Sayın Başbakan da insan

Nasreddin Hoca’nın evine hırsız giriyor. Komşular hocayı eleştirmeye başlıyor. "Niye tedbir almadın?" diyerek sadece hocayı suçluyorlar. Bu ithamlara üzülen hoca dayanamıyor;  “Hep beni eleştiriyorsunuz... Hırsızın hiç mi kabahati yok?” diyerek yakarıyor.

Siz ülke genelinden yüzde 46.5 oy alan, beş yıldan bu yana icraatlarıyla seçmenden her iki kişiden birinin oyunu alarak, tekrar meclise taşıdığı, çoğunluk yaparak yeniden hükümet olma yetkisi verdiği bir partinin, demokratik düzen ve Anayasal sistem çerçevesinde ortaya koyduğu Cumhurbaşkanı adayı için nezaket kurallarını, vatandaşlık bilinç ve sorumluluğunu aşacak şekilde “Abdullah Gül benim Cumhurbaşkanım olamaz” diyeceksiniz.

Beş yıldan beri AKP hükümetine ve yönetimine her türlü itham ve hakarette bulunacak, ülkenin yüzde 7.3 büyümesine hizmet eden bir tek olumlu icraatını dahi görmeyeceksiniz, bu itham ve iftiraları yazılarınızla taammüden, düşünerek ve tasarlayarak sistematik bir biçimde devam ettireceksiniz.

Sayın Gül daha seçilmeden icraatlarını görmeden, peşin bir ön yargıyla, çeşitli ithamlarda bulunacaksınız.

Sorumlu ve aydın gazetecilik ve yazarlık abidelerince hiç eleştirilmeyeceksiniz.

Yılların birikimiyle, bu sabrı zorlayan saldırılara karşı Sayın Başbakan’ın spontane bir şekilde canlı yayın esnasında nüktedan bir ifadeyle söylemiş olduğu bir kelimeyi anlamını zorlayacak şekilde büyüterek yaygara kopartacaksınız.

Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın mealen "Hizmet alırken , ben bu hizmeti almıyorum demiyorlar. Biz her vatandaşımıza hangi partiye oy vermiş olursa olsun eşit hizmeti götürüyoruz. Biz nasıl ki hizmet verirken ayırım yapmıyorsak. Vatandaşın da anayasal düzenle seçilmiş hizmet verenlere karşı ayırımcılık yapmaması gerekir. Ben bu kişinin Cumhurbaşkanlığını kabul etmiyorum demenin doğru bir üslup olmadığını vurgulamak için; İstemiyorsan vatandaşlıktan çıkarsın” ifadesini bombardımana varan yaklaşımlarla yargılamak, meselenin tek tarafından bakmaktan öte bir anlam taşımamaktadır.

Sayın Başbakan da etten ve kemikten bir insandır. Onun da bizler gibi haksızlığa karşı üzülme ve kızma hakkı vardır. Mizacı itibariyle, duygularını bütün içtenliği ve samimiyetiyle vatandaşlarıyla paylaşma özelliğine sahip bir yapıdadır. Onu anlamamız gerekirken, söylediği kelimenin hangi tahrikler nedeniyle, hangi duygu ve düşüncelerin birikimi sonucu söylendiğini hesaba katmadan insafsızca yargılamak, tam bir önyargı örneğidir.

İlgili yazarın kişisel olarak kendi dünya görüşüne ve ideolojik anlayışına yakın birini Cumhurbaşkanı olarak görme hakkı vardır. Ancak toplumun ve kamunun önünde sadece nefret barındıran bir yaklaşımla sağduyudan uzak bir üslupla , vatandaşların büyük bölümü tarafından desteklenen bir aday için, "Benim Cumhurbaşkanım olamaz” ifadesini seslendirmesi, kendisine şu soruyu sormamızı gerektiriyor.

CHP ve ilgili yazarın dünya görüşünü benimseyen biri bugün aday pozisyonunda olsaydı, seçmenin  yüzde 46.5'i bu adayı kendi Cumhurbaşkanı görmedikleri için ayağa kalkıp, “Sizin adayınız bizim Cumhurbaşkanımız olamaz” deselerdi kendileri buna da aynı anlayışı gösterirler miydi?

Sayın Necdet Sezer’in görev süresi dolmuş olmasına rağmen, henüz atanma zamanları gelmemiş bazı kurumlara çeşitli atamaları yapmasını , tarafsızlığın gereği sorgulamak gerekirken, bu konularda kalemini oynatmayanların, objektif ve tarafsız gazetecilik ve yazarlığına ne kadar güvenilir siz karar verin.