Şanlı Tunus halk devrimi

Sonun başlangıcı

1- Araplar için bir dönem sona erdi. Uzun bitiş devresi, ideolojik görüntüden de kurtuluş, hatta cumhuriyetleri ve krallıklarıyla neredeyse bütün Arapları kapsayan bir ortak yapıya (bileşene) dönüşen Arap sistemlerinin şekli olarak yakınlaşması özelliği ile belirginleşti. Bu bileşenin unsurlarını yönetici aile (parti yoluyla ya da partisiz), siyasete açık bir şekilde dahil olan güvenlik teşkilatı ve devlet adamlarıyla akrabalık, hısımlık ve arkadaşlık ilişkileri kurmuş olan yeni işadamları oluşturuyor. Yeni bir yönetici elit ortaya çıktı. Bu dönem gelecek karanlık geleceğin kendisi olarak belirdi.

2- Açıktır ki geçmiş dönemin sonundaki en trajik şey bitmeyecekmiş gibi görünen bu sefil krallık bitişti. Bu dönemin aktörleri yolsuzlukları aleni bir biçimde yapacak ve bütün Arap cumhuriyetlerinde yönetimin çocuklara bırakılması hazırlıklarına kalkışacak kadar kendilerine çok güveniyorlardı.

3- Önümüzdeki merhalenin özelliklerinin henüz tam olarak belirginleşmemesi ve Arap toplumlarının ekonomik anlamda neo-liberal, siyasi anlamda diktatör olan yönetici grupların rehini olarak kalacağı tedirginlik ve hayal kırıklığını doğuruyordu. İstibdat, açlık, yoksulluk, yolsuzluk, üretim toplumunun çöküşü ve tüketim toplumunun ortaya çıkışı, üstünlüğün kaybı ve kendine saygı duymaksızın batıyı taklit gibi sebeplerden dolayı Araplar tarihlerinde benzeri görülmemiş bir ufuk tutulması yaşıyorlardı. Bundan dolayı Araplar neredeyse kendilerini kuvvetli kılan unsurları unutuyorlardı ki onlar çoktur.

4- Tunus'ta yaşanan şanlı halk devrimi Araplar için bu sefil durumun sonunun geldiğini ilan etti. Bundan daha önemlisi bu gelecek dönemin potansiyel imkanlarına da işaret ediyor. Yeni bir dönem başladı ve alametler ufukta göründü.

5- Şanlı Tunus devrimi son iki yıldır ülkenin orta bölümü ve güneyinde birkaç defa tekrar ettiği gibi bölgesel bir ekmek ayaklanması olarak başladı. Ancak bu son ayaklanma diğer Tunus şehirlerinin de ona katılmasını sağlayacak bir süre devam etti. Bu olayların devam etmesindeki en büyük pay, aşağılanma karşısında acziyeti reddederek kendisini yakan gencin şahsında simgeleşen, toplumsal taleplerinin öfke ve onurlarını savunmayla iç içe girdiği Sidi Buzid halkınındır. O halde başlangıç ekmek ve onur ayaklanmasıydı. Sadece ekmek değil. Bu yoksulluğun ve onursuzluğun müştereken reddi öfkenin ifadesinde ısrarlı olmayı sağlayan şeydi.

6- Yolsuzluk her zaman vardı. Ancak hiçbir zaman bu kadar yüzsüzce olmamıştı. Tunus olayları gösterdi ki halklar yolsuzluktan nefret ediyor ve onu sadece kötü yönetim olarak değil aynı zamanda bir tür zulüm olarak görüyor. Tek başına fakirliğin oluşturduğu öfkeden daha büyük bir öfkeyi ortaya çıkarıyor. İnsanlar zulümden dolayı olmadığına inandıkları zaman fakirliğe razı olabilirler. Açıkça gözler önünde olan yolsuzluklar insanlara içinde bulundukları fakirliğin zulümden dolayı olduğunu düşündürür.

7- Devrim Tunusun diğer bölgelerine ulaştı ve büyük bir baskıyla karşılaştı. Onun bedeli ağırdı. Ancak kitleler gücünü idrak ettiğinde ve her zaman içlerinde potansiyel olarak bulunan cesareti keşfettiğinde artık onları durdurmak neredeyse imkânsızdır.

