Rusya-İran ilişkilerinde yeni bir kriz

Moskova’nın Buşehr’deki 1000, megawattlık reaktörü tamamlamayı ertelemesi Tahran’ı şok etti ve zorunlu olarak bu Rusya-İran ilişkilerini bir kriz noktasına getirdi, bu, her iki ülkenin jeostratejik algılamaları üzerinde böyle bir darbenin altından kalkamayacağı bir zamanda gerçekleşti.

Ağustos 15’te başkan Mahmut Ahmedinecat, Rusya ve Çin tarafından başlatılan ve merkez Asya ülkelerini de kapsayan Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ)’nün zirvesine (bir gözlemci olarak) katılmak üzere Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’teydi. İran potansiyel olarak ŞİÖ’nün güvenlik bağlantılı önceliklerine ve kesinlikle anti-terörizm merkezine katkıda bulunabilirdi.

Yine, özellikle Rus basınında İran’ın ŞİÖ’ne girişiyle ilgili hararetli tartışmaların olduğu geçen sene ile karşılaştırıldığında bu yıl sadece o tartışmalar yok, daha kötüsü var, Buşehr reaktörüyle ilgili kriz bütün İran-Rus ilişkisinin kaynağını tehdit etmektedir.

Alışıldığı üzere Kremlin’in “Buşehr ile ilgili politik oyunlarını” reaktörün planlandığı gibi bu sonbaharda çalışır hale gelemeyeceği konusundaki açıklamalarında ısrar eden, projeye katılan özel taşeronların arkasında saklaması tamamen finansal tabiatlıdır.

Nükleer Enerji için Federasyon Konseyi Komitesi’nin başkanı Grigory Noginsky’e göre santralin yapımı için İran tarafından yapılan ödeme “bu yılın başlarında gerçekten durdu. İran bu gün ödemelerini yapmayı devam ettirseydi bile, yavaşlatıcı bir unsur olarak böyle bir söylem var, 2008 yaz-sonbahardan daha önce projeyi başlatmak mümkün olmazdı.”

İranlılar bunun bir saçmalık olduğunda ısrar ediyorlar ve İran’ın, Rus nükleer yapım taşeronlarına yaptıkları düzenli ödemeleri yayınlayarak ilan etmekle tehdit ediyorlar. Sorunu tartışmak üzere Moskova’ya giden üst düzey bir İran delegasyonunun ziyaretiyle eş zamanlı olan Noginsky'nin beyanı, bu görüşmelerin nafile olduklarından emin olması için Rus tarafında kesin bir tazyik gibi görünmesini sağladı.

Böylelikle 1 milyar dolarlık nükleer proje kalın bir belirsizlik bulutunun altına girdi. Buşehr reaktörünü inşa eden Atomstroiexport’un sözcüsü Irina Yesipova İnterfax Haber Ajansı’na “projedeki güvenin altı kazıldı” açıklamasında bulundu.

Bir sonuç olarak Rusya-İran ilişkilerindeki güvenin ciddi bir şekilde altı kazıldı. İran’ın bakış açısından hareket edersek,  Moskova, hiç şüphe yok ki, yetkililerinin açıkça Rusya’dan Buşehr reaktörünü tamamlamasını istemediği Washington’u yatıştırdı.

Bu yıl Rusya aynı zamanda İran’a, sözleşmeden dolayı mecbur olduğu nükleer yakıtı teslim etme sözünde durmadı. İran’ın nükleer yakıt ile ilgili Rusyayla uyulmayan ayrı bir anlaşması var. Nükleer yakıttan sorumlu eski bir İran Atom Enerjisi Örgütü’nün yetkilisi Ahmet Garip’e göre İran şimdi Rusya’ya karşı “sözleşmeden kaynaklanan mecburiyetlerini yerine getirmede başarısız olduğu için” şikayetçi olabilir. Garip ve şimdiki ve/veya eski İranlı yetkililer, Rusya’nın ABD ilişkilerinin hatırına İran ile içinde olduğu nükleer ortaklığı sürekli manipüle edişi hakkında Tahran’ın “politik istek kıtlığına” sahip oluşunu eleştiriyorlar.

