11 Temmuz Pazar günü Saadet Partisi’nin (SP) olağan kongresi vardı. Ancak kongre medyada sonuçlarından çok, kongre sürecinde ve kongre salonunda yaşananlarla gündeme geldi. Bu üzücü. SP kongresinde yaşananları sadece ‘liste savaşları’ olarak okumak, partide yaşanan değişimi, yenilenmeyi, yeni siyasi dili görmemek, SP’yi anlamamak olur ki, bu hem partiye hem de Türkiye’ye yapılan bir haksızlık olur. Hafta sonu yapılan kongre gerçekten SP, için bir ‘iktidara yürüyüşü’nün başlangıç kongresidir.
Tarihi 1960’ların sonuna kadar giden Milli Görüş geleneği, özellikle 1990’lardan itibaren Türkiye siyasetinde gözle görülür biçimde iz bırakmaya başlamış bir gelenektir. Milli Nizam Partisi ile başlayan siyasal gelenek, Milli Selamet Partisi (MSP), Refah Partisi (RP), Fazilet Partisi (FP) ve şimdi de SP’de sürmektedir. Unutmamak gerekiyor ki, 2002’den itibaren iktidar olan AK Parti’nin kaynağı da bu siyasi gelenektir.
Geçtiğimiz hafta sonu yapılan kongre SP için bir yeniden ayağa kalkma, ‘kongreden iktidara’ yürüyüş kongresi idi. Numan Kurtulmuş’un 26 Ekim 2008’de genel başkan olması ile siyasal alanda daha görünür olan SP bu kongre ile hedeflerini daha da büyütmüştür. Yenilenen kadrosunun ise Türkiye’nin demokra-tikleşmesine önemli katkılar sağlayacağına kuşku yoktur. Kongrede önemli oranda yeni isimlerden oluşan bir Genel İdare Kurulu (GİK) ortaya çıktı. Bu yeni kadro, hem değişen dünyayı hem değişen Türkiye’yi hem de değişen siyasal yapıyı analiz ederek, SP’yi yeni oluşan tabloda hak ettiği yere getirmek için uğraşacaktır.
Türkiye değişiyor
Kabul etmek gerekiyor ki, dünyanın değişmesi gibi Türkiye’de değişiyor ve değişmeye devam edecek. Sadece sosyolojik bir değişim değil Türkiye’nin yaşadığı, aynı zamanda siyasal alanda da büyük bir değişim yaşıyor. Bunu görmek zorundayız. 1990’lara kadar milletin temel hak ve özgürlük taleplerini dikkate almayan, bütün meşruiyetlerini devleti savunmaktan alan ve devletin olanakları ile ayakta duran partilerin devri sona erdi. Şimdi ancak milleti temsil eden, milletin hak ve özgürlükleri için siyaset yapan, onların refahı için uğraşanlar ayakta durabiliyor. Devletin kaynakları ile değil, milletin oyları ile siyaset yapılıyor. Devlete güvenenlerin devri bitti. Devlet’e güvenerek ayakta duranlar da kısa sürede miadını dolduracaklar.
28 Şubat sürecinde SP’nin öncülü olan RP’ye yapılanları, onun yerine kurulan FP’ye yapılanları bu millet unutmadı. RP sadece iktidardan düşürülmedi, AYM tarafından kapatıldı, siyasi liderleri yasaklı hale geldi. Onun yerine kurulan FP, yine AYM tarafından kapatıldı bazı siyasetçileri siyasi yasaklar aldı. Peki, bütün bu anti demokratik uygulara rağmen, bu siyasi geleneği yok edebildiler mi, hayır. Kaynağını Milli Görüş’ten alan SP, bugün dimdik ayakta.
Türkiye sosyolojik olarak da büyük değişim yaşıyor. Toplum demokrasi istiyor, refah istiyor, hak ve özgürlüklerine, inançlarına saygı istiyor. İşte SP, değişen bu Türkiye’yi kucaklamak isteyen bir parti. 26 Ekim 2008’den itibaren Genel Başkan olan Numan Kurtulmuş ile birlikte SP, toplumla daha sıkı işbirliği kuran, onların dertlerini siyasete taşıyan ve halkı için uğraşan partidir. Bu çabaların karşılığını 2009 Yerel Seçimleri’nde ldık. Önümüzdeki dönemde hedefimiz SP’yi daha yükseğe taşımaktır.
