2003 yılında hayatını yitiren şarkıcı Edwin Starr, 1970 yılında hit olan War adlı şarkısında defalarca şunu soruyordu: "Savaş neye yarar?"
ABD ekonomisi tepetaklak düşüşte, bankacılık sistemi tamamen çökmüş durumda ve Amerika'nın her köşesindeki insanlar hayat standartlarını düşürüyor. Bildiğimiz haliyle ulus gözlerimizin önünde solup gidiyor ve biz, Irak ve Afganistan'da, amacı bir türlü tanımlanamayan savaşlara milyarlarca dolar harcamaya devam ediyoruz.
ABD Irak'taki birliklerini azaltmaya başlasa da, Afganistan'a binlerce ek asker gönderiyor. Savunma Bakanı Robert Gates'in de kabul ettiği gibi, bu artışın stratejik hedefi pek açık değil.
Pazar akşamı NBC'de kendisine yöneltilen soruya verdiği karşılık şöyleydi: " Müttefiklerimizle, Avrupalılarla görüşüyoruz. Stratejimizin ne olduğunu belirleme değerlendirmesini yaparken çok sayıda insan ve çok sayıda görüşü bir araya getiriyoruz. Sık sık, ek 17.000 birliğin orada ne kadar kalacağı ve daha fazla birlik gönderilip gönderilmeyeceği sorularıyla karşılaşıyorum. Her şey bu stratejik değerlendirmenin sonucuna bağlı ve birkaç hafta içinde tamamlanmasını umut ediyorum".
Afganistan'ı işgalimizin üzerinden yedi yıldan fazla zaman geçti. Ne El Kaide'nin ne de Taliban'ın belini bükebildik. Usama bin Laden'i ne ele geçirebildik ne de öldürebildik. Artırma stratejimiz bile yok. Çıkış stratejimiz ise hiç yok. Durumun bahtsız Hamit Karzai'nin liderliğindeki yolsuzluklarla dolu ve etkisiz Afgan hükümetini de dikkate alan dürüst bir değerlendirmesi, maalesef fiyasko ve çıkmaz gibi kavramlara varacaktır.
Irak'a gelince; Başkan Obama geçtiğimiz hafta, önümüzdeki bir buçuk yıl içinde ciddi sayıda birliğin geri çekileceği ve ABD'nin savaş operasyonlarının 2010 yılı Ağustos ayı itibariyle sona ereceğini açıkladı. Ancak, ciddi sayıda -belki de 50.000 kadar- birliğin "geçiş dönemi" için Irak'ta kalacağını da ekledi.
Bu rakam çok büyük ve onları orada tutmanın bedeli de devasa olacak. Ayrıca başkanın şu yorumu beni şaşırttı: "Elbette ki zor dönemler ve taktik düzenlemeler olacak ama düşmanlarımızın hiç şüphesi olmasın. Bu plan, ordumuza, Iraklı dostlarımıza destek olması ve başarıya ulaşması için gerekli olan esnekliği sağlıyor".
Uzun lafın kısası, daha çok uzun zaman bu iki ihtilafta yer alacağız ve ortada, onları sonlandırmaya yönelik net bir plan da yok. Afganistan'da ve Irak'ta işlerin kızıştığı ve içeride büyük bir ekonomik felakete yakalanan ABD'nin; aynen insanlığın doğuşundan bu yana toplumların bitmeyen savaşlarla kendi kuyularını kazdıkları gibi, zaten çok hassas olan düzeltme çabalarını baltaladığını rahatlıkla hayal edebiliyorum.
Bu savaşlar için çok korkunç bir fatura ödedik bile. Ölen ve sakatlayıcı yaralar alan binlerce görevliye ilaveten, RAND şirketinin yaptığı araştırma, yaklaşık 300.000 kişinin travma sonrası stresi ya da depresyonu yaşadığını, 320.000'inin de muhtemelen travmatik beyin zedelenmesine maruz kaldığını gösteriyor.
Time dergisi "tarihte ilk kez olarak, çok sayıda ABD askerinin, Irak ve Afganistan'daki uzun ve mükerrer turların gerdiği sinirlerini yatıştırmak için antidepresan aldığını ve bu sayının gitgide arttığını" bildirdi.
Askerler arasında intihar vakaları 2008 yılında arttı. Önceki her üç yılda da, bir önceki yıla oranla daha fazla intihar vakası yaşanmıştı. Geçtiğimiz yıl 128 askerin hayatına son verdiği tahmin ediliyor.
Bir bankacı ya da otomobil şirketi yöneticisinin özel jetiyle uçması ülkenin büyük kısmını çileden çıkartabiliyor. Ama binlerce genç erkek ve kadını çatışmaların cehenneminde takrar tekrar -üç, dört veya daha fazla- turlara gönderiyoruz ve bu duruma pek de fazla itiraz duyulmuyor.
Ekonominin patlamada olduğu bir dönemde, Lyndon Johnson, Asil Toplumu'nu Vietnam Savaşı'nda kaybetti. Risk aldığını biliyordu. Daha sonraları Doris Kearns Goodwin'e şunları söyleyecekti: "Sevdiğim kadını, Asil Toplum'u, dünyanın öteki yanındaki o lanet savaşa sokmam durumunda içeride her şeyi kaybedecektim. Tüm programlarımı... Tüm hayallerimi..."
Birleşik Devletler, ekonomik olarak dizlerinin üstüne çökmüş durumda. Ekonomiyi düzeltme hayalinin ve hazırladığı sayısız programın mücadelesini veren Başkan Obama, kafasını kaldırıp, Johnson döneminin halen içten içe yanan enkazı ile Vietnam arasındaki bağlantıya bakabilir.
Bob Herbert / New York Times - 3 Mart 2009
Kaynak: Zaman