Seçimden sonra Türkiye'nin seçimi

Bir bakıma en heyecansız seçim dönemini yaşıyoruz. Bunun tek nedeni kazananın şimdiden belli olması değil. Nerdeyse tüm partilerin temelde farklı bir şey söylememelerinden kaynaklanıyor. En muhalif olanlar bile şu an iktidar partisinin belirlediği AB standartları çerçevesinde yarışıyor ya da muhalefet ediyor...

Misal; CHP'nin seçim meydanlarına görece canlılık getiren söylemi, bizzat AKP'nin ortaya koyduğu çerçevede bir muhalefetten öte değil. Yani bir bakıma iktidar kendisiyle yarışıyor, kendisine muhalefet ediyor. Nitekim içte ve dışta iktidar partisine yapılan en büyük eleştiri AB hedeflerinin gerisine düştüğü yönünde. Hatta bu nedenle liberal ittifakın derin sarsıntılar geçirdiği yönünde emareler var.

Peki, bu durumda seçim sonrası Türkiye'yi nasıl bir manzara bekliyor?

Her şeyden önce seçim döneminin olanca heyecansızlığına rağmen asıl heyecanlı, hatta sarsıcı süreç seçimden sonra başlayacak. Adeta memleketin tüm sorunları seçim sonuna ertelenmiş durumda. Başta yeni anayasa olmak üzere Kürt meselesinden siyasal sistemin yeniden dizaynına ilişkin pek çok başlık seçim sonrasını bekliyor. Muhalefet ve iktidarın ertelenmiş tüm hesaplaşmaları seçimden sonra gündeme gelecek ve belki Türkiye yakın siyasi tarihinin en hareketli tartışmalarına sahne olacak.

Hemen şunu belirtmekte yarar var; öyle görünüyor ki, Erdoğan, bir rekora imza atarak bu dönem belki oy oranını artırarak seçimi kazanmasa da yeni dönemde atılacak önemli adımların vebalini tek başına yüklenmek istemeyebilir. Muhtemelen yeni dönemde daha muhafazakar ve sağ merkez iktidar refleksiyle hareket etmesi şaşırtıcı olmaz. Kısmen yapısal değişime uğramış, ilişkilerin muhtevası farklılaşmış olsa da müesses nizamın desteğini yanına alacağı bir dönüşüm stratejisi izleyebilir. Seçim döneminde özellikle Kürt meselesi ve statükonun değişimi gibi temel konularda eskiye göre daha muhafazakar, daha ihtiyatlı bir dil kullanmış olması bu stratejinin belirtileri sayılabilir. Mesela asker güdümünde görüntü vermese de özellikle "milli bütünlük, iç ve dış tehditler" gibi konularda TSK ile daha yakınlaşmış bir dönüşüm stratejisi izlemesi beklenebilir. DEVAMI>>>