Yenilenen SP, ilk sınavını 12 Eylül 2010’da verecektir. 12 Eylül 2010’da 12 Eylül 1980 darbesini yeniden oylayacağız. 1982’de yüzde 90’lara kabul ettirdikleri anayasayı yeniden oylayacağız. Bu kez daha demokratik bir anayasa için sandık başına gideceğiz ve ‘evet’ oyu kullanacağız. SP, Türkiye’de bu anayasa değişiklik paketine ilk evet diyen partidir. Çünkü SP, Türkiye’nin demokratikleş-mesini, sivilleşmesini ve vesayetten kurtulmasını istiyor. Yenilenen ve iktidar hedefi olan SP ilk sınavını 12 Eylül’de referanduma ‘evet’ oyu kullanarak verecek.
Türkiye önemli bir süreçten geçiyor. Bir tarafta dünyada yaşanan hızlı siyasi gelişmeler ve bu süreçte Türkiye’nin üstelendiği önemli roller, diğer taraftan içerde referandum süreci ve hala kanayan yara olan Kürt sorunu ve artan şiddet. SP olarak referanduma ‘evet’ diyeceğimizi ilk günden açıkladık. Aynı şekilde Kürt sorunun çözülmesi içinde üzerimize düşeni yapmak istiyoruz. Çünkü SP olarak biliyoruz ki, Kürt sorununu çözemeyen bir Türkiye’nin uluslararası alanda lider ülke olma şansı yok.
Şunun da bilincindeyiz ki, 25 yıldır süren çatışma süreci, güvenlik eksenli bakış Kürt sorununu çözmemiştir. Bundan sonrada çözmeyecektir. Hükümetin başlattığı demokratik açılım olumlu ama yetersizdir. Hükümeti bu konuda daha cesaretli davranmaya itmek gibi bir sorumluluğumuz var. Çünkü Kürt sorunu çözülmeden Türkiye’nin hem demokratikleşmesi hem büyümesi hem de uluslararası alanda aktör olması mümkün değildir. Ve çözüm sadece terör ve güvenlik eksenli yaklaşımla değildir. Bu önlemler ikincildir. Öncelikli yapılması gereken, Kürt vatandaşların kendilerini Türkiyeli hissetmelerini sağlayacak düzenlemelerin yapılması ve eksiksiz uygulanmasıdır. SP olarak hedefimiz Kürt sorununun şiddetsiz demokratik çözümüdür. Bu konuda üzerimize düşeni yeni dönemde yapacağız. Ve şunu da hemen ifade etmek gerekiyor ki, demokratik çözümü konuşabilmeye başlamanın yolu şiddetin durmasından geçiyor. Silahların konuştuğu alanda, siyasetin sesi duyulmaz.
SP olarak, sorumluluğumuzu biliyoruz. Üzerimize düşen sorumluğu yeni siyaset anlayışımızla yerine getireceğiz. Genel Başkanımız Numan Kurtulmuş’un ifade ettiği gibi, bütün politikalarımızı üç değer üzerine bina edeceğiz. Bunlar Genel Başkanımızın ifadesi ile; “Önce ahlak ve maneviyat sloganıyla ifade edilen bu ülkenin medeniyetine, geçmişine, birikimine sahip olmak ve bunu taşımaktır. İkinci olarak Yeniden Büyük Türkiye sloganıyla ifade ettiğimiz Türkiye’nin iç politikasından, dış politikasına, ekonomisinden sosyal politikasına kadar bütün alanlarda Anadolu toprakları üzerinde ayağı basan büyük Türkiye idealine sahip olmaktır. Son olarak ise dünyada adil bir sistemin kurulması için gayret sarf etmektir.”
Yeni bir siyaset
Kongre aslında bu yeni siyasetin kendini açık biçimde deklare etmesidir. Genel Başkanımız bu kongrede bu değerleri yeni bir siyaset üslubu ile yapılabileceğini göstermiştir. Biz değişen dünyada, değişen Türkiye’de, değişen siyaset yelpazesinde yerimizi almak ve burada daha yükseğe çıkmak için bu yola çıktık.
Kabul edelim ki, her değişim sürecinde bazı sancılar olur. Kongrede yaşananlar belki böyle küçük sancılardır; ama partimizi zayıflatan değil, büyüten tartışmalardır. SP, her tartışmadan ders alan ve ders çıkaran bir partidir; kongre de bizim için öyle oldu.
Biliyoruz ki, Türkiye’nin SP’ne ihtiyacı var. Çünkü Milli Görüş geleneği Türkiye’deki siyasi iktidarın ocağıdır ve Genel Başkan Numan Kurtulmuş, kongrede SP’ni büyütmek için siyasi risk ve inisiyatif almış, kazanmıştır. Kazanan sadece Kurtulmuş değil Türkiye olmuştur.
Yusuf Engin: Saadet Partisi Genel Başkan Başdanışmanı ve GİK Üyesi, Hak-İş E. Genel Başkan Yardımcısı
Kaynak: Radikal