Retorik ya da real politik

Libya'daki gelişmelerle gündeme getirilen en kritik soru aynı zamanda liberal müdahaleciliği meşrulaştırmaya yönelik: Batı ittifakı Kaddafi güçlerine saldırmasaydı Bingazi'de sivillerin katledilmesini kim engelleyebilirdi?

Bu, cevabı belli ve çok makul gibi görünen bir soru. Oysa öncesi ve sonrasından bağımsız bir kesit ortaya koyarak Libya'daki gelişmeleri anlamlandırabilmek ve soruna çözüm önerileri sunabilmek ne kadar mümkün?

Libya örneğinde yaşananlar hem Türkiye açısından hem batı ittifakı açısından tam anlamıyla real politikle retorik çatışmasıdır.

Amerika'nın adım adım gelmekte olan süreci engellemek için girişimde bulunmayı yavaştan alması, buna karşılık Fransa'nın durumdan vazife çıkararak askeri müdahaleyi oldu-bittiye getirmiş görüntüsü resmin sadece bir boyutu. Amerika'nın büyük askeri gücünün kaynaklarına sığınmadan Fransa'nın tek başına askeri harekat düzenleyemeyeceğini söylemeye bile gerek yok. Burada asıl denklem ABD, Fransa ve İngiltere eksenine karşı Almanya'nın karşı çıkmış olmasıyla ortaya çıkıyor. Çin ve Rusya bir yana konacak olursa Avrupa içi geleneksel denklemi hatırlatan bir ayrışmanın ipuçları görülebilir. Almanya'nın böylesi durumlarda Rusya'ya yakın durmasının, en azından Avrupa güçler dengesi açsından, ne anlama geldiğini tarih bize söylüyor.

Libya'da gösterilerin başladığı andan itibaren batının Kaddafi'ye karşı yaklaşımı ne Tunus ne de Mısır'a karşı sergilediği tavırla aynıydı. Daha esnek ve geriden gelen bir tepki söz konusuydu. Tunus'ta hazırlıksız yakalandığı söylenen Amerika, Mısır'da da oldu-bitti karşısında kalmış, yükselen halk hareketini kavramakta zorlandığına inanmamız istenmişti.

Her iki olayda da baştan müdahale edilerek sivil taleplere karşı şiddet uygulanmaması istenmiş, gerekli mekanizmalar devreye sokularak, kan dökülmesi mümkün olduğunca sağlanmış ve Arap "halk devrimleri" gerçekleşmişti.

Mısır ve Tunus'ta, halkın meşru talepleri dünya sisteminin kırmızı çizgilerini mümkün olduğunca aşmayacak bir sınırda tutularak yönetim değişikliği gerçekleşti. Milyonlar belli odakların maharetiyle ayaklanmadılar kuşkusuz ama sürecin siyasal sonuçları kontrol altına alınarak sistem dışı oluşuma imkân verilmedi.

Libya'da durum çok daha farklı idi. Modern anlamda devlet mekanizmasının yok edildiği, aşiret yapısının hâkim olduğu bir toplumda her şey Kaddafi'nin gücüyle belirleniyordu.

 

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN...