'Sadece bir oyun'- Gerçekten!

 

Stephen Walt

Bir hafta önce, İran nükleer programına hitap eden uluslararası çabaların bir günlük simülasyonuna katılma fırsatım oldu; sponsoru, Harvard üniversitesi Belfer Center'dı. Katılımcılar çeşitli takımlara ayrıldılar (ABD, AB, Rusya, Çin, İran, İsrail ve bir de diğer Körfez ülkelerini temsilen bir KİK ekibi); olaylara nezaret eden bir de kontrol ekibi vardı (ve Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'nun rolünü oynamıştı). Önde gelen bazı gazeteciler müzakereleri izlediler; ayrıca bilgi "sızdırmaları" da mümkündü. Simülasyon 1 Aralık 2009 itibariyle gelecek 11 ayı içerecek şekilde tasarlanmıştı ve çeşitli takımler yüzyüze (iki taraflı veya çok taraflı) müzakereler yapabiliyor, askeri kuvvetleri hareket ettirebiliyor, basın açıklamaları yapabiliyor, arka kanaldan teklifler yapabiliyorlardı. Kısacası, gerçek dünyada mümkün olan her hareketi sanal olarak icra edebiliyorlardı.

Haber olarak da yayınlanan sonuçlar cesaret kırıcı: İran, oyunun sonuna dek uranyum zenginleştirme çalışmalarına son vermeye razı olmadı, P5+1 koalisyonu çöktü, ABD ve İsrail nazikçe "açık ve samimi görüş alışverişinde" bulundular. İyi haber denilecek tek şey, oyunun sona erdiği ana kadar askeri kuvvete başvurulmamış olmasıydı.

Çeşitli katılımcılar, yanlarında alıp götürdükleri tecrübelerden ayıltıcı bulduklarını yayınladılar. Washington Post'ta yazan David Ignatius (katılımcı gazetecilerden biriydi) yalnızca simülasyon olmasına rağmen, oyunun yine de "önemli bazı gerçek hayat dinamiklerini ve herhangi bir diplomatik stratejinin İran nükleer çabasını -şimdiye kadar – durdurmadaki yetersizliğini gözler önüne serdiğini" söyledi. İran ekibinin başındaki Gary Sick, The National gazetesinde kendi düşüncelerini kaleme alarak "Oyunun sonuna doğru, Amerikalılar görünüşte müttefik olanları uzağa düşürmüş, zamanı ve çabayı israf etmişlerdi; İran ise başlangıçtakinden daha iyi bir durumdaydı" diye kaydetti. Sick, "fakat Amerikan ekibinin hamleleri, ABD'nin son üç yönetim boyunca uyguladığı stratejinin aynısıydı" fikrinde.

Tecrübenin/deneyin tadını adamakıllı çıkardım fakat farklı bir dizi sonuca vardım (Ben Amerikan ekibindeydim ve Savunma Bakanı Robert Gates rolünü oynadım). Oyunun sonunda vardığım sonuç şu ki bir kimse bu tecrübeden sağlam hükümler çıkaramaz ve başlıca endişem, katılımcıların tam da bunun cezbesine kapılacak olmalarıydı.

Benim kanaatime göre oyunun "hârici geçerliliği" üç gerçekdışı nitelikle sınırlıydı.

Birincisi, oyunun zaman çizelgesi aşırı derecede sıkıştırılmıştı. Aslında, sadece altı saat içerisinde tam bir yıllık müzakereleri temsil etmeye çalışıyorduk. Dolayısıyla, oyundaki her bir saat iki aya denk geliyordu yani bir takım diğer takıma bir mesaj gönderebilecek ve sırf bir ay ya da daha fazla bir süre geçtiğini keşfetmek için vakti gelince bir cevap alacaktı ve orijinal mesaj artık tam anlamıyla eskiydi. Daha önemlisi, oyunun aşırı hızı, seçenekleri tartmak ve hatta açık ve yeni stratejileri formülleştirebilmek için düşünmeye yer bırakmadı (Oyuna başlamadan evvel, yaklaşımlarını belirlesinler diye takımlardan her birine 25 dk verildi; gerçek hayatta ABD liderlerinin bundan daha iyisini yaptığını düşünmek hoşuma gidiyor. Kahretsin, Obama Afganistan'da ne yapacağına karar vermek için birkaç "ay" harcamıştı). Evet, zaman çok kıymetli bir emtiadır ve politika yapımcıları el çabukluğuyla marifet sergilemek durumunda kalmaktadırlar fakat daha gerçekçi bir zaman çizelgesinin çok farklı sonuçlar üreteceğine inanıyorum.

