmadığını gösteriyor.
Ülkenin güneyine askeri bir üs kurarak Yeni Libya’da hâkimiyet sağlayan batılı güçler, bu bölgede insansız uçaklar kullanıyor ve buna mazeret olarak da çöl ve sahil bölgelerinde silahlı terör gruplarının hareketliliklerini izlediğini söylüyor. Nitekim Cezayir’in bu uçakların kendi topraklarında uçmasına izin vermediği biliniyor. Libya’daki silahlanma kaosundan kaygı duyduğunu söyleyen batılı güçler aslında Libya halkıyla, Libya’nın istikrarıyla, eski diktatör rejimin enkazı üzerine modern bir devlet kurmalarıyla ilgilenmiyor. Tek amaçları Libya halkının petrol, gaz ve bunlardan kaynaklanan maddi gelirlerinin peşindeler.
Müsteşar Abdulcelil’in adam öldürme ve tecavüz gibi suçlar işlemeyen eski rejim savaşçılarına yönelik af ilanı ve onların devlet kurumlarında işe alınacaklarını açıklaması kuşkusu güzel sözler. Ancak burada kimin suç işlediği ve kimin de işlemediği noktasında izlenecek kriterler çok önemli. Eski rejimle çalışıp onun işlediği cinayetleri katılanların çoğu bunu gizleyerek yeni Libya rejiminde kendilerine yer açtılar ve önemli görevler elde ettiler.
Libya halkı az da olsa rahatlık ve istikrarı hak ediyor. Ancak bu meşru ümitlerin gerçekleşmesi gerçekçi bir uzlaşmayla, silahlanma kaosunun sona ermesiyle, kabilelerin yaralarının sarılması, NATO ve müttefiklerinin saldırılarında zarar gören kentlerinin onarılmasıyla mümkün olabilir. Libya halkı binlerce evladını kaybetti, kentleri yıkıldı. Dolayısıyla bu uzlaşmanın en kısa sürede gerçekleşmesi gerekiyor. Ta ki Libya halkı diktatör rejimden kurtardığı ülkesini yabancı üslerden ve batı hegemonyasından da kurtarabilsin.
Dünya Bülteni için El Kuds'ül Arabi'den çeviren: Tahir Akdeniz