Rusya uzun bir aradan sonra Ortadoğu meselelerinin konuşulduğu masada kendisi için bir sandalye talep ediyor artık. Suriye’deki kriz, İran’a karşı savaş tehdidi, İsrail’in genişlemeci emelleri ve Arap dünyasında siyasi İslam’ın yükselişi gibi günün kilit meseleleri hakkında kendi sözünü söylemeye azimli görünüyor. 17-18 Şubat tarihleri arasında Rusya’nın Karadeniz kıyılarındaki Soçi kentinde bir zamanlar Sovyet liderlerinin oyun alanı olan 22 hektarlık alana kurulu tatil köyünün gözalıcı mermer salonlarında düzenlenen bir konferansta hararetle tartışılan konulardı bunlar.
60’dan fazla ülkeden katılımcının olduğu “Arap Dünyasında Dönüşüm ve Rusya’nın Çıkarları” konulu konferans Valdai Tartışma Klübü tarafından düzenlendi. Rus çıkarlarını savunanlar arasında Rusya Dışişleri Bakan yardımcısı Mikail Bogdanov, Rusya Bilimler Akademisi Oryantal Çalışmalar Enstitüsü müdürü Vitaly Naumkin, Rusya Bilimler Akademisi Afrika ve Arap Çalışmaları Enstitüsü müdürü Alexei Vasiliev ve Rusya Federal Meclisi Dış İlişkiler Bölüm başkanı Andrey Baklanov vardı.
Ortadoğu, Moskova’dan bakıldığında kapının eşiğinde duruyor. Kuzey Kafkasya’da 20 milyon Müslüman nüfusu bulunan Rusya, iç istikrarının Arap dünyasındaki gelişmelere özellikle de İslamcı partilerin yükselişine bağlı olduğunu hissediyor. Eğer bu partiler aşırılığa kaçarlarsa, Rusya ve Orta Asya’daki Müslümanları ateşleme riski de var. Rusya’da oryantal çalışmaların zirvesinde oturan Profesör Vitaly Naumkin “İslam dünyasına demokrasiyi dış müdahalenin değil İslamcıların getireceğine inanıyorum” dedi. Ancak Arap ülkelerindeki İslamcı rejimlerin demokratik olup olmayacaklarını bekleyip görmek gerektiğini düşünüyor.
Rusya’nın Arap devrimlerine verdiği ilk tepki temkinli bir havadaydı ve bunun sebebi Gürcistan’da Gül Devrimi, Ukrayna’da Turuncu Devrim, Kırgızistan’da Lale Devrimi gibi gelişmelerin sıkıntısını çekmiş olmasıydı şüphesiz. Fakat Arap dünyasındaki yeni güçlerle ilişki kurması gerektiğinin de tam olarak farkında. Ortadoğu’daki olaylar Putin’in emellerini destekleyerek Rusya başkanlık seçimlerini bile etkileyebilir. 2007’de S. Arabistan ve Körfez ülkelerine tarihi bir ziyaret gerçekleştiren Putin (bu ülkeleri ziyaret eden ilk Rus lideri oldu) o zamandan beri Ortadoğu meselelerini nasıl ele alması gerektiğini bildiğini iddia ediyor.
Suriye’deki durum, Moskova’da büyük bir meşgale konusu. Dışişleri Bakan yardımcısı Mikail Bogdanov Batılı güçlere uyarı niteliğindeki sözleri söylerken çok kararlıydı: Rusya, çatışmanın taraflarından birine yapılacak açık müdahaleye müsamaha gösteremez” diye gürledi. “Egemen bir devletin başkanını” çekilmeye zorlamak yanlıştı. Rusya, önşart olmaksızın diyalog tesis etmek için çalışıyordu. Muhaliflerle de temaslarını sürdürüyordu. Fakat bu esnada muhalifleri uyararak aşırılarla bağlarını koparmaları gerektiğini söyledi.
Ruslar Suriye hakkında düşünürken açık ki Libya’da olan bitenlerden çokça etkilenmişler. Bogdanov Batılı güçler Kaddafi’yi güç yoluyla devirirken pek çok hata yaptılar diye suçlama yöneltti ve “NATO hava saldırılarının yol açtığı sivil kayıpların soruşturulması gerekir” dedi. Profesör Naumkin ise şöyle söyledi: “Rusya, batılı ortakları tarafından kandırıldığı hissini taşıyor. Libya’da uçuşa yasak bölge kararı doğrudan askeri müdahaleye dönüştürüldü. Aynısı Suriye’de tekrarlanmamalı.” Muhaliflerin silahlandırılması ölü sayısını artırmaktan başka bir şeye hizmet etmeyecektir. Şu an iç savaş tehlikesi var. Reformlara şans tanınmalı. Suriye nüfusunun çoğunluğu Beşşar Esad’ın gitmesini istemiyor. Dış güçler müdahil olmamalı.
