Salman Rüşdi'ye neden 'şovalye'lik veriliyor?

Bilmem farkında mısınız, İslam dünyasına seslenen, daha doğrusu akıl vermeye meraklı yeni düşünür(!) tipleri boy göstermeye başladı. Kahramanlaştırılan bu tiplerin ortak özelliği Batı'da yaşayan Doğu (İslam dünyasından) Müslüman kökenli olmaları. Yine bunların bariz özelliği ortaya attıkları temel soru/nları yine Batılıların (burada özel olarak Batı, İslam dünyasının yeniden paylaşım projesi olarak okunmalı) paradigmaları açısından dillendiriyor olmaları. Bu arada hemen belirtmeliyim, kendi entelektüel arayışı sonunda kafasını kayalıklara çarpma cesaretini gösteren, bu arayışını mevcut düşünce kalıplarını zorlayan, hatta inkara kadar götürme cesaretini gösteren ve bunu hesabını ve bedelini ödemeye hazır “cins kafa”lardan bu tipleri ayırmam gerekir. İslam'ın zenginleştirici olduğu kadar özgürleştirici düşünce ortamında bu tip cins kafalar İslam medeniyetinde her zaman yetiştiği gibi entellektüel hayatımıza da önemli katkıları olmuştur. İslam medeniyetini diğer medeniyetlerden ayırt eden en büyük özelliği farklı düşünce ve medeniyetlerle ilişki kurabilmesi, yüzleşme cesareti göstermesidir.

Medya kanalları ile piyasaya sürülen bir tür 'sömürge aydınları'nın görünüşte ilgi çekici, sorgulayıcı, 'kendi'si ve 'öteki'yle yüzleşiyor görüntüsü veren mesajları ile İslam düşüncesini zenginleştiren cins kafalarına özgü hakikat arayışı arasında en küçük bağlantı kurulamaz. Bu tiplerin en bariz vasfı hiçbir bedel ödemek gibi bir fikir namusundan nasiplerini almamış olmalarıdır. Bedel ödemek bir yana medyatik gösteriden beslenir, yükselen dalgayı yakalamakta büyük beceri sahibidirler. Bir başka özellikleri; ne savunduklarının ne de eleştirdiklerinin hakkını verecek birikime sahip olmadıklarından kendilerine yol açanların söylemini dillendirip, alkış alacak parıltılı sözler sarf etmekten başka seçenekleri de yoktur. Hakikat avcısı, fikir ve ilim adamı olma iddiasıyla bir araya gelemeyecek özellik şarlatanlıktır. Şarlatanlık her şeydan önce bir ahlak ve kişilik bozukluğudur. Bu tiplerin sağda solda dolaşması için illa ki uluslar arası komplo aramak gerekmez. Modern dönemlerin şarlatanlarının farkı şu ki, medyatik imkanlar kullanılarak sadece şöhret sahibi olmakla kalmazlar aynı zamanda piyasaya sürdükleri görüşlerine bu sayede meşruiyet kazandırarak hakikatin, saf düşüncenin sesini bastırmayı becerirler, etkinlik ve yaygınlık kazanırlar.

İngiltere, Şeytan Ayetleri kitabıyla gündeme gelen Salman Rüşdi'ye şovalye unvanı verme kararı almış. İngiliz devlet geleneğinde belli bir yeri olan şovalyelik unvanı verilirken İslam'ı açıktan aşağılayan kitabı kadar belki de daha fazla olarak 11 Eylül sonrası “geleneklerin ötesine geçerek, İslam'ın temel kavramlarını modern çağa uyarlayacak bir reform sürecine girilmesin”i savunan çağrılarında aramalı. Kur'an'ın kusursuz bir rehberden ziyade, tarihi bir metin olarak görülerek yorumlanması, aksi halde hiç bir tartışma yapılamayacağını savunarak Kur'an'ı bir vahiy, mesajını da din olmaktan çıkarmayı amaçlayan bu fikirler özgün bir yanı olmadığı gibi ilk defa savunulan görüşler değil. " Kur'an tarihi bir belge olarak ele alınırsa" diyor, “o zaman bu belgeyi gelecek kuşakların hayat tarzlarına uyacak şekilde yeniden yorumlamak da meşrulaşmış olur". İslam tarihi bu tür tezlerin fosasını çıkaran örneklerle dolu.

Rüşdi'nin İslam radikalizmini önleme adına reform önerisi yine mütevazı kalıyor. Kendini Nietzsche'ye benzeten bir başkası 11 Eylül sonrası Alman projesi olarak devreye sokulan Qantara internet sitesinde yayınlanan söyleşisinde de İslam kültürünün Helenik temellerini keşfediyor. Tunuslu Abdülvahap Meddep, İslam medeniyetinin Yunan dahil farklı medeniyetlerle yüzleşmekten kaçmayarak, insanlık birikimlerini dışlamadığının bile farkında değil. Sömürge dönemi aydınlara özgü reform çağrılarının yanında bunun bir ayrıcalığı yok, kendini Nietzsche'ye benzeterek onun Hristiyanlık içinde yaptığını İslam'da gerçekleştirmek iddiasındaki medyatik düşünürün çapı tesettür sorununu halletmek için Avrupalılara akıl vermekten ileri geçemiyor: “Çok kültürlülük ortamı, herkesin istediğini yapıp edebileceği bir ortam olmamalı. Temel değerlerin kaybolmasına izin verilmemeli.” Çağdaş İslam düşüncesini Vahabilik'ten ibaret gösterirken kimin tarafında durduğunu açık ediyor: “İslâmcılar, Avrupa ülkelerindeki hukuk düzenlerini kendi çıkarları için kullanma stratejisini izliyorlar.” Bu iki örneğe bakarak bile İslam dünyasının önüne konan gündeme dair bir strateji okuması yapabilirsiniz.


Kaynak: Yeni Şafak