Beyaz Saray İran’dan gelen savaş tehditlerini yaptırımların etkili olduğunun bir işareti olarak görüyor. Belki de. Fakat ABD ve Avrupalı ortakları petrol ihracatına engel olmak suretiyle İran ekonomisini boğmaya çalışırken, görünen o ki Tahran’ın yanıtı Washington’un beklediği gibi geri adım atmak olmayacak.
Washington, İran’ın nükleer altyapısını henüz nükleer silahlar üretmek için kullanmadığını kabul ediyor. Savunma Bakanı Leon Panetta, ABD baskı ve tehditlerinin amacını “nükleer silahlar geliştirme yönünde bir karar vermeyeceklerinden emin olmak” biçiminde açıklıyor.
Fakat İran ekonomisini boğmak ve ülkeyi bombalamakla tehdit etmek, İran liderlerini daha çok, herhangi bir dış müdahaleden korunmak için -Kuzey Kore ve Pakistan gibi- nükleer silahlara ihtiyaç duyduklarına ikna edeceğe benziyor.
Dini Lider Ayetullah Ali Hamaney baskıya baskıyla karşılık vermek gerektiğine inanıyor. Ve söylentilere göre o ve danışmanları, Batılı güçlerin Tahran rejimini devirmek için bir çatışmayı kışkırtmaya çalıştıklarına inanıyor. Eski Bush Yönetimi yetkililerinden Suzanne Maloney’in de uyarıda bulunduğu gibi “Ayetullahçılar’ın Batı’ya karşı doğuştan güvensizlikleri göz önüne alınırsa, kırılganlıklarını arttıran tedbirler altında yapıcı bir diyalog sürecine girmelerine engel oluyor. Şimdiki Amerikan politikası Tahran’da esaslı bir siyasi değişim gerçekleştirmeye çalışıyor. Bunun sonuçlarını hemen almamız ise mümkün değil.”
Hatta İran’ın teslim olmaya niyetli olmadığı düşünülürse, ABD stratejisinde bu oyunu sona erdirmek için açık bir nihai hamle mevcut değil.
***
Washington İran’ın daha da saldırganlaşmasına yol açabilecek taktiklerle kendini köşeye sıkıştırdı. Şimdi seçim yılı. Obama’nın rakipleri savaş davulları çalarak onu İran’a karşı “zayıf” davranmakla suçlarken, o da kendisini çatışmaya sürüklenir halde bulabilir.
Aslında ABD tehditleri Hamaney’in tehlikeli bir şekilde bölünmüş rejimi yeniden birleştirmesine ve siyasi muhalefetin ihanetle eş değer tutulabileceği bir kuşatma ortamı yaratmasına imkan veriyor. Hatta bu savaş tehditleri İran’ın petrol fiyatlarını artırarak yaptırımların üzerindeki etkisini azaltmasına yardımcı oluyor.
“İstenmeyen” savaş tehlikesi büyüyor, zira ABD ve İran arasında herhangi bir iletişim kanalı kurulmuş değil. İran’ın nükleer gelişiminin izlediği yola bakılırsa, silah üretmek için sivil bir nükleer enerji programının protokollerini izliyor. Ancak Japonya ve Brezilya örneğinde gördüğümüz gibi, programda nükleer silah yapılacak eşiğin aşılmasına çok az kalmıştı. Ve bu ancak İran çevreden böyle bir tehdit algılarsa gerçekleşecek.
Devrim Muhafızları’nın füze tesislerine düzenlediği ölümcül saldırıları, bilim insanlarına düzenlenen suikastleri ve siber saldırıları içeren Gizli Savaş ise, rejimi sakatlamayı amaçlayan yaptırımlarla birlikte İran’ı uzlaşmaya götürmek yerine çatışmaya doğru itiyor. İran’ın nükleer silahlara başvurmasına engel olması beklenen strateji, ABD’deki şahinler ve Washington’daki İsrail lobisi tarafından desteklense de tamamen işe yaramaz gözüküyor.
***
Başkan Obama Ortadoğu’da yeni bir savaştan kaçınmak istiyor ve “diplomatik çözümü” hedef alan bir baskı politikası uyguladığını belirtiyor. Fakat şu anda kahramanlar arasındaki diplomasinin önemli bir kısmı megafon aracılığıyla gerçekleşiyor ve ültimatomlarla sınırlı. Geçen ayın sonlarında, eski büyükelçilerden Thomas Pickering ve William Luers tarafından temsil edilen bir grup ABD dış politika kurdu, ABD stratejisinin ciddi diplomatik unsurdan yoksun olduğu ve çatışma riskini artırdığı uyarısında bulundu.
Pickering ve Luers, Washington Post gazetesine yaptıkları açıklamalarda şunları söylediler: “Askeri operasyon seçeneğinin, ABD için gerçek veya hayali güvenlik problemleriyle baş etmekte olası tek çözüm yolu haline geldiği görülüyor. Diplomasinin zeka gerektiren ve değişken yolları, tavize, hatta ‘ödüne’ dayandıkları için meşakkatli görülüyor ve erkeksi bulunmuyor.” Pickering ve Luers İran liderlerine güvenilir bir yol sunulmadığı uyarısında bulunuyorlar: “ABD’nin hedeflerine ulaşması için gereken yavaş ve zorlu diplomatik süreç, askeri tehdit ve operasyonların verdiği tatmini vermiyor. Oysa burada yapılması gereken, yaratıcı ve çeşitli yaklaşımlarla İran liderleri ile temas kurmak ve dünya kamuoyunun onları sıkıştırdığı köşeden onurlu bir biçimde çıkmalarına imkan vermek. Bu şekilde hareket edilirse, daha az bedel ödeyerek daha kalıcı bir çözüm elde etmek mümkün olabilir.”
Uygun koşullar altında, gerçek diplomasiyi ve onlara eşlik eden tavizleri hayata geçirmek zor değil. Ancak şu anda koşullar bunun için uygun değil. Zira hem Washington hem Tahran’da seçim yılı. Uzlaşma ve güven olmadan, tek diplomasi bir megafonla yapılan olabilir. İran liderleri ellerini kaldırıp dışarı çıkmadıkları sürece bunun tek alternatifi bir askeri temas; birkaç yıl sonra ise büyük ihtimalle nükleer silahlara sahip bir İran olacaktır.
Kaynak: Star