Türkiye'de herhangi bir etkili siyasi hareketliliğin geleceğine dair eğilimleri kestirmek zor. Bununla birlikte, Başbakan Tayip Erdoğan'ın Kürt sorunu bağlamındaki reformlarının ve değişim politikalarının geleceği konusunda tereddüt etmek mümkün.
Son yerel seçimde, AKP'nin güneydoğudaki oy oranı geriledi. Fakat bu büyük bir kaybın göstergesi değil. Keza Diyarbakır belediye başkanı adayı Osman Baydemir oyların yüzde 70'ini alsa da, DTP'nin Türkiye genelindeki oranı yüzde 8'i aşmıyor.
Yerel seçimlerin, ülkedeki mevcut siyasi çalışmanın sürecini doğrudan etkileyecek bir yansımasının olması zor. Ancak seçimlerin özellikle de Kürt boyutu açısından anlamı büyük. Hatta bu anlamın, Kürt sorununa barışçıl çözüm bulunması amaçlı siyasi çalışmanın önündeki yeni gerçeğe zemin hazırlaması mümkün. Tabii bu durum ancak Türk ve Kürt tarafları seçim sonuçlarını açılımla ele alırsa geçerli olur.
Türkiye kanlı geçen uzun yılların ardından Kürt sorununu barışçıl biçimde ele alma yolunda derin değişimlerden geçiyor. Bu sürecin en önemli göstergelerinden birisi, Erdoğan'ın geçen yıl şu iki hedefi gerçekleştirmek istediği Kürt bölgelerine yaptığı gezilerde görünüyor: İlki Kürtlerle ilişkilerde yeni bir siyasetin ipuçlarını ilan etmek; ikincisi, seçimlerde Kürt bölgelerini kazanmaya hazırlık amacıyla partisinin Kürt kentlerdeki nüfuzunu yayıp PKK nüfuzunu kuşatma altına almak.
Birçokları son seçimlerin Erdoğan'ın bölgedeki adaylarının rekor başarısıyla sonuçlanacağını tahmin ediyordu. Başbakanın Diyarbakır'da dolaylı olarak kendi adaylarının kazanmasının hükümetin Kürt kültürüne ve siyasetine daha fazla açılım zemini hazırlayacağına göndermede bulunması bu beklentiyi ikiye katlamıştı.
Bu beklentiler, Erdoğan'ın AKP'deki eski dostu Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün seçimden birkaç gün önceki Irak ziyaretinin ardından iyice arttı. Gül başta Irak Kürdistan Bölgesi Başbakanı Neçirvan Barzani olmak üzere önde gelen Kürt yetkililerle görüştü. Bu buluşmanın, Türkiye'deki Kürtlerin AKP'ye ve Kürt sorununa uygulanabilir bir bakış açısı sunma gücüne duyduğu güvenin artmasına destek olması bekleniyordu.
Fakat seçimler ters sonuçlar getirdi. Bu da birçok çevrede sonuçların hükümetin Kürt sorununun çıkmazlarıyla barışçıl ilişki isteğini durgunlaştıracağına dair endişeyi körükledi. Bu çevrelere göre, sonuçlar Kürtler arasında aşırı milliyetçiliğin artmasına yol açacak ve PKK savaşçı şartları kızıştırarak hükümetin barışçıl çabalarına darbe vurmak için bu ortamı kullanacak. Aynı çevreler AKP'nin Kürt bölgelerinde nüfuzunun gerilemesinin, Erdoğan'ın Türkiye ve Irak Kürdistanı'ndaki Kürt sorunuyla siyasi ve diplomatik ilişki kurmayı hedefinin başarısız kılınmasına destek olacağını düşünüyor.
Fakat bu yorum yersiz. Zira yerel seçim sonuçlarının Ankara'nın barışçıl çabalarına yeni ivme kazandırması da muhtemel. Bu çabalara şu yaklaşımlarla bakılabilir: İlki, DTP'nin desteğinin artması, barış ve siyasi çalışma çağrısının Kürt çevrelerinde artan bir karşılık bulduğunu gösteriyor. İkincisi, bu durum soruna barışçıl çözüm bulması noktasında hükümetin ortağı olabilecek ılımlı bir Kürt akımının doğuşuna zemin hazırlayacak. Üçüncüsü, Iraklı Kürtler PKK'yı silah bırakmaya ikna çabasını artırabilir. Ayrıca, Iraklı Kürtlerin DTP'yi Türk siyasetine daha fazla entegre olma yönünde teşvik etmesini sağlayacaktır. DTP liderlerinin Irak Kürdistanı Başkanı Mesut Barzani'yle sağlam ilişkileri olduğu biliniyor. Bu sebeplerden ötürü son seçim sonuçlarından umutlanmak yerinde olur. (Londra'da Arapça yayımlanan Hayat gazetesi, 5 Nisan 2009)
Kaynak: Radikal