Refah Kapısı'nda bekleyen barış


 
 
Son aylarda gözlerden uzak sürdürülen arabuluculuk ve diyalog girişimleri beraberinde barış rüzgârları estirmekte ve bölgemizde büyük umutların yerleşeceği kanaati oluşturmaktadır.

Söz konusu hamlelerin ilki Doha'da Arap-İslam âleminin desteğini vermesine ve Lübnan'daki siyasî krizi sonlandırmak hususundaki uzlaşıyı da beraberinde getirmiştir. Ankara'nın aktif olarak devreye girmesi ile Suriye ve İsrail barış müzakerelerinin devam etmesi herkesi mutlu eden ikinci adım olmuştur. Bu görüşmelerin akabinde iki düşman güç olan Hizbullah ile İsrail arasında dolaylı olarak sürdürülen esir değişimi anlaşmasının hayata geçirilmesi üçüncü gelişme şeklinde karşımıza çıkmıştır. Son olarak Kahire'de Filistinli gruplar ile Olmert hükümeti arasında ateşkese yönelik girişilen yeni müzakere süreci ile birlikte bölgede istikrarın sağlanacağına dair umutlar yeniden canlanmıştır. Mısır'ın arabuluculuğu ile imzalanan anlaşmanın yürürlüğe girmesi ile, hem işgal edilen topraklarda ağır ambargo baskısı altında temel insanî ihtiyaçlarını bile gidermekte zorlanan bir buçuk milyon Gazzelinin bu durumdan çıkması, hem de İbrani devleti ile Araplar arasında yaşanan sorunların çözümü için önemli bir adım teşkil edecektir.

Söz konusu anlaşmanın gerçekleşmesi ile birlikte ilk olarak Hamas ve Cihad mensubu 450 Filistinli tutukluya karşılık iki yıldan fazla bir süredir esir tutulan İsrailli asker Gilad Şalit'in serbest bırakılması beklenmektedir. Bu mutabakat ile esir değişiminin yanı sıra Kahire'nin güvencesi altında kalıcı bir ateşkes anlaşması sağlanması ve Refah Sınır Kapısı'nın tekrar açılması planlarının devreye girmesi beklenmektedir. Ateşkese yönelik Tel Aviv'den gelen anlaşmanın kısa vadeli ve de pamuk ipliğine bağlı olduğu yönündeki çatlak seslere ve Beyaz Saray yönetiminin kuşkulu yaklaşımlarına rağmen Arap âlemi bu yeni uzlaşıyı sevinçle karşılamıştır. Kabul edilen son ateşkes anlaşması ile birlikte gündeme gelen ve Mübarek yönetiminin önderlik ettiği bu süreçten alınması gereken son derece önemli dersler ve başlıca hususlar ise:

İslam âlemindeki denge rolünü ve gücünü başka ülkelere devreden Mısır, ağırlığını bir kez daha ortaya koymuş ve başkalarına kaptırdığı prestiji geri alacağı yönünde sinyaller vermiştir. Sorunların bir çözüme kavuşturulması için Mısır'ın bölgesel ve uluslararası arenaya dönmesinin şart olduğu bir kez daha görülmüştür.

Filistinlilerin kardeş kavgasına son vererek bu yöndeki Mekke ve Sanâ anlaşmalarını hayata geçirmesi; İsrail'in ise "Kudüs, İsrail halkının başkentidir" şeklindeki 1,5 milyon Filistinli yerleşimciyi dışlayan dahası yaşanan anlaşmazlıkları körükleyen tutumları terk etmesi ve her iki tarafın da özeleştiri yapmasının gerekliliği anlaşılmıştır.

Söz konusu anlaşma ile birlikte Hamas ile El Fetih arasında iki yıl önce patlak veren kardeş kavgasının bitirilmesi yönünde önemli bir fırsat olacaktır. Nitekim önümüzdeki günlerde Şam'a büyük değer taşıyan bir ziyaret gerçekleştirmesi beklenen Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın, Hamas liderleriyle görüşmesi ve bu kavganın sona erdirilmesi hususunda adımlar atılması gündemdedir.

