Dünya, Obama'nın Kahire'de verdiği 'selamı' konuşuyor. Obama'nın Müslüman dünyaya hitaben yaptığı konuşma tıpkı İstanbul'da yaptığı konuşma gibi şık ve boştu. Bu, benim ve genel olarak Ortadoğu'dakilerin görüşü. Öyle görünüyor ki Obama'nın 'selamünaleyküm'ü Müslüman dünyadan ziyade Hıristiyan dünyasına gitti.
Allah'ı var, adam karizmatik ve konuşmayı biliyor. Fakat görünen o ki Batılılar Obama'yı biraz fazla seviyor. Avrupa merkez solu üzerine araştırma yapan bir ahbabım bütün Avrupa soluyla görüştükten sonra şunu söyledi:
"Obama, Avrupa'da solu iğdiş etmiş durumda. Bütün parti merkezlerine üzerinde 'Umut' yazan Obama posterleri var."
Prestijli bir derginin editörü başka bir dostum da şöyle bir şey anlattı:
"Galiba 'imparatorluk böyle çalışıyor. Birmingham'da Amerikan seçimlerinin sonuçlarının belli olduğu gün bir ilkokulun müdürü çocukların hepsini dersten çıkarıp bahçede toplayıp 'Bugün tarihi bir gün' diye bir konuşma yapmış. Çocuklara bir nevi kurtuluş günü anonsu yapılmış yani."
Obama'nın Doğu'ya yönelik, özgürlükçü, demokratik tutumunu Batılılar seviyor. Peki Doğulular ne düşünüyor?
Akıllı ol!
Lübnan'da önceki gün seçimler yapıldı ve Batı yanlısı koalisyon beni ve birçok analisti şaşırtarak, parlamentoda çoğunluğu sağladı.
Lübnan seçimlerinin önemi, bölgenin siyasi dengelerinin göstergesi olmasının ötesinde Obama'nın iktidara gelişinden sonra başlattığı 'arkadaş canlısı Ortadoğu politikasının' işe yarayıp yaramadığına dair ilk işaret olması.
Dolayısıyla, Amerika merkezli basının çoğu durumu 'İşte Obama'nın başarısı' olarak yorumladı. Tabii ki kazın ayağı öyle değil. Ya da Obama'nın yürüttüğü Ortadoğu politikası göründüğü gibi değil.
Örneğin Başkan Yardımcısı John Biden'ın seçimlerden önce gidip Beyrut'ta "Akıllı olun! Ya Batılı yanlısı koalisyon kazanır ya da Amerikan yardımlarını unutun" açıklamasını yapması pek görünmedi.
Ne de Hillary Clinton'dan Madeleine Albright'a kadar Beyrut'a yapılan diplomatik çıkarma pek Obama'nın adı altında anılmıyor. Yani vitrinde 'karaoğlan' görünüyor ama arkada 'eski beyaz oğlanlar' var.
Bütün bu Beyrut çıkarmasının ana başlığının 'Lübnan demokrasinin bağımsızlığı' olması da şaka gibi bir şey. Dolayısıyla işler eskisi gibi. Sadece şimdi biraz daha yakışıklı ve konuşmayı biliyor!
İran seçimleri
Birkaç gün sonra İran seçimleri var ve ABD, Ahmedinecad'ın karşısındaki Mir Hüseyin Musavi'yi destekliyor.
'Reformist' olarak adlandırılan Musavi devrimin ilk döneminde bakanlık yaparken onlarca kişinin idamını emretmiş bir şahsiyet. Ama bu sorulduğunda, Türkiye'den de çok tanıdığımız bir klişeyi kullanarak "Biz değiştik" diyor.
ABD'nin İran seçimlerine Lübnan'da yaptığı kadar açıktan müdahalesi mümkün değil elbette ama kimin kazanmasını istedikleri aşikâr.
Nasrallah ve biz
Hizbullah lideri Nasrallah seçimlerden sonra "Sonucu sportmence kabul ediyoruz" açıklamasını yaptı ve ekledi:
"Parlamentodaki çoğunluk önemlidir ama bir de halk çoğunluğu önemlidir" dedi. Lübnan'ın siyasi yapısı gereği parlamentoda çoğunluğu ele geçiren taraf yine de ülkeyi tek başına yönetemiyor.
Muhalefetin veto hakkı var. Nasrallah'ın açıklamasının birinci nedeni bu. İkinci nedeni ise oy vermese bile Lübnan'daki herkesin Hizbullah'ın hakkını teslim ettiğini bilmesi. Yani siyasi dengelerde gerçek anlamda bir değişiklik olmuş değil.
Bu hikâyenin Türkiye'yi ilgilendiren yanı ne?
Ortadoğu'ya yakınlığımızı kabullenerek (!) Obama meselesine Batı'nın gözlükleriyle bakmayı bıraksak iyi ederiz. Zira sonra olacaklara, ki bir şeyler olacak, şaşırmak hiç de şık olmaz.
Kaynak: Milliyet