Seçim Sonrası Irak: Şaşırtmayan sonuçlar

Irak'ta 7 Mart 2010 tarihinde yapılan genel seçimlerin sonuçları, eksik yanları ile birlikte, geç de olsa açıklanmış oldu. Demokrasiye giderek daha fazla ısınan Irak halkının, seçimlerde verdiği mesajları Irak'taki siyasetçiler doğru okudular mı? Bunu analiz ederek, halkın nasıl bir Irak istediği, ülkenin düze çıkmasının yolları hakkında çok açık mesajlar verdiği kolaylıkla anlaşılmaktadır. 
 
Son seçimlerde İyad Allavi liderliğindeki Irakiye Koalisyonu parlamentoya 91 milletvekili göndermiş oldu. Bunu mecliste 89 sandalye kazanan şimdiki Başbakan Maliki'nin liderliğindeki Kanun Devleti Koalisyonu izledi. Ammar el-Hakim'in lideri olduğu Irak Ulusal Koalisyonu ise 70 sandalye ile üçüncü sırada yer aldı. Kürt Koalisyonu 43 sandalyede kaldı. Bu rakamların bazıları bir iki sayı oynayabilirse de, genel olarak sonucu fazla etkilemez.

Geçen seçimlere göre 7 Mart seçimlerinde nispeten daha az tezvirat yapıldığı, seçim sandıklarının daha sıkı biçimde kontrol edildiği de gelen haberler arasında. Daha önceki seçimlerde parçalanarak seçime girenler, ağızları yandığı için bu sefer ittifak arayışlarına girerek kazançlı çıkma yollarını aradılar. Böylece bu seçimlerde gelişme kaydedenler, ittifak yaparak blok oluşturan koalisyonlar oldu. Aşırı biçimde etnik veya mezhepsel ayrımcılığı dillendirenler zarara uğradılar.

Bu seçimde en çok merak edilen husus, Kerkük'ün geleceği ve Türkmenlerin aldığı sonuç oldu. Geçen 2005 seçiminde tek başına yarışa giren Irak Türkmen Cephesi (ITC), tek milletvekili çıkardığı için kamuoyunda hayal kırıklığı yaratmıştı. Elbette ki geçen seçimde yapılan tezvirat, baskı ve oy hırsızlığı da kontrol edilmediği için sonuç kötü olmuştu.

Ancak bu sefer hataya düşmeyen ITC, ittifaka girdi ve Irak'ın geleceğini de hesaba katarak El-Irakiye Koalisyonu'nda yer aldı. Herkesi kucaklayan, etnik ve mezhep ayrımı yapmayan bu koalisyon, Iraklılık kimliği altında çok akıllı ve kapsayıcı bir bayrakla seçime girdi. Hem kısa hem de vurucu bir başlıkla ortaya çıkan bu koalisyon, vatanını seven, terörden ve çatışmalardan bıkan bütün Irak vatandaşlarının gönlünü kazanmaya çalıştı ve sonuçta başarı kaydetti.

Siyasetini aşırı biçimde etnik ayırım üzerine temellendiren Kürt ittifakı, herkesi ötekileştirdi ve kimseyle hiçbir şeyi paylaşmak istemediğini her adımda ortaya koydu. Bütün Arap halkını düşman kabul eden, Türkmenlerin hiçbir isteğine tahammül edemeyen, Yezidileri, Süryanileri ve diğer Hıristiyan azınlıkları Peşmerge tehdidi ve baskıları ile bıktıran Kürt ittifakı giderek yalnızlaştı. Hatta Kürt halkı arasında da tepki almaya başladı. Böylece sempati toplayan Değişim hareketi, önce Talabani'nin başını çektiği KYB'nin içini boşalttı. Kürt ittifakına karşı Süleymaniye'de başlayan bu muhalefet büyüyerek Erbil'e de sıçradı. Barzani liderliğindeki KDP'nin silahlı tehditlerine rağmen büyüyen Değişim hareketinin yanı sıra İslamî Kürdistan muhalefeti de palazlanmaya başladı.

Aslında bu sonuç da fazla şaşırtıcı değildir. İktidar pastasını kimseyle paylaşmayan, Bağdat'taki merkezî hükümetin Kuzey'deki yönetime tahsis ettiği paraları kendi partilerinin malı kabul eden, zenginliğini ve refahını halkı ile bölüşmeyen böyle bir anlayışın kucaklayıcı olmayacağı kaçınılmazdı. Kendi halkını kucaklamayan bir yönetim anlayışına, Türkmenlerin, Yezidilerin, Süryanilerin ve Keldanilerin de güven duyması beklenemezdi.

