Putin neden şimdi dursun?

Rus bombardımanları Beşar Esad rejimini zafere yaklaştırdı ama katliam ve tehlike büyüyor.

Bir an için herkes umutlanmış olabilir: muhtemelen yarım milyon insanın hayatına mal olan ve milyonlarca insanı da mülteciye çeviren savaşı bitirecek, uluslararası müzakereler sonucu varılmış bir ateşkes ve anlaşma. Anlaşma Amerika ve Rusya tarafında Münih Güvenlik Konferansı'nda açıklığa kavuşturuldu. Uluslararası Suriye Destek Grubu - yanlış bir isimlendirme, sanki böyle destek grubu varmış gibi- tarafından da desteklendi.

Anlaşmanın ilk kısmı kuşatma altındaki şehirlere insani yardım gönderilmesini, ardından da çatışmaların bir hafta içinde durdurulmasını öngörüyordu. Birincisine yönelik bazı işaretler görüldü. Birleşmiş Milletler, büyük kısmı IŞİD'in elinde olan Deyrizor'a havadan yardım bırakmak da dahil yedi şehre erişim sağlamak üzere rejimle uzlaştığını duyurdu. 17 Şubat'ta bazı yardım konvoyları Şam'dan yola çıktı. Ancak bir ateşkes belirtisi hala yok.

Bu kimseyi şaşırtmamalı. Zira Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov anlaşmayı imzalamasına rağmen Rusya'nın "terörist" olarak gördüklerini bombalamayı sürdüreceğini söyledi. Terörist esnek bir kavram. El-Kaide'nin Suriye'deki silahlı uzantısı olan El-Nusra Cephesi hem cihatçı birlikler hem de Batı destekli daha ılımlı gruplarla birlikte savaşıyor. Ve Rusya da istediği isyancı grubu bombalamakta kendini haklı görüyor.

Rusya'nın güya IŞİD ve El-Nusra ile savaşmak maksadıyla Eylül sonunda başlattığı müdahaleden sonra Suriye'deki dinamikler yeniden şekillendi. Bir ara yıkılmak üzere olan Beşar Esad rejimi artık sağ kalacağından emin ve daha fazla toprağın kontrolünü yeniden ele geçirmeye kararlı. Esad yanlısı güçler eskiden Suriye'nin en büyük şehri ve şimdilerde isyancıların elinde olan Halep'i kuşatıyor. Peki Esad ve Putin niye şimdi dursun?

Tek bilmece Amerikan Dışişleri Bakanı John Kerry'nin anlaşmasını Lavrov'la gerçekleştirebileceğini düşünmesiydi - belki de Rus kuşkuculuğunu ortaya çıkarması hariç. ABD Senatosu Silahlı Kuvvetler Komitesi Başkanı John Mccain'in de söylediği gibi: "Bu askeri saldırganlığın hizmetinde olan bir diplomasi. Ve etkili de oluyor çünkü buna müsaade ediyoruz."

Münih anlaşmasını müteakip günlerde savaş daha da genişledi ve şiddetlendi. 15 Şubat'ta isyancıların elindeki bölgelere yönelik füze saldırılarında yaklaşık 50 sivil hayatını kaybetti. Azez şehrinde iki hastaneyi ve sığınmacıların barındığı bir okulu hedef alan füzeler ise en az 14 kişiyi öldürdü. İdlib'de bulunan ve Halep'in güneyinde yer alan Maaretü'l-Numan şehrinde ise füzeler bir hastaneyi vurdu. Toplamda beş tıbbi tesis hedef alındı. BM saldırıları uluslararası yasanın bir ihlali olarak değerlendirip kınadı. Türkiye Dışişleri Bakanı ise Rusya'yı "savaş suçu" işlemekle itham etti.  

Suriye'de önde gelen Kürt grup PYD çatısı altında Kürt ve Arap savaşçıların bir ittifakı olan Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) ilerleyişiyle Moskova ve Ankara arasındaki husumet daha da alevlendi. PYD Amerika'nın Suriye'de IŞİD'e karşı en güvenilir müttefiki oldu. Ama anlaşılan Rus uçaklarının desteği ve silah sevkiyatıyla şuanda Esad rejimiyle ittifak halinde savaşıyor. 2 Şubat'ta SDG Halep ile Türkiye sınırı arasında isyancıların ikmali için hayati önemdeki koridoru kapattı. 15 Şubat'ta ise Esad'a karşı ilk ayaklanan şehirlerden olan Tel Rıfat'ın kontrolünü ele geçirip Türkiye sınırında yer alan isyancı kalesi "Azez çemberini" de daraltmış oldu.   