8- Bütün ekmek ayaklanmaları genişleyip devrime dönüşmeye aday değildir. Bu sefer birkaç sebepten dolayı bunu başardı. En önemlileri şunlardır:

a) Devletin, insanların zekasını hafife alan refleksi ve güvenlik teşkilatının insanların hayatlarını hiçe sayan tepkisi.

b) Tunus, büyüme olmaksızın rant ekonomisi ve bazı bölgeleri geliştirip zengin yapan bazılarını ise geri bırakan, toplumun diğer kesimlerinin zenginleşmemesine rağmen emlak fiyatlarının artmasına sebep olan turizm ekonomisinden olumsuz etkilenen toplumsal kesimlerin sömürü ve ayrımcılık üzerine oturan fiili duruma itirazları için hazır hale gelmişti. Avrupa'ya ihracat yapan küçük işletmeler üzerine kurulu ekonomik yapı, Çin'in serbest ticaret örgütüne girmesi ve Tunus tekstil sektörünün gerilemesi sebebiyle rekabet yeterliliğini kaybetti ve işsizlik oranı arttı.

c) Bu durumda önceki sistemin yaptıkları da ona bir vebal olarak döndü. Gerçekten de Tunus'ta eğitim oranı arttı ve Burgiba ve Bin Ali eğitime önem verdiler. Ancak yüksek eğitimlilik oranı, eğitimlilerin daha iyi bir hayat beklentilerinin oluştuğu bir atmosferde üniversite mezunlarına iş imkanı sağlanamayınca sistemin omzuna bir yük olarak geri döndü. Hayal kırıklığının boyutu genelde beklentilerin boyutu kadardır. Eğitim beklentilerin oranını ve sisteme ve yolsuzluğa itiraz bilincini de yükseltiyor.

9- Bu hallerin büyük bir bölümünün bütün Arap ülkelerinde mevcut olduğunu görüyoruz. Buna genç nüfus patlamasını da ekliyoruz. Bu da geniş anlamda bir işsizlik durumunun ve gerek yüksek eğitimli gerekse eğitimsizlerin istihdamının yetersizliğinin uyarısını veriyor. Bu durum da Arap dünyasının bütününde hali hazırda izlenen ekonomik politikalar eşliğinde istikrarsızlığa götürecekti. Peki Tunus'un farklılığı ne?

Tunus'un özelliği

10- Arap rejimleri arasındaki otoriterlik derece bakımından farklılıklar arz etmektedir. Onlardan kimileri şekli anlamda yada sisteme bağlı kişilerin oluşturduğu siyasi partilerin kuruluşuna izin vermektedir. Bazıları medyaya belli düzeyde bir ifade özgürlüğü tanımakta ancak ajanlar, dinlemeler ve gazetecilerin bir bölümünü yolsuzluğa bulaştırmak gibi başka yollarla o özgürlükleri kullanılmaz hale getirir. Onlardan bazıları da insanlara nefeslenecek bir alan bırakırlar. Baskıcı sistemlerden bazıları da genel halk yığınlarının mizacına uygun bir ideolojik söylem temellendiriyorlar.

11- Tunus'un durumu basına hiçbir özgürlük sahasının tanınmadığı polis devletlerini andırıyordu. Sistem oy oranları sadece %3 olan küçük partilere izin vermişti. Aynı şekilde insan haklarına saygı göstermiyor aksine onu güvenlik teşkilatının postalları altında eziyordu. Sistem, Tunuslu ve Batılı insan hakları örgütlerinin sistemin batıyla dost olmasına rağmen ihlallerine devam ettiği yönündeki çağrılarına kulaklarını tıkamıştı. Bu ülkeler insan haklarının çiğnenmesi ve sistemin sertliğine rağmen bunu görmezden geldiler.

12- Tunus rejimi ülkede halkla devlet arasında aracı olabilecek kesimlere hiçbir alan bırakmadı. Hatta Mısır'da olduğu gibi belirsiz sloganlarla sokağı yönlendiren yarı faal bir muhalefete bile izin verilmedi.

13- Tunus rejimi meselesi olmayan bir rejimdir. Sokağın ruhuyla yada kamu oyunun görüşüyle alakası olmayan gri bir diktatörlüktür. Arap dünyasının sorunları konusunda da tam bir ilgisizlik sergiledi. Oslo'dan itibaren İsrail'le ilişkilerini düzenledi. Elinde bir çok aydının ve sanatçının gözünü kör eden ve sistemin gerçeğini anlamalarını engelleyen laiklikten başka övünecek bir şeyi yoktu. Laiklik hiç bir şey ifade etmemektedir. O bir yönetim sistemi ve toplumsal ekonomik bir siyaset değildir. Dindar olsun laik olsun ondan zarar gören kitleler her geçen gün arttı.

14- Tunus toplumu homojen bir toplumdur. Çekişmeler kola kolay bir etnik çekişmeye dönüşmez. Siyasi ve sınıfsal çekişmeler alt kimliklerde çekişmelere dönüşmez.

15- Tunus toplumunda geniş bir orta tabaka vardır. Ve eğitim düzeyi yüksektir.

(İşte bir araya gelen bu unsurlar bizim, duygusal bir söylem değil ilmi bir analiz zemininde on yıldan fazla bir süre önce 'Sivil toplum' ve üç yıl önce de 'Arap meselesi' kitaplarında Tunusun demokratik değişime aday bir ülke olduğu öngörmemizi sağladı.)

