Rusya'nın "esas adamı" Vladimir Putin'in perşembe günü Ankara'ya günübirlik gelmesiyle son ayların en önemli ziyareti gerçekleşecek. Bu ziyaretin Washington ile çeşitli AB başkentlerinde de yakından izleneceği ise kesin. Türk-Rus ilişkileri de, "kişisel kimya uyuşması" nedeniyle Başbakan Erdoğan'ın "yakın dostlarından" sayılan Başbakan Putin'in ziyaretiyle tekrar mercek altına girecek.
Bugün bu ilişkilerde ön plana çıkmış olan enerji hatları meselesine değineceğiz. Bir sonraki yazımızdaysa, en az enerji konusu kadar çetrefil olan, siyasi konuları ele alacağız.
Ziyaret öncesi değerlendirmeler de zaten, doğal gaz, nükleer santral, petrol ve boru hattı konularının Erdoğan-Putin görüşmesinin ana maddeleri arasında yer alacağını gösteriyor. Bu konularda protokollerin imzalanabileceği de belirtiliyor.
Moskova'yı ikna çalışması
Arka planda "Nabucco" gibi Avrupa'nın ve Türkiye'nin Rusya'ya olan enerji bağımlılığını azaltmayı öngören bir proje bulunduğu için, ilk bakışta, Ankara ile Moskova'nın enerji alanında rakip oldukları düşünülebilir.
Sonuçta Türkiye Nabucco'nun gerçekleşmesini, Rusya ise gerçekleşmemesini istiyor.
Fakat meseleyi böyle basite indirgemek gerçek görüntüyü vermiyor. Zira bu rekabet, "karşılıklı dışlayıcılık" anlayışına dayanmıyor.
Durum daha çok, bir çizginin farklı taraflarında duran iki çocuğun diğerini kendi tarafına çekmeye çalıştığı oyuna benziyor. Ankara Moskova'yı "Doğu-Batı Koridoru"nun ana projesi olan Nabucco'ya katılmaya davet ediyor.
Bu arada, daha önce hayata geçmiş olan "Mavi Akım" doğal gaz hattının Ceyhan'a kadar uzatılması konusunda Moskova'yı ikna etmeye çalışıyor. Bu tekliflere soğuk bakan Rusya buna karşın kendi önerisini ortaya koyuyor.
İran'ın katılması sorunu
İlk etapta Türkiye'yi baypas etmesi öngörüldüyse de güvenmediği Ukrayna'yı aradan çıkarmak için, Balkanlar üzerinden geçecek olan "Güney Akım" projesi boru hattının bir kısmının Türk karasularından geçmesini öneriyor. Nabucco'yu düşünen Türkiye de şu anda bu konuda çok hevesli görünmüyor.
Nabucco'ya stratejik açıdan bakan ABD ile bu projeye "arz sürekliliği" açısından bakan AB de, zaten, Türkiye'nin Rusya'nın önerilerinden uzak durmasını istiyorlar. AB'de herkes öyle düşünmese de, ABD Moskova'nın Nabucco'ya dahil edilmesine de soğuk bakıyor.
Bunun başlıca nedeni ise Irak. Washington, Nabucco'nun fizibilitesini arttıracak "arz açığının" Irak gazı ile giderilmesini istiyor. Zira Azerbaycan'ın rezervleri bu hattı beslemek için şu anda tek başına yetmiyor.
Washington, Irak'ın -Başbakan El Maliki tarafından da ifade edilen- bu yöndeki arzusunu, ülkenin yeniden yapılanmasına yapacağı katkıyı da düşünerek destekliyor. Bu arada Iraklı Kürtlerin de gaz rezervlerini bu 'hata' vermelerini istiyor. ABD bu tercihiyle sadece Rusya boyutunu değil, İran boyutunu da kolluyor. Zira, Türkiye'nin aksine, İran'ın Nabucco'ya dahil edilmesine karşı çıkıyor. Irak katılırsa İran'a hiç gerek kalmaz diye düşünüyor.
Putin'in ziyaretinin anlamı
Putin'in ziyareti, kabaca ortaya koyduğumuz fakat daha birçok önemli ayrıntısı olan bu dinamik ortamda gerçekleşecek. Ziyaretten ne çıkacağı ise -en azından diplomatlara bakılacak olursa- pek net değil. Özetle, şimdilik ortada daha çok temenniler dolaşıyor. Fakat enerji konusunun ileriye dönük çok değişkeni var. Onun için bu konuda ilerde ortaya çıkacak görüntüyü net olarak saptamak mümkün değil.
Bu değişkenler arasında, olası bir Washington-Tahran uzlaşması sonucunda İran gazının devreye girmesi; Bakü ile Moskova arasındaki sıcak ilişkilerin stratejik boyut kazanarak Nabucco'ya zarar vermesi; Rusya'nın, vananın kontrolü elinde olmasa bile, ekonomik çıkarları uğruna Nabucco'ya katılması gibi faktörler sıralanabilir. Bu genel görüntüye bakıldığında, Türkiye'nin bu konularda büyük düşünerek, açık fikirli, esnek ve çıkarlarını iyi kollayan bir konumda olmasının gereği kendiliğinden ortaya çıkıyor. Putin'in ziyareti ise, bu genel çerçeve içinde, "enerji satrancını" kızıştıracağa benziyor.
Milliyet