Rojava'ya Üşüşme

Kürtler Türkiye-Suriye sınırı boyunca kontrol ettikleri iki bölgeyi birleştirmek suretiyle daimi otonom bir bölge oluşturmak istiyor. PYD'nin geçtiğimiz günlerde Moskova'da açılan ofisinde müstakbel Suriye Kürdistanı, diğer adıyla "Rojava" haritası yer alıyor. Ve o Rojava çok fazla toprağı kapsıyor.

Türkiye geçen hafta itibariyle durdurmakta kararlı olduğu Kürtler bombalıyor. Başbakan Ahmet Davutoğlu Türkiye'nin "Azez'in düşmesine izin vermeyeceğini" söylüyor ve Kürtlerin önderliğindeki güçleri şehri ele geçirmeleri halinde "sert bir karşılık" vermekle tehdit ediyor.    

Halep'ten kaçan on binlerce sığınmacı kuzeyde, Türkiye'nin sınır şehri Kilis'e ve batıda, isyancıların elindeki İdlib'e gidiyor. Rejim ise insanların kuşatma hattının içinden şehri boşaltmasından oldukça memnun görünüyor.    

Düşünce kuruluşu Uluslararası Kriz Grubu'ndan Noah Bonsey sivil alanlarla okullar ve hastaneler de dahil olmak üzere altyapının bombalanmasında bir fark gözetilmediğini düşünüyor. Halep'in başlıca hastaneleri Rus hava saldırılarıyla geçen hafta sistematik şekilde yok edildi. Amaç iki yönlü: sivilleri korkutarak kaçırmak, böylece savaşmayı sürdürenler için daha acımasız taktikler uygulamak ve şehrin sakinlerini, rejimin teklif etmeye hazırlandığı tüm ateşkes şartlarını kabul etmesi için direnişçilere baskı yapmasını sağlayacak noktaya getirmek. İki ay önce Humus'ta olduğu gibi...

Batılı diplomatlar Vladimir Putin'i, Avrupa'yı tehdit etmek ve ayrıca Suriye'deki isyancıları destekleyen ve Kasım ayında hava sahasını ihlal eden bir Rus jetini düşüren Türkiye'yi cezalandırmak için mültecileri koz olarak kullanmakla suçluyor. Türkiye sınırın Suriye tarafında mülteci kampları inşa ederek Halep'ten gelen toplu göçe karşı koymak için elinden geleni yapıyor. Türkiye'nin bu kampları Rusya veya rejimden gelecek saldırılara karşı korumaya hazırlanıp hazırlanmadığı ise henüz belli değil. Şayet hazırlanıyorsa, sınır boyunca kurulacak gayri resmi bir güvenli bölgenin ilk adımı olabilir. Bu, Türklerin uzun zamandır talep ettiği ama Amerika'nın, durum şimdikinden daha az tehlikeli olduğunda bile, reddettiği bir şey. Cirit atan rejim helikopterlerini vurmak ayrı, Rusya'yla karşı karşıya gelmek ayrı bir dert. Suriyeli muhalif liderler ise durumu biraz farklı görüyor. İçlerinden biri: "Görünüşe göre Türkiye bir insani kriz üretmeye çalışıyor. Belki de bunun Batı'yı harekete geçirebilecek nihai çözüm olduğunu düşünüyorlardır," diyor.

Esasında Batı'nın müdahalesine dair az ihtimal var. Rusya ve Türkiye Suriye'de savaşa tutuşsa bile Türkiye'nin kendi toprakları saldırı altında olmadığı sürece NATO'nun Türkiye'nin yardımına koşup koşmayacağı muamma. John Kerry'nin umutsuz diplomatik çabaları şunu gösteriyor ki koltuğunu devretmesine bir yıl kalan Başkan Obama mecbur kalmadıkça savaş yanlısı bir tutum sergilemeyecek. Çoğu askeri uzman, Batı'nın doğrudan bir askeri müdahalesinin yokluğunda isyancıların uğrayacağı yeni yenilgilerin engellenebileceğine şüpheyle bakıyor. Suudiler isyancılara omuzdan ateşlemeli uçaksavar ikmali yapmayı planlıyor. Fakat Amerika bu silahların teröristler tarafından yolcu uçaklarını düşürmek üzere kullanılma tehlikesi nedeniyle bu fikre karşı çıkıyor.