Değişim

16- Bir ay geçmeden gösteriler başkente ulaştı. Peki başlangıç ne? Sidi Buzid olayları mı? Diğer kentlere sıçraması ve böylece ekmek ayaklanması olmaktan farklılaşması mı yoksa başkente girip askerleri sistemin bağlısı olmakla devletin bağlısı olma noktasında bir karara zorlaması mı? Başlangıcın neresi olduğu önemli değil. Önemli olan bedeller ödenmesine rağmen bu dalganın yeteri derecede yayılması ve kendisini karşılamaya hazır bir sosyal kitlesel durumla buluşması.

17- Asker devletle rejimin arasındaki farkın ayrımına vardı. Başkentte göstericilerin üzerine ateş açma emrini reddetti. Kamu mallarını korumakla yetindi ve sivil katliamı yapmak yerine sistemin çöküşünü tercih etti

18- Bin Ali arkasında bütün devlet ricalini bırakarak ülkeden ayrıldı. Yetmiş bin karolusu sıfır meselesi olan partisiyle durmaya çalışmadı bile. Bu kişilerde yönetici aileyi bir kenara bırakıp kendilerini korumayı tercih ettiler.

19- Sömürgeci Batı Fransa'nın şahsında Bin Ali'yi hatta ailesini reddetti. İki yüzlü ABD başkanı Tunus halkının cesaretini övdü. Son ana kadar Tunus rejimini çağdaşlık ve gelişmişlik örneği olarak övüyordu. Bu adımlar Batının lehine değil aleyhine sayılacak adımlardır. 'Adımlar iyi ama kötülüğü geç atılmış olmasında' sözü doğru bir söz değildir. Bunlar bütün hallerde kötü tutumlardır. Fransa ve Amerika kendi çıkarlarına olduğu zaman diktatörlüğün ve baskının yanında durdular sonra her defasında yaptıkları gibi dostlarının zor zamanında onu reddettiler. Zor zamanında dostun reddedilmesi dostluğun türü bir yana kötü bir sıfattır. Batı siyasetinin dostları olduğunu düşünen herkes yanılıyor. Batılı siyasetçiye taraflı, yönetimde kalmaya, en fazla tekrar seçilmeye çalışan ve daha sonra evine giden küçük bir adamdan dha fazla bir misyon yükleyen herkes yanılıyor.

20- Tunus devrimi spontane başladı ama öyle devam etmedi. Çünkü sendikalar, insan hakları örgüleri, siyasi güçler ve öğrenci teşkilatlar aktivistleri gösterilere katıldılar. O zamana kadar ayaklanmanın bilinen muhalif bir liderliği yoktu.

21- Bu, siyasi partilerin demokratik bir değişim için devrimden faydalanmalarına engel değildir. Bu onların rolüdür. Devrim spontane gelişmiş olabilir. Yaşanan ilk karışıklık onun gücünden olabilir. Ancak spontane oluşu, iş toplumun ve devletin yönetimine geldiğinde zafa dönüşebilir. Çünkü kişisel ve toplumsal güvenlik ve genel hayatın düzenlenmesi toplumun talebi haline gelmiştir.

22- Geçiş döneminde tarafgirlikle ilkesellik birbirine karışır. Çünkü herkes hatta ondan faydalananlar bile geçmiş sistemin eleştirmeni ve muhalifi görüntüsüne bürünmeye çalışır. Bunlar tabii ve endişeyi gerektirmeyen görüntülerdir. Fırsatçılar sürekli olarak kazananla birliktedirler. Ancak onların tekrar müesseseleri ele geçirmemeleri özellikle bu konuda tecrübe sahibi olmalarından dolayı dikkatli olmak gerekiyor.

Başıboşluğa gelince bu endişe vericidir. Bu bütün devrimlerde olduğu gibi seçkinlerin oyunun yeni kuralları üzerine anlaşmasına kadar süren geçiş başıboşluğundan farklı bir şeydir. Önemli olan geçiş merhalesinin özelliği üzerinde acil ittifak sağlanmasıdır.

23- Askeri bir darbeye kadar süren bir başıbozukluk yaşanması ya da kurulu sistemin elitlerinin askerin de desteğiyle yönetimi ele alması. Kendini koruması için diğer siyasi güçlerle çoğulcu siyasal sözleşme yaparak ve düzenlediği oyunun kuralları üzerine – ki bu kurallar onun kendisini koruma altına almasını ve bir gün belki çoğulcu sistem çerçevesinde bir gün iktidara gelmesini garanti altına almasını içeriyor- onlarla anlaşması. Bunlar seçimlerle sonuçlanacak bir geçiş dönemi anlamına geliyor. Geçiş dönemi gelecek sistemin özelikleri üzerine bir diyalog dönemidir. Bu gerçekleşirse Tunus demokratik değişimi gerçekleşirmiş ilk Arap ülkesi olacaktır. Böylece tarihini yapmış ve yeni bir Arap tarihini başlatmış olacak.

Onur ve ebediyet Tunus'un hür şehitlerinindir.

Dünya Bülteni için çeviren: Metin Ünlü