Ramallah'ta hakikaten de heyecan verici şeyler oluyor. Geçenlerde yeni bir kahve dükkanı açıldı. Cappuccinosu Cafe Hillel'i hiç aratmıyor. Başbakan ve bazı medya kuruluşları geçen hafta Batı Şeria'daki Filistinlilerin hayatlarındaki iyileşmeleri pek bir övdü.
Ulusal Savunma Koleji'ndeki konuşmasında Binyamin Netanyahu şunları söylüyordu: "Savunma bakanı önemli miktarda yol barikatını kaldırdı ve el birliğiyle Filistin ekonomisini ilerletebilecek ekonomik projelerin önündeki engelleri kaldırmak için çalışıyoruz...
Burada, Yudea ve Samarya'daki (İsraillilerin Batı Şeria'ya verdikleri isim) Filistin ekonomisi bugün yüzde 7'nin üzerinde bir oranla büyüyor ve daha da büyüyebilir. Ramallah, Cenin ve El Halil'in gökleri gökdelen-lerle dolmaya başladığında, alışveriş merkezleri, sinemalar ve restoranlar açıldığında ve Filistinli gençler gelecekleri oldu-ğunu bildiğinde neler olacağını hayal etmenizi istiyorum."
Bütün bu övgü sözcüklerinden mutluluk duyabilirsiniz, fakat ancak şu gerçekleri unutmak kaydıyla: Batı Şeria'nın yüzde 60'ı C Bölgesi kapsamında, yani İsrailli yetkililerin tam kontrolü altında. Filistinlilerin kreşler, alışveriş merkezleri ve sinema salonları inşa etmesi yasak; su borusu döşemelerine veya telekomünikasyon şirketleri için anten dikmelerine de izin yok. Yağmur suyunu biriktirmek için sarnıçlar kazmaları da yasak. Genişleyen köyler ve kentler diye birşey de yok.
Bazı kontrol noktaları, ancak iki şeritli otoyol sistemi sıkı şekilde kurulduktan sonra kaldırıldı; İsrailliler gasp edilen Filistin topraklarının üzerine yüksek kalitede yollar yaptı, Filistinlilerse dar, dolambaçlı ve uzun yolları kullanıyor.
Filistinlilerin büyük bölümü için, tecrit duvarının ötesindeki verimli topraklar olan ve yerleşimleri kuşatan Ürdün Vadisi'ne ulaşmak imkânsız. Gazze'nin Batı Şeria'daki duruma kıyasla içinde bulunduğu ekonomik gerilemenin Hamas'ın zaferiyle alakası yok; sebep kuşatma politikası. İsrail'in Gazze'yi ablukaya alıp sakinlerini hapsetmesi, Hamas-Fetih bölünmesinden 15 yıl öncesine dayanıyor.
Yabancıların Batı Şeria ve Gazze'ye yardım amacıyla girmesi konusunda son söz hâlâ İsrail içişleri ve savunma bakanlıklarına ait. Batı uyruklu işadamları ve akademisyenler sınırda taciz ediliyor, girmelerine izin verilmiyor, sınırlı vize alabiliyor ve genellikle çalışma izni alamıyor. Kudüs bir yoksul, tıklım tıkış kenar mahalleler koleksiyonuna dönüştü. Batı Şeria'daki Filistinliler için Kanada ve Avustralya Kudüs'ten daha yakın. Batı Şeria'daki işsizlik oranı yüzde 19.8. 15-29 yaş arasındaki Filistinlilerin yarısından fazlası ne çalışıyor ne okuyor. Uluslararası Çalışma Örgütü'ne göre Filistin'in 2008'deki kişi başına milli geliri 1290 dolardı; 1999'a kıyasla yüzde 28 düşüş söz konusu. İşçilerin büyük çoğunluğunun maaşları aylık 1500'le 2 bin İsrail Yeni Şekeli arasında değişiyor.
Ramallah ve Nablus'taki refah yanıltıcı, tıpkı İsrail medyası ve Oslo propagandacılarının bütün o kahve dükkanları ve yüksek teknolojili şirketlerinden etkilendikleri 1996-2000 dönemindeki gibi. O gün gibi bugün de işgal inkârcılığıyla iştigal eden anlık ziyaretçiler etkileniyor. Şundan kuşkunuz olmasın: Şu anki canlılık, normal bir hayat sürdürme arzusunu ve kapasitesini yansıtıyor. Ancak Filistin Başbakanı Selam Feyyad ve yakın çevresi bile bunun ince bir peçeden ibaret olduğunu biliyor. Burada bir lütuf, orada bir jest bir sonraki halk ayaklanmasını engellemeyecek, ne de İsrail'in zorla dayattığı bu çılgınca durumu değiştirecek. Sadece İsrail'in politikasında keskin bir dönüş bu gidişatı değiştirir, ki bunu yapmayı reddediyor. (İsrail gazetesi, 4 Ağustos 2009)
Kaynak: Radikal