Rusya ve İslam dünyası

Moskova... Kararsız bir sonbahar günü. Yağmur, ara sıra çiseliyor, sonra yerini güneşli bir havaya bırakıyor. Tarihî salonu dolduran binlerce insan, görkemli avizelerden dökülen ışık yağmurlarında yıkanıyor.

Çaykovski'nin, Rahmaninov'un bestelerini, Puşkin'in, Dostoyevski'nin, Gogol'ün seslerini duymaya çalıştığımız akustiği son derece mükemmel bu görkemli salondan yeni bir ses yükseliyor. Sesi berrak sular gibi akan bir gencin dudaklarından; "Ey İnsanlar! Biz sizi bir anne ve babadan yarattık". Sonra, birlikte yaşamanın çok sesli korosu geliyordu sahneye. Beş yıl önce Diyalog Avrasya'nın organize ettiği; "Terörden Evrensel Etiğe: Dinler ve Barış" toplantısının açılışında, yaşlı bir hahamın; "Bugün dinler ve barışı konuştuğumuz bu tarihi salon, 1946 yılında dinlerin her türlü tezahürünün kazınmasına karar verildiği bir yerdir, izin verirseniz ben kendi dinimce bir şükür duası okumak istiyorum." sözleri geliyor hatırıma.

Geçmişi acılarla ve güzelliklerle dolu bu tarihî salonda şimdi Rusya Devlet Başkanı Medvedev'in, "Milyonlarca Müslüman'ın yaşadığı günümüz Rusya'sında İslam kültür eserlerini restore ediyoruz, yeni cami ve medreseler açıyoruz, İslam dünyası ile sıkı ve çok boyutlu irtibatımızı artırmak istiyoruz." mesajı yankı buluyor.

Medvedev'in, temmuz ayında Moskova Merkez Camii'ni ziyaret etmesi, camiyi büyütme çalışmaları bittiğinde açılışa katılmak istediğini ifade etmesi, İslam'la terörün birlikte anılmasının son derece yanlış olduğunu dile getirmesi, Müslüman halk üzerinde çok etkili olmuş. Rusya Müftüler Konseyi Başkanlığı, Rusya Dışişleri Bakanlığı, İKÖ ve Moskova Belediyesi'nin birlikte düzenledikleri ve adını "Rusya ile İslam Dünyası: İstikrar İçin Ortaklık" olarak belirledikleri bu tarihi toplantı, hiç şüphe yok ki son yılların önemli toplantılarından biriydi. İki dünya savaşının fitilinin ateşlendiği bu zor coğrafyada böyle bir toplantının, hem de en üst düzey bir inisiyatif ve katılımla yapılması son derece derin anlamlar ihtiva ediyordu.

21. YÜZYILIN DEĞİŞEN ÇEHRESİ

Toplantının öncülüğünü yapan Rusya Müftüler Konseyi Başkanı Ravil Gaynüddin'in açılış konuşmasında; "Rusya ile İslam dünyasının ilişkileri bütün dünyanın yararınadır, bölgede iki sivil toplumun çalışmalarını önemsiyorum; bunlardan birisi Diyalogue of Civilizations diğeri Diyalog Avrasya Platformu demesi, son derece sevindiriciydi. Liberal Demokrat Parti Başkanı Jirinovski'nin; konuşmasına besmele ile başlaması, Rusya'nın İslam dünyası ile hiçbir zaman sorunu olmadığını ifade etmesi, "Başta içkiye karşı olmaları gibi bazı Müslüman geleneklerini beğeniyorum, darısı ülkemizin başına." demesi, adını görkemli ve parlak kolonlarından alan Koloniy Zal'de büyük alkış aldı. Moskova Belediye Başkanı Lujkov'un; "Moskova'daki tarihî caminin yanındaki arsaya askerlik şubesi yapmak istediler, ben ise camiye verilmesi konusunda önayak oldum, on ayrı bölgeye cami yapacağım." demesi ve ardından da "İşte bakınız ben de cihat yapıyorum." sözleri, toplantının en ilginç çıkışlarındandı.

Suriye ve Türkiye gibi komşu ülkeler de dahil olmak üzere bölge ülkelerinin bütün Diyanet İşleri başkanlarının, Rusya'daki Hıristiyan ve Musevi din temsilcilerinin de katıldığı bu uluslararası toplantıya Ravil Gaynüddin'in; "Kardeşim Fethullah Gülen Hocaefendi'ye" sözleri ile başlayan davet mektubuna, Hocaefendi'nin gönderdiği anlamlı mesajı da, katılımcılar tarafından büyük alkış aldı. Hocaefendi bu tarihî toplantıya gönderdiği mesajında, bu önemli toplantının zengin bir tarihi ve kültür birikimi olan, kendi çatısı altında farklı milletleri, farklı dinleri barındıran Rusya'da gerçekleştirilmesinin ayrı bir önemi olduğunu vurguluyor, Medvedev'in ve diğer devlet yetkililerinin de attıkları diyalog ve hoşgörü adımlarından dolayı kendilerini kutladığını ifade ediyordu.