Tüm bunlar Halep'in hızlıca rejimin eline geçeceği anlamına gelmiyor. Şehirde hala ellinin üzerinde muhalif gruptan 40 bin civarında savaş görmüş isyancı bulunuyor. Bunların çoğu El-Nusra Cephesi'nden nispeten bağımsız kaldı. Washington'da bulunan The Institute for the Study of War isimli düşünce kuruluşu bu savaşçıların dayanıklı olduğunu iddia ediyor. Diğer taraftan aynı kuruluş, yeni bir kuşatmanın getireceği baskıyı El-Nusra ve onun Selefi-cihatçı müttefiki Ahraru'ş-Şam'ın Batı tarafından ihanete uğradığını hisseden ılımlı grupları kendine çekmek ve bir araya gelmek için kullanabileceği uyarısında da bulunuyor. Bu da muhalefetin "teröristlerden" müteşekkil olduğu yönündeki rejim iddiasının lehine olur.    

Rejim güçleri isyancıların karşısında Rus hava desteği olmadan daha güçsüz gözükürdü. Alevilerin başını çektiği Suriye ordusunun savaşan birkaç birliği kaldı. Geçen senenin ortalarında ordu parçalanmanın kıyısına gelmişti. Şimdiyse Ruslar tarafından yeniden eğitilip silahlandırılıyor ama çoğunlukla rejimin can damarı olan Şam ve Lazkiye yakınlarında konuşlanmış vaziyette. Halep etrafındaki güçler daha ziyade İran öncülüğündeki Lübnanlı ve Iraklı Şii milisler. Afganistan ve Pakistan'dan gelen bir miktar savaşçı da buna dahil. Batılı istihbarat kaynakları bunların mevcudunun yaklaşık 15 bin olarak hesaplıyor. Ve buna Lübnanlı Şii milis grup Hizbullah'ın 5 bin mevcudu dahil değil. Rus özel kuvvetleri Spetsnaz timleri de karada görev yapıyor ve hava saldırılarını koordine ediyor. Bir isyancı komutan şöyle diyor: "Cephede karşı karşıya geldiğimizde onları yenebiliriz. Askerlerimiz onlarla beş yıldır savaşıyor ve burası onların toprağı. Fakat Rus bombardımanları aradaki farkı belirliyor."

Batı kendi beceriksizliği üzerine kafa yorarken Körfez'deki müttefikleriyle beraber Türkiye çırpınıyor ve göz dağı veriyor. Ancak öyle görünüyor ki Putin'in stratejisi her açıdan başarı oluyor. Kendi güveni gelen Esad ülkesine tekrar hakim olmaktan bahsediyor.      

Muzaffer Vlad

Putin'in öncelikli hedefi Halep rejime teslim etmek, Kürtlere kuzeyde yarı özerk bir bölge kurma imkanı vermek ve sonra da bu kazanımları sağlama almak için askıya alınan BM gözetimindeki barış görüşmelerini kullanmak. Putin'in rahatlığı AB'nin savaşın ne pahasına olursa olsun savaşın sona ermesindeki arzusuna olan inancından ve Obama'nın Esad'dan kurtulma fikrini çoktan bir kenara bırakmış olmasından ileri geliyor.

Bunlara karşılık Putin'in vaadi ise Doğu Suriye'de IŞİD'e karşı, Obama'nın cılız koalisyonuna da destek olacak şekilde kuvvetli bir saldırı. Putin bir anlaşma elde edebilir, hatta makul bir halef bulana kadar Esad'ı tekrar ön plana çıkartabilir.