Etnik ve mezhep söylemlerini dillendirmeyen İyad Allavi liderliğindeki Irakiye Koalisyonu, her kesimle diyalog içinde olacağını deklare etti ve geniş topluluklara kanat açtı. Öteden beri Allavi'nin ifade ettiği "Irak Anayasası revizyondan geçirilmelidir" görüşünü, bu seçimlerde alınan sonuçlar da doğrulamış oldu. Gerçeği gören Irak halkı Irakiye Koalisyonu'na destek verdi.

Böylece yanlış hesap Bağdat'tan döndü ve doğru yolda olanlar ödüllendirildi. Irak halkı üniter yapısını korumak, etnik ve mezhep ayırımına son vermek kararında olduğunu ortaya koydu. Bu görüşe, bu teze sarılanlar halkın desteğini aldı ve bu yüzden doğru yolda yürüyenlerin kulvarı çoğalmaya başladı.

Irak'ta 2003 yılından itibaren yaşanan gelişmeler, etnik ve mezhep ayrışması üzerine hesap yapan siyasal örgütlerin, giderek kaybedeceklerini ve zararlı çıkacaklarını gösteriyor. Huzur, güven, istikrar arayışları içinde olan siyasal örgütler, halk çoğunluğunu yanlarına aldılar.

Bu seçimde zararlı çıkanlar veya umduklarını bulamayanlar, haliyle sonuçları içlerine sindirmediler. "Sonuç iyiyse demokrasi iyidir" zihniyetine sahip olanların demokrasiyi şimdi "sevimsiz" bulmaları şaşırtıcı değil. Oysa yönetim biçimi olarak demokrasilerde, anlaşmazlıkları gidermek için halkın hakemliğine başvurulur. Hakemin söylediğine de itibar edilmeyecekse, bu sefer akıl ve mantık dışı yorumlar yapılır ve yeni bunalımlara yol açılır. Kanun Devleti Koalisyonu'nun lideri olan Maliki'nin içine düştüğü durum da bunu gösteriyor.

Maliki yönetiminin iktidar avantajına rağmen gerilemesinin temelinde de, herkesi ötekileştirme anlayışı yatmaktadır. Geçen mahallî idareler seçiminde nispeten Irak'ın ulusal lideri olmaya yönelen Maliki, belki de bu havaya aldanarak, hasımlarına karşı katılaştı ve geniş kesimleri incitmeye başladı. Ülkede yolsuzluk, hırsızlık ve devleti soyma yarışının bir türlü önünü alamayan hükümet, hiçbir yatırım yapamıyor. Elektrik, kanalizasyon ve su işini çözemeyen hükümetin aczinden dolayı, petrol ülkesi olan Irak'ta benzin karaborsada satılıyor. Sefaletin kol gezdiği böyle bir ülkede Cumhurbaşkanı Talabani 1,5 milyon dolar, Başbakan Maliki ise 2 milyon dolar aylık maaş alıyorsa, halk da tepkisini sandığa yansıtır. Elektriğe, suya hasret kalan halk, Maliki hükümetine de bu seçimde uyarıda bulundu. 

Irak'ta şimdi en büyük zorluk, yeni hükümeti kurma ve cumhurbaşkanını seçme denklemini başarıya ulaştırmaktır. Bu konuda herkesin sandıktan çıkan sonuca saygı göstermesi gerekiyor. Ancak bu konuda Irak siyasetçileri galiba demokratik ve medenî tavır sergileme alışkanlığına yeterince sahip değiller. Bunun dışında ülkeyi bekleyen daha başka zorluklar da vardır. Özellikle petrol yasası üzerinde uzlaşma sağlanması, devlet bütçesinin kontrol altına alınması, elektrik, su, yakıt, eğitim ve sağlık gibi halkın beklediği hayati derecede olan yatırımların gerçekleştirilmesi, bu dönemde görev alan hükümetten beklenen önemli hizmetlerdir. Bu arada ülkede ticaret, yatırım, kalkınma ve gelişmenin istediği güvenlik ortamının sağlanması ve terör hareketlerine set çekilmesi, halkın başlıca beklentisi olmuştur.

Halk bu dönemde görev alan hükümeti izleyecek ve gelecek seçimde tekrar notunu verecektir.

Siyasette ince hesaplarla ayar yapma stratejisi uygulayanlar, her zaman başarıya ulaşmazlar. Doğru ayar yapanlar, halktan yana tavır sergileyenler, ülke yararına çalışanlar ve hizmet edenler uzun vadede kazançlı olurlar. Unutulmamalıdır ki halk, uzun süre aldatılamaz.

Prof. Dr. Suphi Saatçi Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Öğretim Üyesi
 

Kaynak: Zaman