Sarkozy ve Merkel'in dar vizyonu Avrupa'ya yetmiyor

Altı ay önce Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ve Almanya Başbakanı Angela Merkel sanki ilelebet iktidarda kalacakmış gibi görünüyordu. Makroekonomik bir perspektiften bakıldığında bu son derece iç karartıcı bir durumdu, zira avro krizi büyük ölçüde bir zayıf liderlik krizi. O zamandan beri, farklı nedenlerle de olsa, iki liderin de popülerliği düşüş halinde.

Merkel giderek, ülkesinin uzun vadeli çıkarlarını gözetmek yerine kısa vadeli kişisel kazanıma odaklanan entrikacı bir taktisyen gibi görülüyor. Sarkozy’nin hiperaktivitesi de onu bir palyaço gibi gösterir oldu. Ancak bu farklılıklara ve iki liderin birbirine çok da yakın olmadığı gerçeğine rağmen, popülerliklerinin azalmasının arkasında ortak bir sebep var. Krizden nasıl çıkılacağına dair ikna edici bir stratejiden yoksunlar.

Seçimlere Fransa’da iki, Almanya’daysa üç yıldan fazla zaman var hâlâ. Herhangi bir tahminde bulunmak için çok erken. Fakat her iki liderin popülaritesindeki azalma tesadüfi ve geçici değil. Bence yaşadıkları sorunlar devam edecektir.

Sarkozy şu an partiye bağış skandalına batmış durumda. Bu meselenin nasıl sona ereceğini kestirmek güç, fakat epey sürecekmiş gibi görünüyor. Sarkozy başarılı görülseydi, böyle bir skandaldan kolayca sıyrılabilirdi. Fakat ülke içindeki gündemi çatırdıyor. Üç yıl önce radikal ekonomik reformlar vaat etti, fakat pek azını hayata geçirdi. Fransız profesörler size üniversite sistemindeki reformun önemli olduğunu söyleyecektir. Fakat makroekonomik bir perspektiften, yapıp ettikleri devede kulak kalıyor. İşgücünün geniş kesimleri hâlâ neredeyse mutlak bir iş güvencesinden nasiplenirken, diğerlerinin, bilhassa da gençlerin hiçbir güvencesinin olmadığı bir emek pazarında yeterli reform yapamadı. Kamu sektöründe reformu da başaramadı, ki kriz sonrası bütçe açığının azaltılmasını neredeyse imkânsızlaştıran bir eksiklik bu. Krizin son safhalarında daha bir devlet adamı gibi davrandı, fakat bunun tümüyle amaçtan yoksun olduğuna dair algıyı ortadan kaldırabildiğini söylemek zor.

Merkel’in farklı sorunları var, en azından yüzeysel olarak. Şu an ülkede zayıf bir lider olarak görülüyor. Merkez sağ koalisyonu, iş dünyasındaki sadık savunucularını bile hüsrana uğrattı ve dişe dokunur reform gerçekleştirmedi. Yunanistan’ın borç krizi sempati kaybetmesine mal oldu. Alman halkına Yunanistan’ı niye desteklemek zorunda olduğunu anlatamadı. Partisinde de parçalanma emareleri söz konusu. Bir yardımcısı önemli bir eyalet seçimini kaybetti. İki yardımcısı siyasetten çekildi. Bir diğeri simgesel bir görev olan cumhurbaşkanlığını üstlendi. Merkel Hıristiyan Demokratlar’ın tartışılmaz lideri olsa da, yönetme hevesini yitirmiş görünen bir partinin tepesinde yalnızlaşıyor. Mart ayında üç önemli eyalet seçimiyle karşı karşıya ve bu Alman başbakanın kaderini tayin edebilir.

Farklılıklarına rağmen, Merkel ve Sarkozy’nin iki ortak noktası var. İlki, stratejik ilişkiler konusunda iyi olmamaları. Selefleri Jacques Chirac, Gerhard Schröder ve Helmut Kohl gibi küresel liderlerin, hiçbir şey yapmasalar bile, iyi ilişkiler kurduklarını biliyoruz. Geçenlerde üst düzey bir yetkiliye Sarkozy’nin kimi stratejik ortak gördüğünü sorduğumda aldığım yanıt ‘Kazakistan devlet başkanı’ oldu.

İkincisiyse şu: İkisi de kendilerini Avrupalı değil, en başta ulusal liderler olarak görüyor. Fransız ve Alman kamuoyu uluslararası bir krize ulusal çözümler getirme iddiasının sahte olduğunu anlıyor. Bu kriz küresel ve çözüm için küresel ve Avrupalı zihniyetlere sahip liderler gerekiyor. Yani Merkel ve Sarkozy’dan başka siyasetçiler gerekiyor. (20 Temmuz 2010)

Kaynak: Radikal