2006'da Filistin'de yapılan seçimi kazanan Hamas'ın meşruluğu tartışılmaya başlanmış ve örgüt İsrail tarafından muhatap olarak kabul edilmemiş. Bugün ise söz konusu anlaşma ile birlikte Tel Aviv'in Hamas'a yönelik tavır değişikliğine gitmesi gerektiği ve İslam âleminin de bu değişimi göz önünde bulundurarak buna uygun bir politika geliştirmesi elzemdir. Bu anlaşma her iki taraf için yeni bir barış sürecinin temeli olarak değerlendirilmeli, daha ciddi ve somut müzakerelerle desteklenmeli kanaati hâsıl olmuştur. Sonuç itibarıyla; Ortadoğu'da yıllardan beri kanayan ve bölgeyi hâkimiyeti altına alan istikrarsızlığın sona erdirilmesi ve gerçek bir barışın sağlanması için günü kurtaran geçici uzlaşıların yerine sorunların temeline inerek kalıcı bir çözüm sürecinden söz etmek şarttır. Bölge halkının her defasında suya düşen barış ve huzur umutlarının gerçeğe dönüşmesi için barışın böylesi köklü hamlelerle hayata geçirilme zamanı çoktan gelmiştir.

Gazze'de aylardan beri Filistinlilere karşı İsrail ordusunun saldırıları tüm şiddeti ile sürerken, İslam âleminin kutsal mekânlarından biri sayılan Kudüs'e yönelik düzenlenen yıkım hamleleri ve Yahudi yerleşim merkezlerini genişletme girişimleri devam ederken ve 2005 yılında demokratik bir seçim sonrasında iktidara gelen Hamas örgütü Uluslararası platformlardan dışlanmakta iken kalıcı barıştan söz etmek imkânsızdır.

Bölgede dengelerin yerine oturduğunu söylemek henüz erken olmakla birlikte ateşkesin kalıcı olması için karşılıklı olarak yapılan saldırıların durması, Gazze Şeridi'nde faaliyet gösteren Filistinli grupların anlaşmaya uyacağını ilan etmesi, işgal altındaki diğer bölgelere yönelik söz konusu anlaşmaya benzeyen yeni anlaşmaların yapılması ve İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki ablukayı kaldırması şarttır. Filistinlilerin yaşadıkları sorunlardan ders almadıklarını, aksine yaşadıkları trajedilerden kurtulma yolları aramak yerine kardeş kavgasına sürüklenmeyi tercih ettikleri görülmektedir. Her halükârda Filistin sorununun çözümü için birleşmeden ve dayanışmadan bahseden; fakat uygulamada parçalanmayı ve bölünmeyi tercih eden Hamas ve El-Fetih, kendilerinin alevlendirdiği yangını yine kendileri söndürmek mecburiyetindedirler.

Geçtiğimiz aylarda Filistin'de patlak veren ve henüz bir çözüme kavuşmayan Abbas-Haniyye kavgası, bu halkın yarım asırdan fazla bir süredir kanayan yarasına sanki tuz basmış ve Olmert hükümetine gümüş tepside sunulan karşılıksız bir hediyeye dönüşmüştür. Arap Birliği ise, bu meseleyi çözmek için Şam zirvesinde kararlaştırdığı taraf tutmama tavrını sürdürüp ciddi bir arabuluculuk görevi üstlenmek mecburiyetindedir. Teşkilat iki tarafa eşit bir biçimde yaklaşmak ve sorunun adil ve etkili bir çözüme kavuşması için tüm Filistin halkını kapsayacak bir uzlaşı hükümeti kurulmasını destekleyerek derhal erken seçime gidilmesini sağlamak zorundadır.

Ateşkes anlaşmasının ortaya çıkmasında Mısır'ın arabuluculuğunu kabul eden, Golan Tepeleri'ne ilişkin sorunda Türkiye'nin devreye girmesini destekleyen ve en son Hizbullah ile esir mübadelesi hususunda Fransa'nın önerilerine olumlu bakan İsrail'in bölgeye yönelik politikasında değişiklik yapıp yapmayacağı merak konusudur. Baştan itibaren Mısır'ın arkasında durduğu, birçok bölgesel ve uluslararası gücün destek verdiği ateşkes anlaşmasının başarısızlıkla sonuçlanacağı yönündeki kötümser senaryoların gerçekleşmesi, herkesi büyük bir hayal kırıklığı ile karşı karşıya bırakacaktır.
 
Kaynak: Zaman