Bu toplantı vesilesiyle bir kez daha gördük ki; 21. yüzyılın dünyası, öncekilerden çok farklı. Hızla gelişen teknoloji, önceden birbirlerine çok uzak ve yabancı olan toplumları birbirine yaklaştırıyor, milletler arasında her geçen gün yeni köprüler inşa ediyor. Önceki nesillerin hayal bile edemediği kadar iç içe geçmiş bir kürede yaşıyoruz. Bu ortamda eskiden aralarında düşmanlıklar bulunan milletler dahi birbirlerine yaklaşıyor, hatta Avrupa Birliği örneğinde olduğu gibi bütünleşiyorlar. Siyaset bilimciler artık ülkelerin giderek "karşılıklı bağımlı" hale geldiğini belirtiyorlar. Bu dünyada sınırlarınızı kapatmanız ve tüm meselelerinizi kendi içinizde çözmeye çalışmanız artık mümkün değil.

Yine bu toplantı vesilesiyle bir kere daha anlamış olduk ki; Rusya Federasyonu ile İslam dünyası arasındaki ilişkiler büyük ehemmiyet arz etmektedir. Rusya, Müslüman ülkelerin çoğunun yer aldığı Asya kıtasındaki en büyük siyasi lider olmakla birlikte aynı zamanda da kendi bünyesinde büyük bir Müslüman nüfus barındırmaktadır. Rusya Federasyonu yönetimi, bu jeostratejik realiteyi bir işbirliği ve dostluk çerçevesi içinde görmek istediğini, hem bu toplantıda hem de son yıllarda Müslüman dünyaya karşı gösterdiği bazı jestler ve iyi niyet ifadeleri ile sıkça vurgulamaktadır. Soğuk Savaş sonrası diplomasisinin, dünyayı bloklara ayıran yaklaşımı yerine, dengeleri koruma politikasını ikame edişinin en canlı örneklerini Rusya'nın dış politikasına hakim olan istikrar ve ortaklık girişimlerinde görüyoruz. Rusya'nın 2005 yılında İslam Konferansı Örgütü'ne (İKÖ) gözlemci olarak katılması, Rusya lideri Sayın Vladimir Putin'in, 23 milyon Müslüman'ın yaşadığı bir ülkenin lideri olarak kendisini İslam ailesinin bir ferdi olarak gördüğünü söylemesi, bizce çok müspet adımlar olmuştur.

DIŞ POLİTİKADAN İÇ DÜNYAMIZA YANSIYANLAR

Dışişleri Bakanı Lavrov'un "Rusya Federasyonu'nun İslam dünyasının iyi niyetli dostu olmasının yanında, onun ayrılmaz bir parçası olduğunu" deklare etmesi de çok önemli bir açılım olarak tarihe geçmiştir. Rusya'nın Kuartet'in bir üyesi olarak, Filistin sorunu konusunda gösterdiği yapıcı ve dengeli tutum da pek çok Müslüman ülkede olumlu karşılanmaktadır. Şunu da belirtmek isterim ki, 1998 yılında kurduğumuz Diyalog Avrasya Platformu'nun Kafkasya ve Orta Asya ülkelerine olan yaklaşımı, hiçbir zaman için pan-Türkizm veya pan-İslamizm gibi, milli yahut dinî temelli bir radikalizmden etkilenmemiştir. Biz, toplumlar arasındaki dinî ve etnik akrabalıkların kültürel düzeyde önemli olduğunu düşünüyoruz. Dahası, vizyonumuzun temelinde farklı dinî ve etnik grupların aynı devlet çatısı altında bir arada, barış içinde yaşaması vardır.

Her ülkenin kendine has siyasi kurumları ve gelenekleri bulunduğu ve bunlara saygı gösterilmesi gerektiği de bir gerçektir. Bugün bile bir ülke kendi içinde farklılıkları barındırmayı başarıyorsa, kanımızca takdire değer bir model oluşturmuş olur. Nüfusunun çoğunluğu etnik Ruslardan ve Ortodoks Hıristiyanlardan oluşan Rusya Federasyonu'nun içinde barındırdığı 23 milyon Müslüman'a karşı izlediği olumlu tutumu bu açıdan memnuniyetle karşılıyoruz.

Dedim ya, kararsız bir sonbaharın hüküm sürdüğü Moskova'da, kararlı adımlar atılıyor. Yağmur, ara sıra çiseliyor, sonra yerini güneşli bir havaya bırakıyor. Tarihî salonu dolduran binlerce insan, görkemli avizelerden dökülen ışık yağmurlarında yıkanırken; Dostoyevski'nin, "Rus edebiyatının güneşi" başlığını taşıyan Puşkin'le ilgili konuşmasını yaptığı bu tarihî salondan bugün yeni bir ışık parlıyor. Bu, savaş ateşinin yakıcı parlak ışığı değil, birlikte yaşamanın umut ışığı.

Kaynak: Zaman