Daha geniş bir açıdan bakınca Putin'in stratejisi meyvelerini topladığı görülüyor. Kırım'ı ilhak edip Doğu Ukrayna'da ayrılıkçı bir savaşa sebep olduktan sonra Putin'in Suriye'ye savaş uçaklarını göndermesinin sebebi Rusya'yı büyük bir güç olarak ciddiye alması için Batı'yı zorlamak. Her iki örnekte de Kremlin attığı adımları Amerika ve onun müttefiklerinin kışkırtıcı hareketlerine bir cevap olarak sunuyor. Putin'e göre Şubat 2014'te Kiev vuku bulan devrim Ukrayna'yı Rusya'dan çekip alma maksatlı bir kumpastı. Benzer şekilde Suriye'deki savaş da Esad'ı devirmek amacıyla Batı tarafından tezgahlandı. Amerika, Putin'e göre, şimdi hak ettiği cezayı buluyor.

Rus bombardımanlarıyla Avrupa'ya yönelen mülteci akını da Putin'in bir diğer kazanımı. Putin bir kaç yıldır AB'ye muhalefet olan, popülist ve yabancı karşıtı partilere malzeme tedariki sağlıyor. Birlik'in göçmen krizindeki başarısız yönetimiyle bu partiler prim kazandı. Putin'in hesaplamalarına göre zayıflamış bir AB ile Ukrayna, Gürcistan ve Beyaz Rusya gibi ülkelerin Rusya'nın nüfuzunda kalması daha da kolaylaşıyor.

Suriye müdahalesi Putin'in özellikle Rusya'da oy oranını muhafaza etmesine yardımcı oluyor. Düşük petrol fiyatlarının sebep olduğu sancılı ekonomik durgunluğa, Batı'nın yaptırımlarına ve Putin'in kötü yönetimine rağmen oy oranı yüzde 80'lerde seyrediyor. Rus televizyonları Suriye'deki savaşı izleyicilerine büyük bir başarı olarak sunuyor. Rus bombaları Halep'te bir hastaneyi vurduktan sonra Amerikan Hava Kuvvetlerine ait bir A-10'u güya şehrin üzerinde seyrederken gösteren bir video kaydını yayınlayarak suçu Amerika'ya attılar. Amerika'nın bu iddiayı isteksizce yalanlamasıyla suçunu doğrulamış oldu. Anket şirketi the Levada Centre'a göre Rus halkının yaklaşık yüzde 60'ı Suriye'deki savaşı destekliyor.

Her ne kadar Putin stratejisi başarılı görünse de risklerle dolu. Yeni kurulan İslam koalisyonunun lideri olarak Suudi Arabistan muhtemelen IŞİD'e karşı bir kara harekatı için büyük çaplı tatbikatlar tertip ediyor. Arabistan'a bu harekata Türkiye de eşlik edebilir ki yakınlarda bu ülkeye savaş uçaklarını sevketti. Eğer (ve bu ciddi bir "eğer") başa baş verirlerse, yaşananların bir son bulması ihtimal dışı kalır: rejim güçleri de doğrudan veya dolaylı olarak saldırıya maruz kalabilir. Bu durumda Rusya da Suriye'de ya esaslı bir kara kuvveti konuşlandırır ya da geri çekilir. Amerika'nın da müttefiklerini desteklemekten başka pek şansı olmaz.

En iyi ihtimalle Putin eksik bir zaferle baş etmek zorunda kalacak. Rusya'nın, İran'ın ve paralı Şii askerlerin yardımıyla bile Esad ancak ülkenin kalabalık batı kesimini tekrar ele geçirebilir. Geniş, radikalleşmiş bir direnişle karşılaşmaya devam edecek. Batı'nın Afganistan'dan çekilmekte yaşadığı zorluk gibi Putin de Suriye'den çekilmekte zorlanabilir. Rusya'nın şu aralar "terörist" diye nitelendirdiği Sünni Araplar IŞİD'in kalesi Rakka etrafıyla beraber alıp elinde tutmadığı müddetçe Putin'in Amerika ile beraber IŞİD'i mağlup etme sözü de yerine gelmiş olmayacak. Putin ve Esad kendilerini şimdilik galip olarak görebilirler. Ancak "kazanmak" ve "zafer" Suriye'de güvenilmez, geçici kavramlar.  

Kaynak: economist.com
Dünya Bülteni için tercüme eden: Mustafa Doğan