6 Haziran günü Telaviv’in en işlek caddelerinden birinde yaklaşık 6 bin kişi İsrail’in 43 yıllık işgalini ve 31 Mayıs 2010 sabahı Akdeniz’de Gazze yardım gemisine düzenlenen saldırıyı kınadı. Yahudi ve Arap göstericiler ellerinde İsrail, Filistin ve Türk bayraklarıyla İsrailli yöneticileri protesto ettiler. Dikkat çekici nokta, eskiye oranla giderek artan oranlarda Amerika’dan Fransa’ya dünyanın her yerinde yapılan gösterilere Yahudiler de katılıyor, İsrailli yöneticileri protesto ediyorlar.
İsrail, mağduriyet ve zulme uğramışlık üzere kurulmuş bir devlettir. Batı’da tarih boyunca, ama özellikle İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanya’da maruz kaldıkları soykırım (kitlesel kyım), onları batı dünyasının vicdanında korunmaya mazhar kavim konumuna çıkarttı. Elbette soykırım ağır bir insanlık suçudur ve hiçbir şekilde mazur gösterilemez, tolere edilemez.
Mesele şu ki, onlara soykırım uygulayanlar Batılılar idi, İsrailliler bunun acısını Müslümanlardan çıkarıyorlar. Bunun basit politik sebepleri yanında bir ölçüde sosyal psikolojiyi de ilgilendiren boyutu vardır. İbn Haldun, mağluplar galipleri taklid eder diyor. Bu taklid sadece politik ve kurumsal iktibas şeklinde olmaz, fakat zihinsel tutumların edinilmesinde de kendini gösterir. Mağlup, kendisini yeneni zihinsel olarak taklid etmeye başladı mı, kendisi olmaktan çıkar, düşmanına benzer, yani Çin efsanesinde anlatıldığı üzere ejderhayı öldürmeye giden ejderhalaşır. Kölecilik tarihinden de bir şekilde özgürlüklerine kavuşan kölelerin ruhlarındaki derin izlerin etkisinde efendilerini taklid ettiklerini biliyoruz. İsrailliler, tarihte başkalarından hangi zulmü gördülerse aynısını ve daha fazlasını onlara hiç zararları dokunmamış Müslümanlara reva görüyorlar. Bu hem vefasızlık hem nakörlüktür.
Fakat bunun giderek dünyadaki Yahudi varlığına yönelen bir tehdit olduğu görülüyor. İsrailli Siyonist yöneticiler, batılıların kendilerine reva gördükleri zulümleri masum Filistinlilere reva gördükçe, mağduriyetleri ve mazlumiyetleri ortadan kalkıyor; onları devlet olarak tarih sahnesine çıkartan Siyonist ideolojileri intihar ederlerken hergün içtikleri zehirli haplara dönüşüyor.
Siyonist ideolojiye kapılanların bütün Yahudileri toplu intihara götürdüğünü gözlemeye başlayan ve bundan elbette haklı olarak kaygıya kapılan Yahudilerin sayısı giderek artıyor. Bu Yahudiler, öldürmekten ve dünyaya meydan okumaktan başka politik zekası kalmamış İsrailli yöneticileri ciddi bir şekilde uyarıyorlar. İçlerinde ağır ifadeler kullananlar var.
Bunlardan biri de 85 yaşındaki Hollandalı Yahudi Hajo Meyer’dir. Meyer, 'Siyonist İsrail'in yaptıklarının geçmişte Hitler tarafından yapılanlarla eşdeğer' olduğunu söylüyor. 1943 yılında Auschwitz'de gerçekleşen büyük dramı yaşayanlardan biri olan Meyer, “İsrail'in temel amacının Filistinsiz bir Ortadoğu” olduğunu, bu yüzden barışı da istemediğini belirtiyor.
'Başka Bir Yahudi Sesi Derneği' ile Hollanda'da bu uğurda çaba gösteren Meyer, bir yandan Türkiye’nin çabalarını övüyor, diğer yandan Gazze yardım gemisine yapılan saldırıları 'korsanlık' olarak yorumluyor. Meyer’e göre, İsrail özünde 'korsan' ve 'terörist' bir devlettir, paranoid ve barbarca bir tutuma sahip bulunmaktadır.
İsrail'in yaptıklarının 'Politik Siyonizm' olduğunu söyleyen Meyer, çoğu kimsenin bunun ne anlama geldiğini bilmediği görüşünde. Politik Siyonizm tek bir hedefe kilitlenmiştir: Tek bir Filistinli kalmayıncaya kadar savaşı sürdürmek. Bu İsrail devletinin asla barış istemediği anlamına gelir: "İsrail'in bu bağlamda istediği en son şeydir barış."
Meyer’in önerdiği çözüm, İsrail'e karşı genel boykot. Başta ekonomik olmak üzere, kültürel ve eğitim gibi alanlarda boykot: "Herkes bu boykota uymalı. Üniversiteleriyle iletişim kurmayın, kültürel etkinliklerine katılmayın ve ürünlerini almayın. Ben İsrail'e hayatta gitmem. Tek kuruşum dahi o suç devletine geçsin istemem. Hiç kimse de turist amaçlı da olsa gitmesin."
Yahudilik ve Siyonizm'in birbirinden farklı olduğunun altını çizen Hajo Meyer'ın Filistinlilere dönük ilgisinde, geçmişte yaşadığı benzer acıların büyük rolü var. Daha önce Gazze'ye gidip yaşanan dramlara tanıklık etmiş: “Gazelli çocukların durumunu çok iyi anlıyorum. Benim çocukluğumdan farklı değil. Auschwitz'de büyük acılara tanıklık ettim, o acılarlı yaşadım bizzat. Şu an Filistinlerin maruz kaldıkları benim geçmişte yaşadıklarımdan farklı değil. Filistinlilerin yaşadıklarını görünce geçmişim aklıma geliyor. Bu acılara sessiz kalmamalıyız." Meyer, başta Türkiye'de yaşayanlar olmak üzere tüm Yahudileri, Uluslararası Anti-Siyonist Yahudi Ağı'na (IJAN) üye olmaya da davet ediyor (Zaman, 3 Haziran 2010.)
Bazıları İsrail’i protesto gösterilerine katılan Yahudilerin bu tutumunu bildik Yahudi zekasının bir ürünü olarak “bütün yumurtaları tek sepete koymama” taktiği şeklinde görüyor. Bu dürtüyle hareket edenler var elbette. Ama kanaatimce asıl saik, politik siyonizmin giderek sadece İsrail’de yaşayanların değil, bütün dünyadaki Yahudilerin güvenliğini tehdit eder hale gelmesidir.
Söz konusu anti Siyonist Yahudilerin sesleri daha yüksek çıkacak olursa, batı kamuoyunda zaten bastırılmış bulunan İsrail karşıtı öfke, belki de İsrail’i hizaya getirmek üzere batılı hükümetler ve devletler üzerinde somut baskılara dönüşebilir.
Bu, İsrail’i te’dip etmenin sadece bir yoludur. Başka yol ise, Müslümanların kendi aralarındaki ihtilafları bir kenara bırakıp birlik kurmalarından geçer.