Postmodern dünyanın belirgin özelliği modernliğin sentetik inşaı olan "toplum"u çözmesidir. Çözülen toplumun yerine yeni bir şey ikame edilmiyor. Durum böyle olunca da ortada bir boşluk ve kaos başgösteriyor.
İslam dünyasında ve tüm dünyada kentler, adeta bir kaosa dönüşmüş durumda. Eskiden, geleneksel ailede geleneksel davranış kodlarını aktaran büyükanne ve büyükbaba vardı, şimdi onlar ailede yok. Kadın ve erkek kendi başlarına, iki veya üç odalı bir evin içinde yaşıyor. Çocuklar, çıkıp avluda, mahallede, sokakta oynayamıyor ve enerjilerini harcayamıyorlar. Devamlı bir şekilde anne ve babayla yüz yüze kalıyorlar. Büyükanne ve büyükbaba olsaydı, onların torunla kuracağı ilişki, anne ve babanın yükünü hafifletir ve aynı zamanda büyükanne ve büyükbabanın yalnızlığını gidermiş olurdu. Çünkü insan, yaşlandığında, çoluk çocuğuyla, torunlarıyla bir arada yaşamak ve öyle vefat etmek ister. Anne-baba ya çalışıyor ya da modern eğitimin içinden geçmiş, Ayrıca da çocuğuna bir şey aktarabilecek durumda değil. O zaman çocuk kültürü, ya televizyondan ya da internetten alıyor.
Başka bir örneğe geçecek olursak, geleneksel toplumda kadın, kendisine ait ve mahrem olan evinin içinden avluya çıktığı andan itibaren komşusuyla yüz yüze gelebiliyordu. Fakat şimdi evin içinden veya apartmandan dışarı çıkabilmesi için özel hazırlık yapması lazım; giyinecek, başını örtecek, sokağa çıkma seremonilerinden geçecek. Özellikle tesettüre riayet eden kadın için bu söz konusudur. Bu ise, ayrı bir külfet, ayrı bir iş, ayrı bir mesaidir. Dolayısıyla insan ile insan arasındaki ilişki, derin bir şekilde çözülmüş durumdadır.
Elbette ki, bunun şehir hayatına da bir yansıması olacaktır. Açıkça gözlendiği gibi, nüfusta muazzam bir yığılma var. Mesela Mısır'a bakacak olursak, nüfus 79 milyona baliğ olmuş ve bu nüfusun % 75'i otuz yaşın altında. Genç ve umutsuz bir nüfus. İş ve istihdam alanları yok, Okullar ve üniversiteler ağzına kadar dolu, bir amfide bir öğretim üyesi bin öğrenciye ders veriyor. Tabii bütün bu insanları yerleştirmek, toplumsallaştırmak, mekâna ait kılmak son derece güç oluyor.
Türkiye'de de benzer olayları yaşıyoruz. Gelir bölüşümündeki adaletsizlik, beraberinde şiddet getiriyor ve aynı zamanda bu, suç oranlarının artmasına sebep oluyor. Yine insan insana ilişkinin değişmesiyle birlikte boşanmalarda bir artış oldu. Ayrıca boşanmaların niteliğinde de bir değişme gözleniyor. Bugün meriyette ( yürürlükte ) olan pozitif hukukta ve İslam hukukunda boşanmanın maddi sebepleri vardır. Bunlar terk, zina (AB ile uyum paketinden sonra zina, suç ve boşanma sebebi olmaktan çıktı), akıl hastalığı, cana kast, eşlerden birinin yüz kızartıcı suç işlemesi vs. dir. Şimdilerde "şiddetli geçimsizlik" en önemli boşanma sebebi oldu. Şiddetli geçimsizliğin kaynaklarına indiğimizde ise, ilk olarak karşımıza - % 50 oranında - ekonomik sebepler çıkıyor. Eşler ekonomik olarak geçinemiyorlar. Aslında Müslüman'ca yaşamayı kabul etmiş ve kanaatkâr bir kadının ve erkeğin yaşayabilecekleri maddi bir gelire sahiptirler. Fakat medyanın hep vurguladığı, empoze ettiği daha yüksek seviyede standartlar vardır. İşte bu standartlara ulaşamadıkları için, kadın ve erkek boşanmaya karar veriyorlar.
Şiddetli geçimsizlikte ikinci boşanma sebebi, eşlerin birbirlerini aldatmasıdır. Bugün evliliklerde, erkeklerin kadınları aldattığı kadar kadınlar da erkekleri aldatmaya başladılar. Bu olay, yabancısı olduğumuz çok istisnai bir şeydi, nadiren olurdu ama bu kadar yaygın değildi. Keza cinnet geçirenlerin, aile içi şiddet uygulayanların sayısı da her geçen gün artıyor.
Türkiye'de daha çok erkekler karısını dövüyor. Fakat bize göre enteresan bir bilgi, Mısır'da erkeği döven kadınların sayısında inanılmaz bir artış var. Türkiye, Mısır ve İran'ı birbiriyle mukayese ettiğimiz zaman, daha ilginç bir veriyle karşılaşıyoruz: Boşanma oranlarının en yüksek olduğu yer İran'dır. İran'da, savaş dolayısıyla, güneyden kuzeye doğru ani bir göç oldu. Savaş dolayısıyla sağlıksız evlilikler meydana geldi. Tabii sağlıksız bir şekilde yapılmış olan bu evlilikler yuvayı bir arada tutmaya yetmedi. Mısır'da ise büyük bir işsizlik var ve yaklaşık 10 milyon Mısırlı iş aramak üzere dünyanın çeşitli bölgelerine dağılmış durumda. 30 yaşın altında 9 milyon kadın veya kız evli değil; evlerde yalnız yaşıyorlar.