Sarkozy'nin Türkiye'ye karşı tavrı ekonomik ilişkilere zarar veriyor. Fransa temmuzda AB dönem başkanı olunca Ankara'nın dış dengelerindeki istikrar bozulursa, herkes kaybeder
Fransa'yla Türkiye arasındaki ikili ilişkiler kötü, iyiye gidecek gibi de değil. Daha beş yıl önce Fransa Türkiye'nin en iyi dostu gibi görülüyor, cumhurbaşkanı Chirac Türkiye'nin AB adaylığının savunucusu olarak öne çıkıyordu. Şimdiyse tam bir değişim var. Cumhurbaşkanı Sarkozy, derin kişisel inançları (Hıristiyan Avrupa) veya belki de oy kaygısıyla, Türkiye'yle üyelik müzakerelerine karşı alenen düşmanca bir siyaset yürütüyor. Türkiye, küreselleşme ve 'gerileme' yüzünden güçten düşen Fransız seçmenlerin, itiraf ettiği ve etmediği tüm hislerinin ve önyargılarının yönlendirildiği dört dörtlük bir günah keçisi görevi görür oldu.
Türkiye'nin de kendi sorunları var: Kürt terörünün dönüşünden beslenerek yükselen milliyetçilik, Kemalist mirasın bir kısmının sorgulanması, küreselleşmenin etkileri ve reform taleplerinin eşlik ettiği uzun AB müzakereleri. Bu durumun yol açtığı asabiyet doğal olarak, düşmanca işaretleri çoğaltan Fransa'ya odaklanıyor. En son 'üyelik müzakereleri' ifadesinin yerine, 'ülkeler arası müzakereler'in kullanıldı. Fransa da günah keçiliğine çok uygun: Fransa'nın kültürel, siyasi ve tarihi etkisinde Fransızca konuşan veya Fransa hayranı olan kişilere duyulan hınç hiç bu kadar yüksek seviyelere çıkmamıştı.
Bu husumet, ikili ilişkilerin özünü oluşturan ekonomik ilişkilere olumsuz yansıyor. Türkiye'deki Renault, Carrefour ve istihdam sağlayan diğer firmalar kapılarına kilit vuracak değil elbet, ancak gelecekteki işler bundan etkileniyor. Türk kamu sektöründe Areva, GDF veya silah sanayiinden firmaların ihale kazanma şansı azaldı; diğer kamu sektörlerindeyse Fransızların gizlenmesi, başka ülkelerle ortaklık kurması veya taşeronluk yapması gerekiyor. Özel sektör de bu ilgisiz tavrın peşine takılıp, en azından resmiyette Fransa'dan daha iyi konumdaki rakiplere yönelebilir. Fransa'nın 1 Temmuz'da devralacağı AB dönem başkanlığındaysa krizin iyice derinleşmesi bekleniyor. Fransa'nın baskın çıkacağı Avrupa konjonktüründe, Türkiye'nin dış dengelerinde istikrar bozulabilir. Bunun yol açacağı 'kaybeden-kaybeden' sonucuysa sadece Türkiye ve Fransa için değil, AB için de tehlikeli olacaktır.
Kaynak: Radikal