İkincisi, dört ya da beş kişilik "takımlarla" karmaşık çoktaraflı müzakereleri temsil etmeye çalışmak sorunluydu özellikle de bazı takım üyeleri (ben dâhil) sınıfa gidip ders vermek üzere geçici olarak oyunu terk etmek zorunda kaldıklarında. Bu kısıtlama, 90 dk boyunca nâmevcut olmam demekti yani oyunun zaman çizelgesine göre ABD Dışişleri Bakanı üç ay süreyle kimseyle haberleşmiyordu. Aynı problem Dışişleri Bakanı olan kişiyi de aynı süreyle taca attı. Dahası, takım üyelerinin kadrolarının olmayışı dolayısıyla da emir verecek astlarının olmayışı yüzünden yetki devredilecek kimse de yoktu ve ilgili tarafların tümüyle sürekli olarak müşavere yapmak imkansızdu hatta ki her iki taraf bunu istese bile. Bazılarına Bush dönemi "tek taraflılığı" olarak görünen şey, oyunun yapısı gereği kaçınılmaz bir insan eseriydi.

Üçüncüsü, elde olmayan sebeplerden dolayı, farklı takımların terkibinde sorun vardı. Amerika, Rus, Çin ve İran takımları Amerikalılarla doluydu ve takımların başında yine onlar vardı; İsrail takımını ise bütünüyle İsrailliler oluşturuyordu; AB takımında Avrupalılar vardı. Deneyin geçerliliğinden emin olmak için her bir takımın hakikaten de gerçek hayattaki emsallerinin oynayacağı gibi oynadıklarını farz etmek durumundasınız. ABD, İsrail ve Avrupa takımları için doğru olabilir bu (ben yine de böyle farzetmiyorum) ama diğerleri için açık ki bir abartı olacaktır.

Bu zorluklar, deneyi gerçekleştirmek için bâriz kısıtlamalarla yüzyüze olan düzenleyecilerin kusuru değil. İdeal olarak, böylesi bir simülasyon bir hafta sonu boyunca oynanabilir ve daha kısa bir zaman dilimini kapsayabilirdi ama aynı derecede etkileyici bir katılımcı dizisini tüm bir hafta sonu bir araya getirmek çok daha güç olacaktı. Bihakkın çok uluslu katılımcı listesini (uygun İranlılar dâhil?) bir araya getirmek ise imkansız değilse de muhakkak ki daha bir zor olacaktı.

Netice şu ki sûni deneyin öğrettiklerinden herhangi bir sonuç çıkarmada son derece temkinli olmalıdır. Bana göre bunun gerçek değeri, gaipten haber vermemize imkan veren ham kristal küre veya bazı çetrefilli diplomatik problemlerin çözümü önündeki muayyen engelleri teşhis etmemize imkan veren analitik bir düzenek olmasında değildir. Her şeyden evvel, İran nükleer meselesinin çözümünün kolay olmadığını, P5+1 içerisinde bazı gerilimler olduğunu veya İran'ın hedeflerinin diğer katılımcıların hedefleriyle kavgalı olduğunu keşfetmek öyle tam da manşetlik haber değildir.

Aslında, böyle bir deneyin potansiyel değeri, katılımcıları farklı roller oynamaya zorlamasında ve bir problemin bambaşka bir bakış açısından nasıl göründüğünü göstermesinde yatar. Biraz geç oldu ama, bazı şeyleri karman çorman etmiş olmamızı dilerdim. Mesela, İran takımında birkaç İsrailli'nin olması, Amerikan veya İsrail takımında Rus, Çinli veya Avrupalıların olması gibi. Oyunun fiili "semeresi" her ne ne olursa olsun, bu bize meselenin çözümünü zorlaştıran bazı yanlış anlama nedenlerini öğretebilirdi.

Kaynak: Foreign Policy
Dünya Bülteni için çeviren: M. Alpaslan Balcı