Çarşamba günü basına verdiği bir röportajda İran’ın nükleer baş müzakerecisi Ali Laricani bir kez daha ABD’yi, İran’ı “nükleer teknoloji ve teknik bilgi”den mahrum etmeye çalışmakla suçladı. Şüphesiz Rusya’nın, Beyaz Saray’ın İran’a karşı hedeflerini uygulamadaki istekliliği bu yolda epey yol aldı. Garip, haklı olarak “Buşehr, İran’ın nükleer haklarını ve barışçıl nükleer teknolojinin tedarikini kolaylaştırıyor” dedi.

Gerçek şu ki Buşehr’in, programın yedi yıl gerisinde olması İran güç endüstrisi ile ilgili ciddi endişeler uyandırıyor. İran ciddi bir şekilde nükleer kaynaklı elektrik ihtiyacı içindedir ve Buşehr reaktörü üzerindeki kriz doğrudan İran’da ekonomi planlamasındaki kriz olarak yansıyor. (1) Rus yönetimi ABD politikalarının hatırı için Buşehr’in oyalanması ile hem kısa vadede hem de uzun vadede İran’a verdikleri zararı fark etmelidir.

Eski İran başkanı Ayetullah Ali Ekber Haşimi Rafsancani "İran, dostlarının İran’ın meşru haklarının inkârını engellemelerini bekliyor” şikâyeti ve diğer İranlı politikacıların daha şiddetli tepkileri İran medyasında yankı buluyor. Artan bir grup parlamenter Kremlin’in tavrı için açıkça “ihanet” kelimesini kullanıyorlar. Kremlin’in, Azerbaycan’da kurulacak olan dev radarlar üzerinden İran’ın füze programını gözlemede ABD’ye işbirliği teklif etmesi de İran politikacıları tarafından eleştirildi.

Aynı zamanda Rusya ve İran arasında Avrupa enerji pazarı için yarış gibi farklı gerilim noktaları var. Rusya şiddetli bir şekilde son günlerde gerçekleştirilen İran-Türkmenistan-Türkiye gaz anlaşmasıyla ilgili olarak şikayette bulundu ve İran medyası bu anlaşmanın sonuçlarının Rusya’nın çıkarlarına zarar vereceğini gizlemedi.

Hazar denizinde sadece deniz sınırlarına sahip olan komşular olarak Rusya ve İran aynı zamanda suyun ve kaynaklarının paylaşımı üzerinde kavgalılar. Kıyısı olan devletler arasında Hazar  Denizi için meşru yeni bir rejim ile ilgili olan Maraton görüşmeleri uzun yıllardan beridir çıkmazda ve kesinlikle nükleer çatlaktan dolayı kötüleşen politik iklim bu sorunu daha da karmaşıklaştıracaktır.

Başkan Vladimir Putin, İran-Rusya ilişkilerinde eksiksiz bir krizin işaretleriyle birlikte davalı Hazar Denizi sahipliği meselesinde İranlıları mecbur etmek için Hazar Denizi’ndeki Rusya donanma gücünü arttırma konusunda çekingen davranmadı. Putin (ve varisi) belki bu tarz baskıyı daha fazla kullanmaya meyilli olabilirler.

Uygun bir soru; ABD’nin tek kutuplu hegemonyasının çevrelenmesini ve bir dünya gaz karteli için ümitleri de içeren Rusya’nın, İran ile hala ürkütücü olan ortak çıkarlar havuzunun yukarıda sözü edilen ilişkilerin hali hazırdaki bozulmasına karşı caydırıcı olarak hareket edip etmeyeceğidir.


Unutulmamalıdır ki Rusya’nın global politikasındaki güvenlik projesi İran’ı hesaba katmaktadır ve eğer Rusya dikkatli olmazsa uzun süredir garantiye aldığı şeyi kaybedebilir yani büyük meselelerinin şemasındaki İran rolünü kaybedebilir. Moskova açıkça, İran-ABD görüşmeleri ve daha geniş ABD-İran güvenlik diyalogunu haber veren Irak güvenliği üzerine ortak bir panelin teşkiliyle ilgili Bağdat’tan gelen haberlerle heyecana kapılmadı.

