Şarkılar kimi söylüyor

Eğer koltuğa kurulup televizyonda klip seyretmek isteyen bir izleyici adayıysanız, müzik yayını yapan TV kanallarından çekeceğiniz var demektir. Zira kafanızı dinlemek ve kulağınızın pasını silmek için oturduğunuz koltuktan, beyin dumuruna uğrayarak kalkan bir ‘TV-zede’ olmanız işten bile değil. Hele hele sözüm ona müzik piyasasına can vermek için açılan damarlar olarak anılan bu kanalların müziğin canından nasıl kan aldığını gördüğünüzde durumun vahameti daha bir netleşiyor gözünüzde.

Türk müzik piyasası tarihinin belki de en seviyesiz dönemlerinden birini yaşıyor. Neredeyse her gün yeni bir şarkıcı ya da grup müzik piyasasına giriyor. Rekabetin çeşitli nedenlerle zor olması ortaya çıkan şarkıcı ve grupları farklı arayışlara itiyor. Zaten internet, Mp3 ve korsan ürünler yüzünden müzik piyasası zor günler yaşıyor. Birçok şarkıcı oluşan rekabet ortamı yüzünden müziğe arar verirken ayakta kalmayı başaranlar ise toplum tarafından beğenilen sanatçıların yüksek miktarlarla sattıkları besteleri kullanarak ayakta kalmaya çalışıyor. Tabiî ki hal böyle olunca, özellikle yeni sesler ve gruplar da yaşanan bu şarkıcı enflasyonunda arada kaynamamak için değişik arayışlara giriyor. Ünlü besteci ve söz yazarlarının eserlerini alamayan veya alıp da istediği sonucu elde edemeyen şarkıcıların en fazla başvurdukları yöntem ise göze hitap eden kliplerle dikkatleri üzerlerine çekmek.

Özellikle kadın şarkıcıların başvurduğu bu yollar, müzik kanallarının aslında pek de yabancı olmadıkları bir metot. Bu yüz çoğu müzik kanalı, pornografik sahneleri aratmayan ve müstehcenlik, argo ve cinsel öğelerin yoğun bir biçimde yer aldığı bu klipleri günün bütün saatlerinde hiçbir elemeden geçirmeden tekrar tekrar yayımlıyor. İş merkezleri, kafeteryalar, oyun ve eğlence yerleri ile topluma açık diğer yerlerde, gün boyu açık tutulan TV ekranlarından izletilen klipler toplumun hemen her kesimine bir şekilde ulaştırılmış olunuyor. Hiç kuşku yok ki, bu açıdan bir hayli bereketli bir pazar olan ülkemizde sözünü ettiğimiz türden girişimlerin çoğu hedefledikleri amaca da ulaşıyor. Fakat başta kadın şarkıcılar olmak üzere, hemen her yeni şarkıcının başvurduğu bu yol, toplumun genelinin yanı sıra, özellikle  çocuklar ve gençler açısından ciddi sorunlara yol açıyor. Bu sorunların başında da cinsel içerikli kliplerin gençler ve çocukların (klasik deyimle) zihinsel ve bedensel gelişiminde yaptığı tahribatlar geliyor. Cep telefonu mesajlarından ve e-mailler aracılığıyla gönderilen mesajlarla birbirleri için isteklerde bulunan gençlerin bu tür şarkıcılara teveccühü giderek artıyor. Üstelik istek mesajlarının içeriklerinde gençlerin bu tür yayınlardan ne denli etkilendiklerine dair ipuçlarına rastlamak mümkün.

Gerçi şarkıcı ve dansçıların ahlaki değerleri adeta hiçe sayarak hazırladıkları klipleri çeşitli başlıklar altında yayımlayan diğer kanallar da bu konuda müzik kanallarından geri kalmıyor. Talk Show ve yarışma programlarında boy gösteren ultra dekolteli şarkıcılarla bu şarkıcılara ait dans ve klipler, ekranları ailelere kapalı bir hale dönüştürmüş durumda. Günün en çok izlenen saatlerinde dansöz oynatmaktan bıkan TV’ler hızlarını alamayıp, dansöz seçme yarışmaları bile düzenlemeye başladı. 

 Yaptıkları niteliksiz çalışmalar ve görsel temalarla toplumun genel ahlak yapısını zaafa uğratan şarkıcılar aynı zamanda müzik piyasasının kalitesine de ciddi zararlar veriyor. Temeli popülizm ve tüketmeye dayalı olan bu tarz çalışmalar bir taraftan halk kültüründen ciddi kopmalara neden olurken bir taraftan da, diğer nitelikli çalışmalara da gölge düşürüyor. Sanatsal açıdan hiçbir nitelik taşımayan ürünler bol miktarda pahalı reklam ve tanıtımlarla piyasaya sürülerek bu konuda yapılan kaliteli ve sanatsal nitelik taşıyan çalışmaların geri plana atılmasına neden oluyor. Bunun doğal bir sonucu olarak, günün büyük bir bölümünü bu tür çalışmalara ayıran müzik kanalları Türk Sanat Müziği örneklerine hemen hiç yer vermezken, Halk müziğinin ise az sayıdaki popüler ve yeni ürünlerine yer veriyor.

TV’lerin bu konudaki tutumları uzmanlar, sivil toplum kuruluşları ve vatandaşlar tarafından çeşitli platformlarda uzun süredir gündemde tutuluyor. Başta çocukların ve gençlerin bu tür yayınlarla ciddi zararlar gördüğünü savunan uzmanlar yetkililerden bu tür yayınları bir an önce kontrol almalarını istiyor. Toplumun ahlaki ve örfi değerlerinin gün geçtikçe aşındığını belirten sivil toplum kuruluşları ve vatandaşlar ise RTÜK’e sık sık konuyla ilgili şikâyetlerini iletiyorlar. Bir kısım yapımlara yayın yasağı getiren RTÜK çok sayıda yayın için ise henüz somut bir girişimde bulunmuş değil. Hatta bazı yayın organları, sözünü ettiğimiz türden programlara her gün bir yenisini daha ekliyor. Bu da, sorunun tek taraflı bir denetim veya kısıtlamayla değil, sorumluluk mevkisinde bulunan herkesin ortak bilinç ve çabasıyla çözümlenebileceğini gösteriyor. Öyleyse bu konuda sorumluluk sahibi olanların en kısa sürede gerekli girişimlerde bulunarak, bu tür yayınlara yer veren kanalların sanat ve ahlak hırsızlığına dur demesi gerekiyor.