Naumkin böyle söylemese de Baas partisinin “devletin ve toplumun liderliği” üzerindeki tekeline son verecek yeni bir anayasa hazırlaması için Rusya’nın Esad’a tavsiyede bulunduğu dedikoduları dolaşıyordu konferansta. Yeni anayasa çok partili seçimlerden sonra 26 Şubat’ta referanduma sunulacak.
Beklendiği üzere, konferansa katılan Araplar Rusya’nın Esad’ı himaye rolünü özellikle de BM Güvenlik Konseyi’nde Esad’a çekilme çağrısı yapan kararı veto etmesini eleştirdiler. Profesör Naumkin ateşli bir savunma yaptı: “Rusya ve Araplar arasında yeni bir ortaklık stratejisi geliştirmeye çalışıyoruz. Çıkarlarımıza saygı duymayanların meydan okuma çağrılarını kabul etmeye kararlıyız.” Naumkin Rusya’nın Ortadoğu’daki çıkarlarının ticari olmadığını vurguladı. Rusya’nın hiç kimseyle özel ilişkileri yok (bununla Esad ailesini kastetmiş görünüyor); bölgede vekili veya kuklaları yok. Rusya genç bir demokrasidir. Kamuoyunu dinlemektedir. Devletlerin egemenliğine saygı ve silahlı dış müdahaleye karşı çıkma temelinde bir uluslararası ilişkiler vizyonunu savunmaktadır.
Katılımcılar arasında, İsrail’le olan eşitsiz mücadelelerine Rus desteği almaya en şevkli olanlar Filistinlilerdi ki şaşırtıcı değildir. Rusya mademki ana oyuncu olarak uluslararası sahaya döndü, o halde barış sürecinin ve “son ılımlı Filistinli lider” Mahmud Abbas’ın ardına tam desteğini koymalıdır dediler. Amerika’nın barış süreci üzerindeki tekeli, İsrail genişlemeciliğine kılıf sağlamaktan başka bir işe yaramadı.
Her bir konuşmacı, Ortadoğu Dörtlüsü’nün (ABD, AB, Rusya, BM) barışı tesis etmekte başarısız oluşundan hayıflandı. İsrailli bir konuşması ise büyük doğalgaz yataklarının keşfi – doğalgaz gelecek yıl akmaya başladığında İsrail enerji piyasasında büyük bir ortak olacaktır – İsrail’in barışı konuşmaya daha az istekli olacağını gösterir diyerek konferansta bir hatırlatma yaptı. Dünya “doğalgazlı Büyük İsrail’le” karşılaşacak der gibiydi konuşmacı.
Bazı Filistinliler güçsüz Dörtlü’nün dağıtılmasını ve yerine BM’in daha aktif katılımını önerdiler. Bazı İsrailliler, Batı Şeria’da yerleşim birimlerini genişletmenin ve Gazze’nin kuşatma altında tutulmasının stratejik bir hata olduğunu kabul ettiler. Ancak İsrail kamuoyu barış sürecinin aleyhine döndü ve başbakan Benjamin Netanyahu iki devletli çözüm ihtimalini hükümsüz saydı. Bu ise büyükelçi Andrey Baklanov’u başarısız ikili görüşmeler yerine çok taraflı Ortadoğu barış sürecini başlatma ihtiyacını savunmaya teşvik etti.
Konferansın en berrak mesajı BRİC ülkelerinin (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) bölge güvenliği için çok taraflı yeni bir mekanizma kurulmasında daha büyük bir rol üstlenmeleri çağrısıydı. Rusya, Suriye’deki ölümleri durdurmak veya İran’a karşı ABD-İsrail savaşını savuşturmak için BRİC ortaklarıyla birlikte bir arabuluculuk sürecine sponsor olur mu? Moskova’da uluslar arası bir konferansa ev sahipliği yaparak can çekişen Arap-İsrail barış sürecini canlandırır mı? Bu sorular cevapsız kaldı.
Rusya’nın uluslararası meselelerde daha büyük bir rol oynama hırsı ortada. Peki, bunu yerine getirebilir mi?
Kaynak: Agence Global
Dünya Bülteni için çeviren: M.Alpaslan Balcı