Şimdiye kadar İranlılar Washington’un, Tahran’ın nükleer programı üzerindeki görüşmeleri engellemesinden dolayı suçluyorlardı ve bu durum Muhammet Hatemi’nin başkanlığı esnasında İran’ın baş müzakerecisi olan Hasan Rowhani’nin  yeni verdiği basın mülakatında tekrarlandı. Yine de bu, nükleer meseleyi çözmek için somut öneriler üzerinde Rusya’nın açıkça gizlediği belirsizliklerin alarma geçiren işaretlerinin ışığında değişebilir.

Somut önerilerle ilgili olarak Laricani dış basına, UAEA başkanı Muhammet el-Baradey tarafından yapılan “zaman isteği” önerisi “geçici bir tatil isteği ile aynı değildir” şeklinde bir açıklama yaptı. Böyle demekle o İran’ın hala, bu önerinin nükleer programını askıya almayacağı şeklindeki Tahran’ın değişmez ısrarı ile uyumlu olarak gördüğünü ima etti.

Hem laricani hem Rowhani Irak üzerindeki ABD-İran diyalogunun nükleer görüşmeler üzerindeki iklimi geliştireceğini söylüyorlardı. Laricani, Batı ve İran’ın nükleer zenginleştirme programı üzerinde bir şüphede ısrar eden diğer hükümetler tarafından oluşturulacak “uzun vadeli bir vizyon” için duyulan ihtiyaca yaptığı vurguyu da bu olumlu dileğe eklemeliyiz.

Laricani haklı olarak "bir sonraki aşamanın ne olduğunu söylemiyorlar. Eğer İran sebepse bu ne? Hiçbir şey açık değil” tarzında şikâyette bulunuyordu. Maalesef ABD zamanının gelmediğini iddia ederek İran dışişleri bakanı Manuçehr Muttaki’nin ABD ve İran arasında “daha üst seviyede” görüşmelerin gerçekleştirilmesi önerisini reddetti. Fakat eğer ABD, İran ile olan nükleer kavgada ciddi bir başarı elde etme ile gerçekten ilgiliyse şüphelerini ve küçük iç çekişmelerini bir tarafa bırakıp Muttaki’nin önerisini kucaklamalıdır. Laricani’nin sebatının ışığında bu; “beş artı bir” (Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi—ABD, Rusya, Çin, Fransa ve İngiltere—artı Almanya) tarafından İran’a önerilen “teşvik paketi”ni Tahran’ın “reddetmediği” anlamına gelmektedir. (2)

Sonuç olarak, gariptir, nitekim ABD ve İran uzun süredir donmuş olan ilişkilerinde önemli buzları eritiyorlar, yeni buz İran-Rusya diplomasi gemisinin etrafında toplanıyor. Bunun böyle olması kaçınılmazdı ve iki mesele karşılıklı eşit değerde değildir. Bununla birlikte eğer Rusya, sadece nükleer meseledeki Rusya-İran işbirliğini değil aynı zamanda bölgesel ve güvenlik meseleleri gibi diğer bütün işbirliklerini zayıflatacak olan Buşehr ile ilgili maskaralığı üzere kalırsa iki ülke arasındaki ilişkilerin bütün bilançosunu tanımlamada “kriz” kelimesinin hiçbir alternatifi olmaz.

Notlar

1. Bununla ilgili daha fazla bilgi için, bkz. Afrasiabi, vd. İran nükleer güce ihtiyaç duyuyor, International Herald Tribune, 14 Ekim, 2003.

2. Teşvik paketi ile ilgili bkz. Abbas Maleki ve Afrasiabi İran diplomasisi arayışta, San Francisco Chronicle, 25 Ağustos, 2006.

 

 

Bu Makale Ali Karakuş tarafından Dünya Bülteni için tercüme edilmiştir.