Rusya'nın Gürcistan'a verdiği tepki gayet haklıydı

Batı medyasının Rusya'yla Gürcistan arasındaki ihtilafa dair çizdiği tablo gerçeği yansıtmıyor. Rusya sadece uluslararası anlaşmalarda kendileri için tayin edilmiş sınırı aşan Gürcü askerlerini bölgeden çıkardı

Geçen birkaç günde Kafkasya'daki çatışmaya tanıklık edenlerin bazıları için hikâye basit. Birkaç milyon nüfuslu yiğit Gürcistan, doğudaki dev komşusu Rusya'nın saldırısına uğradı. Bütün bu Soğuk Savaş dönemi klişelerine ilaveten, sizlere bütün iyi ve kötü çağrışımlarıyla gerçek bir Davud ve Golyat canlandırması sunuldu. Batı medyasının büyük bölümünde olayların bu versiyonu yazılıp çizilirken, gerçekler farklı bir tablo ortaya koyuyor.

Bu, Rusya'nın yarattığı ya da tercih ettiği bir çatışma değil. Bu çatışmanın kazananları yok. Gürcistan saldırısından saatler evvel, Rusya hem Gürcistan hem de Güney Osetyalıların güç kullanmaktan vazgeçmesi çağrısı yapan bir BM Güvenlik Konseyi kararının çıkarılması için çalışıyordu. Kan dökülmesini önleyebilecek bu karar, Batılı ülkeler tarafından engellendi.

Geçen cuma, dünya liderlerinin Pekin Olimpiyatları'na gitmesinin ardından, Gürcistan askerleri 16 yıldan fazla süredir fiili bağımsızlığını sürdüren Güney Osetya'ya topyekün bir saldırı başlattı. Bölge nüfusunun çoğunluğunu Ruslar oluşturuyor. Tiflis'in de taraf olduğu 1992 tarihli anlaşma uyarınca, az sayıda Rus barışgücü askerince korunuyorlar. Kara ve hava saldırısı barışgücü askerlerinin ve bir insani felaket yaratarak yaklaşık bin 600 sivilin ölümüyle sonuçlandı. 30 bin insan mülteci konumuna düştü. Gürcistan yardım koridoru kurulmasını reddetti ve bir yardım konvoyunu bombaladı. Soykırım teşkil edecek çok ciddi düzeyde sistematik katliam yapıldığına dair açık kanıtlar da söz konusu. Bu yüzden Rusya'nın vatandaşlarına yönelik bu sebepsiz saldırıya askeri bir hücumla tepki vermesi pek şaşırtıcı olamaz. Hiçbir ülke vatandaşları öldürülürken boş boş durmaz. Rusya, vatandaşlarını gerekirse güç kullanarak koruyacağı yönünde Tiflis'i defalarca uyardı ve Moskova'nın eylemleri uluslararası hukuka tamamıyla uygundur.

Rusya, Gürcistan'ın Rus vatandaşlarına ve barışgücü askerlerine saldırısı karşısındaki askeri tepkisinde orantılı davrandı. Taktiksel hedefi, uluslararası anlaşmalarda kendileri için tayin edilen sınırları aşan Gürcistan askerlerini bölge dışına sürmek oldu. Gürcistan'ın tek taraflı ateşkes uyguladığına dair iddiasına rağmen, bölgedeki gözlemci ve gazetecilerin de doğruladığı üzere, Rus barışgücü askerleri ve takviye birlikleri devamlı saldırı altında
kaldı. Rusya'nın Gürcistan'ın saldırısını sürdürmek amacıyla kullandığı bölge dışındaki askeri tesisi hedef almaktan başka seçeneği yoktu. Rusya'nın yanıtı, hedefli, orantılı ve meşruydu. Rusya, Gürcistan hükümetini devirmek ve ülkede kontrolü ele geçirmeye çalışmak için ihtilafı kullanmakla suçlanıyor. Bu saçmalık. Bölgede güvenliğin tesis edilmesiyle devlet başkanı operasyonlara son verdi. Rusya'nın Gürcistan'ın bir bölümünü topraklarına katma ya da işgal etme niyeti yok ve Gürcistan'ın egemenliğine saygısını ortaya koydu.

Gürcistan Devlet Başkanı Saakaşvili, "Biz Rusya'yı durdurmadıkça, dünya Rusya'yı durdurmadıkça, Rus tankları bir gün herhangi bir Avrupa başkentine de girecektir" dedi. Ayrıca "Mesele artık Gürcistan'la ilgili değil. ABD'yle ilgili" diye ekledi. Gürcistan'ın bu ihtilafın bölgede kanlı ama kısa bir çatışmadan ibaret kalmasını istemediği açık. Batılı NATO ülkelerindeki karar alıcılar için, gelecekte silahlı kuvvetlerinin Saakaşvili'nin Kafkasya'daki savaş ilanlarının hizmetinde olmasını isteyip istemediklerini düşünmeleri anlamlı olur. Rusya, bir dünya gücü ve Kafkasya'daki istikrarın garantörü sıfatıyla
sorumluluklarına bağlı kalarak bölgedeki duruma barışçıl ve kalıcı çözüm bulunması yönünde çalışacaktır.

Kaynak: Radikal