Riyad Taliban'la tarafsız arabuluculuk yapamaz

Terörle savaşa hem mali destek hem de istihbarat katkısı sağlayan Suudi Arabistan, Londra konferansında Taliban'ı bölmek için oluşturulan fona da bağış yapacaktır. Dolayısıyla önerilen arabuluculuğu kabul etse bile tarafsız olamaz.

 

 

Afganistan Devlet Başkanı Hamid Karzai, Afgan tarafları arasında uzlaşıyı sağlamak ve Taliban’ı Amerikan işgalinin başlattığı siyasi çalışmaya katılmaya ikna etmek için Kral Abdullah’la bir araya gelmek amacıyla Suudi Arabistan’ı ziyaret ediyor. Karzai’nin bu çabalarının amacı, geçen haftaki Londra konferansında yer alan konuları hayata geçirmek.

Bu konferansa Afganistan’daki durumu masaya yatırıp Taliban’a karşı koymak konusunda önlemler almak amacıyla 70 ülkenin dışişleri bakanı katıldı. Bu mücadele, Taliban’ı bölmek ve gücünü içeriden bitirmek amacıyla bazı ‘ılımlı’ unsurlarını ve Peştun aşiretini satın alma hedefi güden 500 milyon dolarlık bir fonun tahsis edilmesiyle yapılacak.

Ancak Suudi Arabistan, Londra’da önerildiği gibi Taliban’la Karzai arasında arabuluculuk yapma meselesine tereddütle yaklaşıyor; zira böyle bir arabulucuk başarısızlık ihtimalini içeriyor. Riyad’ın İslami ağırlığı ve en çok petrol ihraç eden ülke olarak belirgin ekonomik konumu nedeniyle bu çekişmedeki en ideal arabulucu olamayacağını ifade etmek abartılı değil. Zira terörle savaşı hem mali açıdan hem de istihbarat yardımıyla destekleyen, Londra konferansının oluşturulmasını önerdiği fona da katılan Suudi Arabistan bu çekişmede taraf olarak görülüyor. Üstelik bu fonun kurulma amacı, Talibanı rahatsız eden veya Amerikan rüşveti almak isteyen Peştun gruplarından bir ‘Taliban Sahva’ hareketi kurmak. [ABD Irak’ta da eski Kaide üyelerini örgütten kopararak ‘Sahva (Uyanış)’ hareketleri kurmuştu.]

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Emir Suud El Faysal da, ülkesinin böyle bir arabuluculuğu üstlenmesinden önce Taliban’ın Kaide’yle ilişkisini kesmesinin yanı sıra bu örgüte ve diğer aşırılıkçılara Afganistan topraklarında güvenli sığınak sağlamaktan imtina etmesi gibi kaçınılmaz gördüğü ön şartlar koyarak, arabuluculuk sıfatını şimdilik yalanlamış oldu.

Bir arabulucunun tarafsız olması, bütün taraflardan kabul görmesi ve ön şartlar dayatmaktan kaçınması gerekir. Suudi tarafı bu özelliklere sahip değil. Şu ki kesin ki, Taliban ülkesinin topraklarındaki Batılı işgalle çekişmesini sonlandırmak için bir arabulucu aramıyor. Zira istediği ve uğruna savaştığı şey, işgalin derhal sonlandırılması ve bütün yabancı güçlerin çekilmesi. Görünen o ki, bu hedefler gerçekleşmek üzere. Zira ABD Genelkurmay Başkanı Michael Mullen Taliban nüfuzunun Afganistan vilayetlerinin çoğunda arttığına dair bir uyarıda bulundu. Harekete bağlı intihar birlikleri sadece iki hafta önce Kabil’deki cumhurbaşkanlığı sarayına girip bomba patlatmaya çalışırken, bakanlar sarayın içinde Karzai’nin önünde yemin ediyordu.

ABD 20 yıl önce de Rilad’ı Afganistan’a çekmişti
Amerikalılar 20 yıl önce, Sovyetler Birliği’ne karşı Afgan cihadını desteklemelerini isteyerek Suudi Arabistan’ı ve başka Körfez ülkelerini Afganistan’a sokmuştu.
Bu müdahalenin maliyeti 20 milyar dolardan fazlaydı.

Şu an ABD Suudi Arabistan’ı gerek arabuluculuk rolüne, gerekse de ‘Peştun Sahvaları’nı’ finanse etme fonuna katılmaya sevk ederek aynı şeyi tekrarlamak istiyor.
Suudi kralının Karzai’nin arabuluculuk talebine ne yanıt vereceğini bilemiyoruz. Fakat Karzai’nin meşruiyetini kaybettiğini, yolsuzluğa bulaştığını, hükümetinin cinayetlere ve uyuşturucu kaçakçılığına karışan savaş ağalarından oluştuğunu biliyoruz. Ayrıca Karzai sadece Kabil’de kendi sarayını çevreleyen alana hükmedebiliyor... (Londra’da Arapça yayımlanan Kudsülarabi gazetesi, başyazı, 3 Şubat 2010)

Kaynak: Radikal